Türkiye'de Kuzey Irak'la ilgili, özellikle de Irak Kürtleri hakkındaki düşünce ve iddiaların önemli bir bölümü ya hamaset ya da cehalet üzerine kurulu. Bunları ortaya çıkarıp besleyen ve Türkiye'nin bu bölgedeki etkinliğini kırmaya çalışan yaklaşımların rolünü de unutmayalım.
Sonuç itibarıyla bölgeyle ilgili söylenenlerin önemli bir bölümü ya yanlıştı ya da hakaretin ötesine geçmiyordu. En azından yakın tarihe kadar.
* * *
2006'nın sonları itibarıyla somutlaşmaya başlayan ve özellikle Milli Güvenlik Kurulu toplantılarına da yansıyan 'devlet politikası', Türkiye'nin tüm olumsuzluklara rağmen 'makul'ü aradığını ifade ediyordu.
Türkiye'nin Irak'taki tüm gruplarla diyalog olarak ifade ettiği politika, zor, engebeli, hatta iç politika açısından bakıldığında son derece riskli adımlar içeriyordu. Çünkü muhatap alınan aktörler, gerek Celal Talabani, gerekse Mesut Barzani, Türkiye kamuoyunda hayli yıpranmış ya da yıpratılmış isimlerdi.
* * *
O dönem bu politikanın şekillenmesinde önemli rol oynayan isimlerden Prof. Ahmet Davutoğlu, şimdi Dışişleri Bakanı olarak süreci şekillendiriyor.
Bir yandan iflas etmiş, üstelik Genelkurmay merkezli olarak yürütülen bir Kuzey Irak politikası. Diğer yandan Türkiye'nin bu alanda etkin olabilmesini ABD'nin kuyruğuna takılması olarak gören hakim 'diplomasi'.
Bunların üzerine yeni bir anlayışı inşa etmenin kolay olmadığı ortada. 1 Mart tezkeresinin ardından koparılan fırtınayı unutmayalım.Türkiye zor olanı denedi; şimdi aynı doğruyu sürdürmek için olağanüstü çaba gösteriyor.
Ancak yeni dönemde 'doğru'yu sürdürebilmek için özellikle Irak dengelerinde olup biteni 'doğru okumak' gerekiyor.
* * *
25 Temmuz tarihinde Kuzey Irak bölgesinde parlamento seçimleri yapılacak. Önceki seçimlerde (2005), uluslararası aktörlerin oluşturduğu zemini iyi değerlendiren Talabani ve Barzani, bu defa çok rahat değil. Sözgelimi 19 Mayıs'ta yapılması gereken seçimi, sudan bahanalerle ertelediler.
Öncelikle o dönem ateşli bir seçim propagandasının merkezine yerleşen 'Bağımsız Kürdistan' sloganı, bugün aynı etkiyi uyandırmıyor.
İkincisi 2005'te oluşturdukları ittifakla parlamentoda ağırlık kazanan KDP ve KYB, o günden bugüne demokratik tecrübe açısından pek de parlak bir sınav veremedi.
Bölgeden aldığım haberler, halkın seçimlere olan ilgisinin hayli az olduğu yönünde. İki siyasi partinin neredeyse tüm yapılanmayı ve rant paylaşımını kendi partileri etrafında şekillendirmeleri, yolsuzluk iddiaları, üstelik tüm bunları dile getirmek isteyenlere uygulanan ağır baskılar, ABD'nin gölgesinde 'bağımsızlık' inşa etmeye çalışan aktörleri hayli zorlayacak gibi.
Seçimler yaklaştıkça bu konuda bize pekçok ayrıntı aktaracağım. Ama bir noktaya dikkat çekerek tamamlayalım.
2005 seçimlerinde KDP ve KYB'nin tüm baskılarına rağmen parlamentoya girmeyi başaran Kürdistan İslam Birliği, yüzde 15 civarında oy almayı başarmıştı. Bugün 11 milletvekilleri ve bir bakanları bulunuyor.
Irak cumhurbaşkanı sıfatına rağmen tabanı giderek zayıflayan Talabani ve 'aile merkezli demokratik yapı' üzerinden sert eleştiriler alan Barzani, bakalım bu seçimlerden nasıl bir sonuçla çıkacak.
Birlikte takip edeceğiz.
Kaynak: Star