James Petras
Demokratik yolla seçilmiş rejimleri Amerikan yanlısı askeri ve sivil aktörlerle mücadeleye sokan Honduras ve İran'daki son olayların en iyi şekilde anlaşılabilmeleri için, muhalif hükümet ve muhalif hareketlerin Bush yıllarında elde ettiği kazanımları geri püskürtmeyi hedefleyen daha büyük bir Beyaz Saray stratejisinin parçası olarak değerlendirilmeleri gerekiyor.
Obama, Ronald Reagan'ın yeni Soğuk Savaş politikalarının anımsatırcasına, askeri bütçede büyük bir artışa gitti, muharip güçlerin sayısını artırdı, askeri müdahalenin hedefine yeni bölgeler yerleştirdi ve öteden beri ABD denetiminde olan bölgelerde askeri darbelere destek verdi. Şu var ki Obama'nın geri püskürtme stratejisi çok başka bir iç ve dış bağlamda yürütülüyor. Ancak Obama, Reagan'ın aksine, uzun ve derin bir gerilemeyle/buhranla, devasa mâli ve ticari açıklarla, dünya ekonomisinde Amerikan rolünün azalmasıyla, Latin Amerika'da, Ortadoğu ve Uzakdoğu'da siyasi hâkimiyet kaybıyla yüzyüze. Reagan, zevale uğramakta olan bir komünist rejimle karşı karşıyayken Obama, dünya çapında yükselen bir muhalefetle karşı karşıya (seküler, dini, ulusçu, liberal demokrat ve sosyalist rejimler, mahalli mücadelelere demir atmış sosyal hareketler gibi çeşitli bağımsız muhalefet kaynakları bunlar).
Obama'nın geri püskürtme stratejisi, ABD'nin Ortadoğu hâkimiyetini (liderliğini) tekrar ileri sürmeyi vaadettiği ilk resmi açıklamalarından, Afganistan'daki askeri varlığı artırması ve askeri varlığı Pakistana genişletmesinden, İran, Honduras gibi ülkelerdeki mümessilleri aracılığıyla rejimleri istikrarsızlaştırmasından beri âşikardır.
Obama, geri püskürtme stratejisini birçok kanaldan izliyor: Örtülü askeri müdahaleler, örtülü "sivil toplum" operasyonları ve yumuşak satışla, kitle iletişim propagandasına dayalı güya halim selim diplomatik söylemle. Belli başlı olaylar, geri püskürtme politikalarının eylem halinde olduğunu gösteriyor.
Obama, Afganistan'daki Amerikan askeri mevcudiyetini ikiye katlayarak 32.000'den 68.000'e yükseltti. Obama'nın komutanları, yerli direnişi ve yönetimi söküp atmak için Temmuz ayının ilk haftasında, Afganistan'ın güneydeki eyâleti Helmand'ın gördüğü en büyük askeri saldırıyı düzenlediler.
Pakistan'a gelince, Obama-Clinton-Holbrooke rejimi, büyük bir askeri saldırı başlatması ve Kuzeybatı sınır bölgelerindeki İslami direniş güçlerinin uzun zamandır süren nüfuzlarını geri püskürtmesi için kukla Zerdari hükümetinin üzerine azami baskıyı başarıyla uyguluyor ve bu esnada ABD insansız uçakları ve özel birliklere bağlı komandolar, köylere ve direnişe destek verdiklerinden şüphelenilen mahalli Peştun liderlerine düzenli olarak saldırıyor ve üzerlerine bomba yağdırıyorlar.
Irak'a gelince, Bağdat'ın şehir haritasını Amerikan askeri üslerini ilave ederek yeniden şekillendiren ve sonucu "askerlerin kışlaya çekilmesi" diye satan Obama rejimi gülünç bir numara yapıyor. Obama'nın Irak'ta üsler, havaalanları dâhil, büyük ölçekli askeri altyapıya milyarlarca dolar yatırması "kalıcı" emperyal mevcudiyet demektir ve seçim kampanyasında vaadettiği planlı çekilmeyi ifade etmez.
