İsrailli seçmenler, iki devletli çözüme karşı çıkan vekillerin çoğunlukta olduğu bir parlamento seçti. Şimdi buna karşılık vermek dünyaya (ve Obama yönetimine) kalıyor. Knesset için 33 parti yarıştı. Bunlar arasında iyi bilinen Kadima, Likud ve İşçi Partisi'nin yanı sıra, engellilerin haklarından marihuananın yasallaşmasına dek çeşitli zeminlerde faaliyet gösteren daha az bilinen partiler vardı. Ancak sadece 12 parti sandalye kazanmaya yetecek kadar oy alabildi.

Yeni Knesset'te net bir aşırı sağ blok var. Likud 27, Evimiz İsrail 15, iki aşırı dinci parti 16 ve daha küçük iki milliyetçi parti de yedi koltuk elde etti. Bu blok, koalisyon hükümeti için gereken 61 koltuktan dört fazlasına sahip. Merkez bloku ancak 41 koltuk kazanabildi. Bu kanat 28 koltuklu Kadima'yla 13 koltuklu İşçi Partisi'nden oluşuyor. Kalan 14 sandalyeyse liberallere, solculara ve Araplara gitti.

Üç temel bileşen belli
Sonuçlar şu olguyu ortaya koyuyor: Seçilmiş siyasetçilerin büyük çoğunluğu iki devletli çözüme dayalı bir İsrail-Filistin barışına karşı. Dahası bazı partiler faşist eğilimli. Sözgelimi Evimiz İsrail 'sadakat yoksa vatandaşlık da yok' sloganıyla kampanya yürüttü ve Filistinlilere yönelik İsrail politikalarını eleştiren herkesi vatandaşlıktan atmaktan yana. Yani benim gibi insanları. Bu seçimlerin İsrail iç politikası üzerindeki yıkıcı etkileri belki uluslararası toplumun umurunda değil, fakat İsrail'in sadece Filistinlilerle değil, komşularıyla ilişkilerine yapacağı etkiler dünya liderlerini ve özellikle de Ortadoğu barışının ABD'nin çıkarları açısından hayati olduğunu çoktan ilan eden Başkan Barack Obama'yı muhakkak endişelendirmeli.

Obama'nın siyasi vizyonu sadece ABD'de değil, bütün dünyada umutları yeşertti. Benim beklentim yeni başkanın değişim vaadini yerine getireceği ve İsraillilerle Filistinlilere barış getirecek cesur bir girişimi ortaya koyacağı yönünde. Obama'nın hem fırsatı var, hem de bu onun sorumluluğu. Fırsat, iki devletli çözüme yönelik 18 yılı aşkın süredir (1991 Madrid Konferansı'ndan Oslo, Camp David, Taba ve Annapolis'e dek) yürütülen müzakerelerden, (Cenevre Girişimi ve Arap Barış Girişimi'den, Nuseybe ve Ayalon planlarına dek) umut verici girişimlerin ortaya konmuş olmasından kaynaklanıyor. Bütün bu süreç, taraflar arasında bir barış anlaşmasına varmak için neyin yapılması gerektiğini açıklığa kavuşturmuş durumda. İki devletli çözümün üç temel bileşeni var:

1.
İsrail'in 1967 sınırlarına tam olarak çekilmesi, bu süreçte olası birebir toprak takasları sonucu işgal edilen toplam toprak miktarının geri verilmesi.

2. Kudüs'ün, iki tarafın kendi dinsel yapılarını ve büyük mahallelerini kontrol etmesini garanti edecek toprak takasları eşliğinde, 1967 sınırları temelinde bölünmesi. Bu iki bileşen yerleşimlerin boşaltılması ve Yahudi yerleşimcilerin İsrail'e dönmesi şartına bağlı.

3. Tüm Filistinlilerin dönüş hakkının kabul edilmesi, fakat şu şartla: İsteyen tüm Filistinliler Filistin devletine dönebilecek, fakat sadece üzerinde anlaşılacak sınırlı bir miktarının İsrail'e dönmesine izin verilecek; bu haktan yararlanamayanlar veya yararlanmamayı tercih edenlere tazminat ödenecek.
Obama'nın sorumluluğuysa şu olgudan kaynaklanıyor: ABD'nin bölgesel çıkarlarını ileriye götürmenin ve iki halka gerçek güvenlik sağlamanın tek yolu, İsraillilere ve Filistinlileri kapsamlı bir anlaşmaya ikna etmek.

Mevcut İsrail seçimlerinin sonuçlarını hesaba kattığında, Obama'nın bu kanlı ihtilafı ilelebet çözüme kavuşturmak için retçileri etkisizleştirmesi gerekecek.
Obama kararlılık ve siyasi cesaretle bunu yapabilir. Yönetiminin şu stratejiyi benimsemesi gerekecek: İlki, Beyaz Saray yukarıda zikredilen ilkeler temelinde bir öneri hazırlamalı. İkincisi, küçük değişiklikler yapabilmeleri için taslak öneri iki tarafa verilmeli. Üçüncüsü yönetim nihai bir öneri üzerinde çalışmalı. Son olarak da bu öneri kamuoyuna açıklanmalı, iki tarafa girişimi desteklerlerse ödüllendirilecekleri, desteklemezlerse cezalandırılacakları söylenerek ABD ve uluslararası toplum tarafından baskı uygulanmalı.

Yaptırım aslında İsrail yanlısı
Görev olduğundan daha meşakkatli görünüyor olabilir, zira ironik biçimde (seçimlere rağmen) bölgedeki Yahudi ve Filistinlilerin çoğu iki devletli çözümü destekliyor. Süreç çıkmazda, çünkü İsrail'deki siyasi denklem, hatırı sayılır miktardaki yerleşimcinin ve onları destekleyenlerin geçmişteki tüm hükümetlerin gerekli tavizleri vermesini önlemesine imkân tanıdı. Ancak uluslararası toplum ve ABD daha müdahaleci bir tutum benimserse, çıkmazın üstesinden gelinebilir.

Ve müdahale, hele yaptırımlar içeren bir müdahale bazılarınca İsrail karşıtı olabilir görülebilirse de, uzun vadede İsrail'in varlığını garantiye almanın yegâne yoludur. Obama müstakbel hükümeti iki devletli çözümü kabul etmeye zorlamak konusunda hiç tereddüt etmemeli. Gerçek İsrail yanlısı tutum budur. (ABD merkezli internet sitesi, Negev Ben-Gurion Üniversitesi siyaset ve yönetim bölümü başkanı, 11 Şubat 2009)

Kaynak: Radikal