AKDENİZ‘de sular gene ısındı. Kıbrıs Rum kesimi yönetiminin Amerikalı bir şirketle petrol arama anlaşması yapmış olması ve aramaların fiilen başlayacağı yolundaki haberler, Ada’yla Türkiye arasında yüksek gerilim hattı oluşturdu.
Bir çatışma var mı ufukta?
Aramayı ABD şirketi yapacak, irtibat İsrail helikopterleriyle sağlanıyor, düğmeye basan ise AB’nin “sonraki dönem başkan” Kıbrıs Rum kesimi.
Yani...
Masaya kâğıtları açarak “rest” dediğinde Türkiye’nin karşısında “netameli” bir blok var.
Böyle durumlarda “petrol arama anlaşması” ile “sondaj faaliyetinin fiilen başlaması” arasındaki fark önemli.
Türkiye bu konuda deneyim sahibidir.
Daha yenilerde (6 Eylül’de) tanığı olduğum bu deneyimi şöyle yazmıştım:
TURGUT ÖZAL NE YAPARDI?
8’İNCİ Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Huston’da kalp ameliyatı olmuş, nekahat dönemi sürerken Türkiye’ye dönme kararı almıştı.
Ancak...
“Çok uzun uçarak sağlığını zorlama” diyen doktorlar nedeniyle önce Londra’ya inmişti. 1-2 gece orada kalmalıydı.
Oysa bir an önce Başbakanlık’ta olmalıydı.
Türkiye ile Yunanistan savaşa sürükleniyordu.
Yunanistan Kuzey Ege’de petrol araması için bir büyük petrol şirketiyle anlaştığını açıklamıştı.
Dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren de “Türkiye’nin bunu savaş sebebi sayacağı” restini çekmişti.
Gerilim yüksekti.
Ege’nin iki kıyısında kıvılcımlar uçuşuyordu.
İşte bu ortamda, yaraları hâlâ taze olan Turgut Özal Londra’dan idareyi devraldı.
Önce Ankara’daki Kenan Evren’i telefonla arayarak tansiyonu düşürecek bir formülü dile getirdi.
Gazetecilik şansı bana gene gülmüştü.
Özal’ın yanındaydım.
Kriz boyunca da onun katında oldum.
Özal, Evren’e “sözlerinizi, ‘Yunanistan petrol arama anlaşması imzalarsa değil, bu anlaşma sonrası arama, sondaj fiilen başlarsa bunu savaş sebebi sayarız’ diye anladım. Doğru mu” diye sordu.
Evren’den “evet doğru anlamışsınız” cevabını alınca derin bir nefes aldı.
Türkiye’nin içindeki sorunu halletmişti.
Yunanistan’la ilgili çıkışlara geçebilirdi.
Sabahtan akşama kadar dünyanın bütün önde gelen gazetelerinin, TV istasyonlarının, ajanslarının muhabirlerini tek tek kabul etti.
Onlara Türkiye’nin tezini anlattı.
Evren’in “savaş sebebi” söyleminin nasıl yorumlanması gerektiğini anlattı.
Akşam artık ektiklerinin hasat zamanıydı.
Televizyonun karşısındaki koltuğa oturdu, haberleri izlemeye başladı. Beklediği sonucu az sonra aldı.
Yunanistan’ın AB Büyükelçisi TV’de “petrol arama anlaşmasının imzalandığını ama sondaj için fiilen başlama izninin verilmediğini” söyledi.
Özal rahatladı.
“Bu adam, hükümetiyle konuşmadan, talimat almadan böyle bir açıklama yapamaz” dedi ve yandaki çay masası üzerindeki gümüş çanağa uzanarak çikolataları birer ikişer yemeye başladı.
Bu kez Kıbrıs Rum kesiminin petrolü fiilen aramasını önlemek ya da dondurmak zor görünüyor.
Ama...
Şu satırlar yazılırken bu yolda haberler de dolaşmaktaydı.
Başbakan Erdoğan ABD gezisinde aynı formülü masaya koyabilir.
BAYRAK DEĞİL GEMİ
KIBRIS Rum yönetimine fren ayarı verilemezse “B” planı ne olabilir?
O durumda da Türkiye’nin savaşa teğet geçerek oluşturduğu bir formül deneyimi var.
B planı olarak bu kez de uygulanacağının işaretleri görülüyor.
Hatırlayın...
Bodrum’un karşısında Kardak diye ve anılan üzerinde sadece birkaç keçinin gezindiği kayalıklar vardır.
Yunanistan Deniz Kuvvetleri’nin bu kayalıklardan birine bayrak dikmesi üzerine ortalık karışmıştı.
Savaş davulları çalınıyordu.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller MGK’da askere emir vermekteydi:
“O bayrak inecek, o asker gidecek...”
Yani bizim Deniz Kuvvetleri kayalıklara çıkartma yapacak, bayrağı indirecek, Yunan askerlerini paketleyecekti.
Elbette...
Kayalıkların etrafında tur atan Yunan Deniz Kuvvetleri’nin botları da buna seyirci kalacak değillerdi.
Çatışma kaçınılmazdı.
İşte o duyarlı süreçte Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi İnal Batu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Org. Güven Erkaya’ya “Amiralim bizim denizcileri de yandaki kayalığa çıkartsak, Türk bayrağı diktirtsek durumu eşitlemiş oluruz. Belki de savaşsız bir çözüm olur” formülünü önermişti.
Olumlu cevap almıştı.
SAS komandolarının denizaltından yüzerek gece yandaki kayalığa çıkışları, Türk bayrağını dikmeleri olayı hafızalarda tazeliğini koruyor.
Bu deneyimin ışığında anlaşılan Türkiye de, Rum yönetimi adına petrol aramalarının fiilen gerçekleşeceği sulara bir arama gemisi gönderecek ve demir attıracaktır.
Herhalde bu gemi sismik 1 olacak.
Yetiştiği yerden Norveç’e ısmarlanan arama gemisi ve platformu da devreye girer.
Aslında bu da Kardak’ta olduğu gibi “bayrak gösterme” tavrıdır.
Petrol aramak ve bulmak ise çok daha ciddi donanımı gerektirir.
Fakat simgesel bile olsa ağırlıklı tavırdır. Kıbrıs Rum kesimi, gerilimi daha da yükseltecek yanlışlar yapmazsa sıcak çatışma hâlâ uzak ihtimal...
Kaynak: Milliyet