ABD tasdikli kukla adaylar arasında sonucu önceden belli seçimler yapılması, ABD askerlerinin kolonyel bir zaferin garantisi olduğu Irak'ta ve Afganistan'da bir kaide haline geldi; ama Washington, Obama'nın geri püskürtme stratejilerine destek vermeyen İran ve Honduras'ta görevi başındaki başkanları devirmek veya rejimi istikrarsızlaştırmak için örtülü operasyonlara başvuruyor.
İran'da yürütlen örtülü ve öyle pek de görünmez olmayan operasyon, peşinden "kitlevi sokak gösterilerinin" geldiği kaybedilmiş bir seçim düellosunda ifadesini buldu; gösteriler, görevi başındaki emperyalist karşıtı İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ın seçim zaferinin bir "seçim hilesinin" sonucu olduğu iddiasına dayalıydı. Batı medyası, İran Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sırasında muhalefetin lehinde rejimin ise aleyhinde yayınlar yaparak kendi ana rolünü oynadı. Kitle iletişim araçları, "haberleri" gösterici yanlısı propagandayla sarıp sarmaladı, seçimleri ve seçilmiş yetkilileri gayrimeşrulaştırmak için haberleri seçici bir yaklaşımla sundu ve "hile" ithamlarını tekrarladı. ABD'nin düzenlediği istikrarsızlaştırma kampanyasının propaganda başarısı, Amerikan "solunun" geniş bir kesiminde bile yankı buldu; sokak protestolarına girişen kilit İranlı gruplara ve çıkarcı politikacılara Amerika tarafından verilen mâli desteği görmezden geldiler. Neocon, liberal ve gezgin solcu Reese Erlich gibi "serbest gazeteciler", kendi nokta-i nazarlarından "seçim hilesine karşı popüler demokratik hareket" olarak gördükleri istikrarsızlaştırma gayretlerine destek verdiler (...).
Amerikan istikrarsızlaştırma projesinin sağ/sol amigoları açıklayıcı bir dizi kilit etkenin üzerinde durmadılar.
1 Amerikalı iki anketçi, seçimlere hile karıştırıldığı iddia edilen etnik vilayetler dâhil İran'da anket çalışması yaptılar..Bulguları, seçimden sonra açıklananlara çok yakın. Hiçbirisi bu gerçeği tartışmıyor.
2 Eleştirmenlerin hiçbirisi Bush yönetiminin rejim değişikliği, istikrarsızlaştırma ve sınır ötesi terör operasyonları için tahsis etiği 400 milyon doları ele almadı. Gösterilere katılan pek çok öğrenci ve "sivil toplum" kuruluşları, Amerikan yönetiminin mâli destek verdiği kurumlardan ve sivil kuruluşlardan yardım aldılar
3 Seçim hilesi suçlaması, sonuçlar ilan edildikten sonra pişirildi. Muhalefetin seçimi kazanacağına inanılan seçim kampanyanları sırasında ne öğrenci göstericiler ne batı medyası ne de serbest gazeteciler eli kulağındaki hileden bahsetmediler. Her sandık başında muhaliflerin müşahitlerinin de bulunduğu oy verme gününde ne medya, ne uluslararası gözlemciler ne de İran muhalefetinin sol destekçileri, seçmenlerin korkutulduğunu veya hile yapıldığını iddia etmediler. Muhalefet partilerinin müşahitleri sandıkların başında hazırdılar ama oylarda hile olduğuna dair tek bir iddiada bulunmamışlardı. Serbest gazeteci Reese Erlich'in şüpheli iddiasi hâriç tutulursa, dünya medyası sandıklarda hile olduğunu ileri sürmedi. Erlich'in içeriksiz iddiası, herkesin kabul edeceği üzere, muhalif kanat içerisindeki isimsiz kaynaklara isnad edilen "anekdotsal söylentilerden" ibaretti.
