FRANSA Cumhurbaşkanı Sarkozy için Fransız medyasında "operet aktörü" yakıştırması yapılıyor.
Aslında "geçerken onu devlet adamı sandık ama..." diye başlayan ve noktalar koyarak yazmak istemediğim sözcükler de kullanılıyor.
Fransa'daki Türk Mevsimi etkinlikleri bağlamında "Grand Palais"deki "Bizans'tan İstanbul'a - İki Kıtanın Limanı" adlı sergide onu gözlemledim.
Memnuniyetsiz bir yüz ifadesi vardı...
Türklere alerjisini biliyoruz. Serginin sonuna gelindiğinde, boyunu uzun göstermek için giydiği, öfkeleri yükseltilmiş pabuçlarında yaylanarak, hızlı adımlarla gitti.
Çıkış kapısının önündeki anı defterine ne yazdığına baktım.
Sadece bir tarih yazmış ve de imza atmış.
İmzasındaki harfler, heceler birbirinden kopuk, arada boşluklar var.
Karakter tahlili denemesi yaparsak "tutarsızlık" mı?
Peki, daha sonra Elysee Sarayı'ndaki yemekte nasıldı?
O yemeğe katılanların gözlemlerine göre, başlarda gerginmiş ancak zamanla ortam nispeten ısınmış. Bunda Cumhurbaşkanı Gül'ün üslubu ve yapıcı yaklaşımı etkili olmuş.
Örneğin Sarkozy'nin, "AB konusundaki görüşümüz değişmedi" söylemine karşılık Gül'ün, "Fasıllar açılsın, görüşülsün, kapansın, süreç işlesin, sonuna gelindiğinde tam üyelik olup olmaması o zamanın sorunudur. Belki o zaman Türkiye HAYIR diyebilir..."
Sonuç, AB ikili ilişkileri zehirlemesin...
Sarkozy, ortam ısınırken Abdullah Gül'e, Kazakistan'a gittiği zaman Türkiye'nin etkisini bizzat gördüğünü söylemiş, Ermenistan açılımı bağlamında "Bu sizin inisiyatifinizdir, cesaretiniz sonucudur" demiş.
Mizan çıkartalım...
Bu gezi sonunda Türkiye-Fransa ilişkilerinde "kâr" hanesi daha yüksek.
Buna karşılık... Bizans'tan İstanbul'a sergisi gerçekten muhteşem.
Sadece Türkiye'den değil, dünyanın çeşitli müzelerinden, özel koleksiyonlardan seçmeler büyüleyici bir görüntü oluşturmuş. Bu sergi, büyük sükse yapacak.
Fransa'nın taşra denebilecek kentlerinde ve ülkelerinde de 400'ü bulması planlanan sanat etkinlikleri sürüyor.
Küçük ölçekli yörelerde böyle nokta atışlarla Fransa'da Türk Mevsimi etkinlikleri daha fazla iz bırakabiliyor.
 
SENATODA GÜZEL BİR GECE
PERŞEMBE gecesi Luxembourg Parkı içindeki sarayda Senato Başkanı Larcher ve eşinin Abdullah-Hayrünnisa Gül onuruna bir yemeği vardı.
Gül'ün gezi grubunda bulunan 6 gazeteci de konuktuk.
Yakın ilgi, nezaket ve sıcaklık gecenin resim altıydı.
Senato Başkanı Larcher uzun konuştu.
Gül ve Türkiye için övücü söylemleri oldu.
"Türkiye ile Fransa'nın daha da yakınlaşmasının gereğine inandığını ve senatonun bu iradeyi yansıttığını" vurguladı.
Bu arada "Elbette Fransa'nın dış politikasını hükümet icra eder. Ben de bir De Gaulle'cü senato başkanı olarak icranın başındaki Cumhurbaşkanı Sarkozy'yi destekliyorum" gibi bir kenar süslemesini de ihmal etmedi.
Yani satır aralarından "Ben sizi seviyorum, öneminizin bilincindeyim ama ne yapayım ki, bağlı bulunduğumuz siyaset oluşumunun başında Sarkozy var" mesajı hissediliyordu.
Le Monde gazetesinin arka sayfalarında iki sütuna sıkıştırılmış bir "yorum haber" Paris'te gereğinden fazla önemsendi.
Haberde "Cumhurbaşkanı Gül'e minimal ağırlama programı uygulandığı" gibi iddialar vardı.
Belirli lobilerin uzaktan kumandasıyla yazıldığını anlamak için şahide gerek yok.
Gerçi Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin bu ziyaretten mutlu olduğu söylenemez.
Onun Başbakanı Fillon da nezaket çıtasını aşağıya çekmedi ama ne de olsa Sarkozy'ye bağlı...
Fakat... Bir başka açıdan daha bakalım.
Cumhurbaşkanı düzeyinde bir gezide, gidilen ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı ve senato başkanıyla görüşmek ve yemekte onların konuğu olmak, "birinci sınıf protokol uygulaması"dır.
Bunun yanı sıra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Fransa'ya kendiliğinden gitmiş değil.
"Fransa'da Türk Mevsimi" etkinlikleri arasında en önemlisinin açılışı vesilesiyle Fransa Cumhurbaşkanı tarafından "resmi davetli" olarak Paris'tedir.
Türkiye, Fransa'nın zirvesindeki soğukluğa rağmen kendini dayatmakta, ağırlığını kabul ettirmekte.
Kaldı ki Fransa'da Sarkozy, Almanya'da Merkel daha kaç yıl iktidarda kalır?
 
AY - YILDIZ ve EYFEL
LE MONDE örneğinde olduğu gibi güdümlü iğnelemeler ya da önyargılar sık sık dışavuruluyor.
Örneğin... Eyfel'e Türk bayrağının kırmızı ve beyaz renklerinin ışıl ışıl giydirilmesi hazmedilemiyor.
Bir yerinden iğnelemek isteniyor.
Sözgelişi bir haber kanalı için söyleşide sunucu, Gül'e soruyor:
"Eyfel'de kırmızı-beyaz var da neden ay-yıldız yok?"
Bu sarkastik soruya Cumhurbaşkanı Gül'ün cevabı anında geliyor:
"Ay ve yıldız daha da yüksekte..." Yani Fransa Eyfel Kulesi'nden çok daha yükseklerde...

Kaynak: Milliyet