İyi ki futbol var diyen bir insanım. Futbol benim için 'güzel oyun'dur. Ve artık klasikleşen deyişle, futbol asla yalnız futbol da değildir.
Kısacası:
Futbolu seviyorum.
Bu nedenle cumartesi akşamı yaklaştıkça içimdeki heyecan gitgide büyüyor.
Herhalde biliyorsunuz:
Yarın akşam milli maç var.
Oslo'da Norveç'le oynayacağız.
Yenersek, Avrupa Futbol Şampiyonası'nın yolu açılacak. Bir yenilgi, hatta bir beraberlik halindeyse büyük bir hüsran yaşayacağız.
Bu yüzden heyecanlıyım.
Abartmıyorum, aynen öyle.
Oysa, siyaset izleyen bir gazeteci olarak gayet iyi farkındayım, bugün yazmam gereken başka konular var.
Örneğin, Güneydoğu ve Kuzey Irak çerçevesinde Başbakan Erdoğan'ın ağzından geçen akşam Prag'a uçarken, "Öncelik silahların bırakılmasıdır" diye bir söz çıkmış.
Tam neyi kastetti bilemiyorum.
Önemli bir cümle olabilir.
Ama Erdoğan bir açıklık getirinceye kadar bekleyebilir bu konu...
Ben bugün köşemi milli takımın yarınki maçına ayırmaktan yanayım.
Heyecan basmış durumda.
Ve içtenlikle itiraf ediyorum ki bugün yüreğim milli takım için atıyor. Fatih Hoca'yla milli futbolcularımızın yarın geceki Norveç maçından zaferle çıkmalarını diliyorum.
Çıkabileceklerine de inanıyorum.
Keşke ben de Oslo'da olsaydım. Bu kez yapamadım. Yarın gece televizyon başında milli takım için kıvranacağım.
Yenecek miyiz?..
Soru işaretleri yok değil.
Genç ve değişik bir kadroyu görev başına çağırdı Fatih Hoca. Bu tercihinin belki bir kumar yanı da var, bilemiyorum.
Gençlere güvenmek iyi bir şey.
Belki geç bile kalındı bu konuda.
Savunmanın sağında Fenerbahçe'den Gökhan'ın, solunda Sivasspor'dan Hayrettin'in, ya da gol yollarında koşan, topa basıp tutabilen, rakiple boğuşmayı bilen Semih'le(Fenerbahçe), Mehmet Yıldız'ın(Sıvasspor) ilk kez sahneye çıkmaları, bir yandan genellikle sorunlu savunmamızı rahatlatabilir, öte yandan milli takıma doping etkisi yapabilir.
Yıldıray'ın sakatlığı bir handikap... Formsuzlar ve sakatlar maçı zora sokabilir.
Evet, tedirginlik var.
İyi bir başlangıç yaptık, fakat maalesef arkasını getiremedik. Olmadık maçlarda olmadık puanları mirasyedi gibi harcadık. Yenmeyecek golleri yedik, kaçmayacak golleri kaçırdık.
Ama artık bunlar mazi oldu.
Futbol bu, adaleti yoktur.
Ben milli takımımızın yarın akşam Oslo'da tarih yazacağına inanmak istiyorum.
Topçularımız bunu yapabilir.
Gelecek yıl haziran ayında Avusturya ve İsviçre'de yapılacak Avrupa Şampiyonası'nın yolunu cumartesi akşamı aslanlar gibi oynayarak açabilirler.
Ben böyle düşünüyorum.
Portekiz'deki 2004 Avrupa Şampiyonası'na gidemedik. Almanya'daki 2006 Dünya Kupası'na da gidemedik. Üçüncü kez de başaramayacak mıyız?
Oysa 2002'de Dünya Üçüncüsü olan biz değil miydik?..
Kaç yıldır düşüş içindeyiz.
Futbolumuz iyi gitmiyor.
Ama yarın gece bir fırsat kapısı neden açılmasın. Fatih Hoca ve milli futbolcularımız cumartesi günü Oslo'da tarih yazarak futbolumuzun son yıllardaki kısır döngüsünü kırabilirler.
Bir zafer her şeyi değiştirebilir!
Mümkün bu.
Çünkü futbol bu!
Önemli olan inanmak ve sahaya çıkıp takır takır top oynamak...
Bunu başarabilir millilerimiz. Norveç karşısında yazılacak bir tarih, milli futbol takımımızın bundan sonraki seyrini de değiştirebilir.
Milli takıma başarılar diliyorum.
Yüreğimiz onlarla atıyor.
Kaynak: Milliyet