4 Tahran'daki gösterilerin ilk haftasında, ABD, AB ve İsrail liderleri seçim sonuçlarının geçerliliğinin sorgulamadılar. Bunun yerine, rejimin protestocuları bastırmasını kınadılar. Açıktır ki durumdan haberdar büyükelçilikleri ve istihbarat elemanları, İranlı seçmenlerin tercihlerini, batı medyasının propagandasından ve Anglo-Amerikan solundaki kullanışlı aptallardan daha doğru ve sistematik bir değerlendirme olarak sunmuştur onlara.
ABD destekli seçmen ve sokak muhalefeti, istikrarsızlaştırma kampanyasının sınırlarını zorlamak için tasarlandı ve amacı, İran'ın Ortadoğu nüfuzunu geri püskürtmek, ABD'nin Körfez'deki askeri müdahalesine, Irak işgaline ve herşeyden önce de İsrail'in bölgedeki askeri güç gösterimine İran'ın gösterdiği muhalafeti baltalamaktı. İran karşıtı propaganda ve politikalar Amerika'daki İsrail yanlısı güç konfigürasyonunun her an nüfuzu altında yıllardır. Bir milyondan fazla üyesi ve binlerce tam zamanlı çalışanı olan Amerikan Yahudi Örgütlerinin 51 Başkanı, Washington Post, the Wall Street Journal, the New York Times'ın editoryal yazarları, yorumcuları, köşe yazarları ve tabloid basın bu güce dâhil.
İran nüfuzunu geri püskürtmeyi hedefleyen Obama politikası, iki basamaklı bir süreç hesabına dayalı: Muhalif din adamları, batı yanlısı liberaller, muhalif demokrat ve sağ kanat vâsilerden oluşan bir koalisyonu desteklemek. Muhalif din adamları yönetim makamına bir kez geldiklerinde, Washington tarafından batı yanlısı liberaller ve sağcılarla stratejik ittifaka itilecekler ki onlar da Suriye, Hamas, Hizbullah, Venezüella ve Irak direnişine desteği keserek İran politikalarını Amerikan emperyal ve İsrail'in koloni çıkarları eksenine kaydıracaklar ve ABD yanlısı S.Arabistan-Irak-Ürdün-Mısır'ı kucaklayacaklar. Başka bir ifadeyle, Obama'nın geri püskürtme stratejisi, İran'ı 1979 öncesi siyasi safa geri yerleştirmeye ayarlı.
Seçilmiş rejimlerin geri püskürtülmesinin bir diğer misali Honduras'ta gerçekleşen askeri darbedir. Honduras ordusundaki yüksek komutanlığın kullanılması ve Washington'ın Kongre ve Yüksek Mahkemeyi kontrol eden mahalli oligarşiyle geçmişe dayanan bağları süreci kolaylaştırdı ve doğrudan ABD müdahalesinin önüne geçti – tıpkı son yaşanan diğer darbelerrde olduğu gibi. Demokratik seçimle iş başına gelen Bertnard Aristide'yi devirmek üzere ABD askerlerinin müdahale ettiği Haiti'nin, Başkan Chavez'e karşı 2002 yılında yapılan ve açıkça desteklenen başarısız darbenin ve yine 2008 Eylül'ünde, seçilmiş Başkan Evo Morales'e karşı beceriksizce düzenlenen darbenin aksine, Honduras'taki ABD dahlinin koşulları "inandırıcı inkara" daha bir musait.
Devrik Başkan Zelaya meselesinde ABD'nin "yapısal mevcudiyeti" ve amaçları, hâlihazırda teşhis edilebilir. Tarihi olarak, ABD Honduras ordusunun neredeyse tüm subaylarını yetiştirmiş, günlük müşavereler ve müşterek stratejik planlamayla tüm üst düzey mevkilere sızmıştır. Honduras'taki askeri üssü dolayısıyla Pentagon askeri istihbarat elemanları mahrem bağlara sahip ve bu sûretle politikaları takip edebiliyor ve tüm aktörlerin politik hamlelerinin kaydını tutabiliyorlar. Honduras fena halde kolonileştirildiği için bölgede yapılan Amerikan müdahalelerine üs hizmeti görümüştür: 1954'te Guatemala'da demokratik seçimle iktidara gelen Başkan Jacobo Arbenz'a karşı ABD desteğinde yapılan başarılı darbe Honduras'ta başlatıldı. 1961'de ABD'nin düzenlediği Domuzlar Körfezi çıkarması Honduras'tan başlatıldı. ABD'nin mâli destek verdiği ve eğittiği ölüm mangalarından oluşan Hondurasta'ki 20.000 paralı "Kontra" 1981-89 arasında Nikaragua'nın Sandinista hükümetine saldırdı. Honduras hükümeti, Chavez hükümetinin ilk yedi yılı boyunca Caracas rejimine karşı Washington'ın sâdık müttefiki olarak kaldı.
Açıktır ki Honduras'ın Amerikan kuklası rejimine karşı bir askeri darbe olmadı, olamazdı da. Amerika'nın Honduras politikasınındaki kilit değişim 2007-2008 arasında, liberal Başkan Zelaya cömert petrol teşviklerini ve yabancı yardımlarını güvenceye almak maksadıyla Venezüella ile ilişkileri iyileştirmeye karar verdiğinde gerçekleşti. Zelaya, Venezüella'nın örgütlediği, üye ülkelerin mâliyeti düşük, uzun vadeli petrol ve doğalgaz ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuş bir Karayib ve Orta Amerika Cemiyeti olan "Petro-Caribe"ye katıldı. Zelaya, bundan daha kısa bir süre önce ise üye ülkeler arasında ticaret ve yatırımı teşvik için Chavez'in sponsorluğunda, Amerika liderliğindeki serbest ticaret paktı ALCA'ya karşı kurulan bölgesel bütünleşme örgütü ALBA'ya katılmıştı.
Washington, Venezüella'yı Latin Amerika'daki hegemonyasına karşı bir tehdit ve bir seçenek olarak gördüğünden dolayı Zelaya'nın ekonomik meselelerde Chavez'le aynı safta durması ve ABD müdahalesini eleştirmesi, onu bir ibret vesilesi kılmaya istekli ve bölgedeki müdahaleleri başlatma yeri olan Honduras'taki askeri üslerin geleceğinden kaygılı Amerikalı darbe planlamacılarının muhtemel hedefi haline getirdi.
Washington, hataya düşerek, Orta Amerika'nın küçük bir "Muz Cumhuriyeti'nde" (aslında orijinal bir Muz Cumhuriyeti'dir) yapılacak darbenin feryada yol açmayacağını sandı. Orta Amerika'da geri püskürtmenin, Karayip ve Orta Amerika bölgesindeki diğer bağımsız zihniyetli rejimlere Venezüella ile aynı safta oldukları takdirde onları neyin beklediğine dair uyarı göndereceğine inandılar.
Darbenin mekanizması gayet iyi bilinmektedir: Honduras ordusu Başkan Zelaya'yı ele geçirdi ve Costa Rica'ya sürdü; Oligarşi kendi içlerinden Kongre'de bulunan birini geçici başkan olarak atadı ve bu esnada Yüksek Mahkeme darbeye sahte meşruiyetini verdi.
Sol yelpazeden sağ yelpazeye kadar, Latin Amerika hükümetleri darbeyi kınadı ve seçilmiş başkanın göreve iadesi çağrısını yaptı. Kuklalarını reddetmeye gönülsüz Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton, açıkça belirtilmeyen "şiddeti" kınadılar ve güçlü gâsıplarla sürgündeki zayıf başkan arasında görüşmelerin yapılması çağrısında bulundular ki Honduras generallerinin muhatap olarak meşru rollerini tanımak demektir bu.
Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) ve BM Genel Kurulu darbeyi kınadıktan ve Zelaya'nın göreve iadesini talep ettikten sonra, Obama ve Clinton nihayet Zelaya'nın yerinden edilmesini kınadılar fakat buna "darbe" demeyi reddettiler. Darbe olarak anılması, Amerika kanunlarına göre, Honduras'a verilen yıllık (80 milyon dolarlık) askeri ve ekonomik yardımların kendiliğinden askıya alınmasını gerektirecekti. Zelaya tüm Latin Amerika liderleriyle görüşürken, Başkan Obama ve Dışişleri Bakanı Clinton, Honduras cuntasındaki müttefiklerini zayıflatmamak maksadıyla Zelaya'yı daha alt düzeyde bir görevliye dönüştürmüşlerdi. ABD hâriç OAS üyesi tüm ülkeler büyükelçilerini geri çağırdılar. ABD büyükelçiliği ise özellikle Honduras'ın OAS'dan ihracı karşısında her iki tarafın da gitgide tecrite yuvarlandıkları bu durumu nasıl kurtaracaklarını görmek için cuntayla görüşmelere başlamıştı (...).
Honduras'ta yaşanan ABD destekli darbe, Başkan Reagan'ın Granada'yı, George Bush'un (Papa) Panama'yı işgal ettiği 1980'lerin aksine, Latin Amerika'daki (ve dünyanın geri kalanındaki) durumun ve siyasi profilin hayli değiştiğini kanıtlamaktadır. Bölgede bulunan o zamanki Amerika yanlısı askeri rejimler, ABD müdahalelerini onaylıyor ve işbirliği yapıyorlardı; birkaçı kibarca protesto ediyordu. Bugün ise merkez sol ve hatta sağ rejimler, askeri darbeleri kendi geleceklerine tehdit olarak görüyor ve karşı çıkıyorlar.
Aynı derecede önemlidir, vahim ekonomik kriz ve gittikçe artan sosyal kutuplaşmaya bakınca, mevcut rejimlerin istediği son şey, ABD emperyal müdahalelerinin harekete geçirdiği kanlı iç huzursuzluklardır. Son olarak, Latin Amerika'nın merkez sol ülkelerindeki kapitalist sınıflar istikrar istiyorlar çünkü seçimler yoluyla güç dengesini değiştirebilirler (Panama ve Arjantin'de olduğu gibi) ve ABD yanlısı rejimler, onların Çin'le, Ortadoğu ve Venezüella/Bolivya ile artan ticari bağlarını bozabilirler.
Obama'nın küresel geri püskürtme stratejisi, Rusya sınırına çok da uzak olmayan Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nde saldırı amaçlı füze üsleri inşasını da içeriyor. Bunun yanısıra Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO'ya katılması için bastırıyor ki Rusya'nın güney kanadında Amerikan ordusunun baskısını artıracaktır. Washington, Gorbaçev'in izinden giden Rusya Devlet Başkanı Dmitry Medvedev'in "biçimlendirilebilirliğinden" yararlanarak, Amerikan askerlerinin ve silahlarının Rusya üzerinden Afgan cephesine naklini sağlama aldı; İran'a karşı yeni müeyyidelere Moskova'nın onay vermesini ve Bağdat'taki kukla Amerikan rejimini tanımasını ve destek vermesini sağladı. Rusya savunma yetkilileri, Obama, Moskova'nın beş dakika ötesine nükleer silah konuşlandırma hamlesi yaparken muhtemeldir ki Medvedev'in zelil davranışını sorgulayacaklardır.
Geri püskürtme: Tahmin edilebilir başarısızlıklar ve bumerang etkisi
Obama'nın geri püskürtme stratejisi, Amerikan hâkimiyetini yeniden ileri sürmeyi "meşrulaştıran" sağ kanat kitle politikasının dirilişine dayanıyor. Arjantin'de, Amerikan yanlısı büyük toprak sahipleri cemiyetlerinin liderliğindeki yüzbinlerce alt ve orta sınıf göstericiler, "merkez sol" Fernandze rejimini istikrarsızlaştırmak amacıyla 2008 boyunca sokakları doldurdular. Bolivya'da, Amerikan büyükelçisi Goldberg'in, Uluslararası Kalkınma Ajansı ve National Endowment for Democracy'nin mâli destek verdiği yüzbinlerce orta sınıf öğrenci, işletmeci, toprak sahibi ve sivil toplum kuruluşu üyeleri, Santa Cruz ve diğer dört zengin eyalet merkezli gösteriler düzenlediler, ortalığı yıkıp Başkan Morales'e destek veren 30 yerliyi öldürdüler. Dertleri Morales'i devirmekti. Benzer sağ gösteriler geçmişte Venezüella'da da yaşandı. En yakın örnekleri Honduras ve İran.
Tuzu kuruların "demokrasi" çığlığı attıkları kitle gösterilerinin, demokratik yolla seçilmiş hasımlarına karşı ABD destekli istikrarsızlaştırma çabalarına meşruiyet vermektir diyen görüş, medyadaki Sinik propagandacılar tarafından yürürlüğe sokulmuş bir fikirdir ve kitle politikasının sınıf temeline asla vâkıf olmamış safdil "ilerlemeci" serbest gazeteciler tarafından papağan gibi tekrarlanmaktadır.
Obama'nın Honduras darbesi ve İran'da yaşanan ABD destekli istikrarsızlaştırma çabası pek çok müştereğe sahiptir. Her ikisi de Washington yanlısı sosyal güçlerin ABD politikasını eleştirenler tarafından mağlub edildiği seçim sürecine karşı yapılmıştır. "Seçim seçeneğini" kaybedince, Obama'nın geri püskürtme stratejisi, seçkinlerin gücü ele geçirmelerini meşrulaştırmak için parlamento dışı "kitle politikasına" yöneliyor. İran'da muhalif din adamları, Honduras'ta ise generaller ve oligarklar tarafından düzenleniyor.
Washington'ın dış politika amaçları hem Honduras da hem de İran da aynıydı: ABD vesâyetini reddeden liderlerin rejimlerini geri püskürtmek. Honduras'taki darbe, ABD kampından çıkıp Venezüella liderliğindeki ekonomik bütünleşme programlarına katılan diğer Karayip ve Orta Amerika ülkelerini korkutacak bir "dersti." Obama'nın mesajı açık: Bu tür hamleler, Amerika'nın düzenleyeceği sabotaj ve misillemelere gebedir.
Washington, darbeyi desteklemek sûretiyle, kendi ordusu Ortadoğu ve Asya'daki savaşlarla meşgulken ve ekonomisi çökerken bile Latin Amerika'daki ordu seçkinleri vasıtasıyla politikalarını uygulamaya halen muktedir olduğunu tüm Latin Amerika ülkelerine hatırlatıyordu. Benzer şekilde Ortadoğu'da İran rejimini istikrarsızlaştırması, Suriye ve Amerikan emperyal politikalarına eleştirel yaklaşan diğerlerine gözdağı vermek ve ABD geri püskürtme gündeminde İran'ın yüksek öncelik taşıdığına dair İsrail'i (ve ABD'deki Siyonist güç konfigürasyonunu) temin etmekti.
Obama'nın püskürtme politikaları, hayâti pek çok bakımdan Başkan Reagan'ın adımlarını izlemektedir. Reagan gibi Obama'nın başkanlığı da Amerika'nın gerilediği, gücünün çöktüğü ve emperyalist karşıtı politikaların yükseldiği bir dönemde sözkonusu. Reagan, ABD'nin Hindiçin'de mağlup olmasından sonra, Güney Afrika'da (özellikle Angola ve Mozambik'te) sömürge karşıtı devrimlerin başarılı bir şekilde yayılmasıyla, Afganistan'da başarılı bir demokratik devrimle, Nikaragua'da muzaffer bir sosyal devrimle, el Salvador ve Guatemala'da devrimci hareketlerle karşılaşmıştı. Bugünün Obama'sı gibi Reagan da Amerikan imparatorluğunun hasımlarının ayağını yerden kaydırmak, onları istikrarsızlaştırmak ve yok etmek için câni bir askeri geri püskürtme stratejisini harekete geçirmişti.
Obama, Bush sonrası dönemde benzer hasım şartlarla yüzyüze: Latin Amerika boyunca demokratik ilerlemeler ve ABD'yi dışlayan yeni bölgesel bütünleşme projeleri; Ortadoğu ve Güney Asya'da mağlubiyetler ve çıkmazlar; canlanan ve güçlenen, eski Sovyet bölgesinde güç gösterimine giden bir Rusya; NATO askeri taahhütlerinde ABD'nin azalan gücü, Wall Street kaynaklı küresel ekonomik buhran ve uzatmalı, başarısız bölgesel savaşların sonucunda siyasi, askeri, iktisâdi ve diplomatik itibar kaybı.
Obama'nın aksine Ronald Reagan'ın geri püskürtme stratejisi lehte olan şartlar altında yürütülmüştü. Reagan Afganistan'da bütün bir müslüman dünyanın desteğini kazanmış ve Sovyet destekli, şehir tabanlı reformist Kabil rejimine karşı kilit Afgan feodal-aşiret liderleriyle birlikte çalışmıştı. Obama, Afganistan'da bunun tam tersi bir durumda. Yürüttüğü askeri işgal Afganların ve Asya'daki müslümanların çoğu tarafından muhalefetle karşılanıyor.
Reagan'ın Orta Amerika'da geri püskürtmesi, özellikle Nikaragua'yı Kontra-paralı askerlerle işgali Honduras, ABD yanlısı Arjantin, Şili, Bolivya ve Brezilya diktatörlükleri ve bölgedeki sağcı sivil hükümet tarafından desteklendi. Bunun aksine, Obama'nın Honduras'ta geri püskürtme amaçlı darbesi ise bölgedeki demokratik rejimlerden, Venezüella liderliğindeki ulusçu sol rejimlerden oluşan ittifaktan yüz bulmadı ve bölgesel ekonomik ve diplomatik örgütler, Amerikan hâkimiyetine ve müdahalesine kararlı bir şekilde karşı çıktılar. Obama'nın geri püskürtme stratejisi tüm bölgede tecrid edilmiş halde buldu kendisini.
Obama'nın geri püskürtme politikaları, Ortadoğu ve Asya rejimlerini, Beyaz Saray politikalarına uydurmak için iktisâdi "büyük sopayla" zorlayamaz. Artık alternatif Asya pazarları var, Çin yatırımı var ve Amerikan iktisâdi buhranı gittikçe derinleşiyor, ABD'nin denizaşırı bankaları ve çokulusluları geri çekiliyorlar. Reagan'ın aksine Obama, iktisâdi havuç ve askeri sopanın bir bileşimine sahip değil. Obama, dünyanın geri kalanının çok az ekonomik önemi haiz yahut ekonomik anlaşamalar yoluyla pazara erişemeyecekleri bölgelerde askeri güç gösterimine gitmede ne bir çıkarlarının ne de isteklerinin olduğu bir zamanda, etkinliği daha az ve fakat mâliyeti daha yüksek askeri seçeneğe güvenmek zorunda.
Obama'nın küresel geri püskürtme stratejisini başlatması henüz başlangıç safhasında bumerang gibi geri döndü. Afganistan'da, büyük askeri mevcudiyet ve "Taliban" kalelerine büyük çaplı saldırılar büyük askeri zaferlere hatta büyük karşılaşmalara bile yol açmadı. Mahalli nüfusla harmanlanmış direniş bir köşeye çekildi ki uzatmalı, bir merkezden yönetilmeyen, düşman Afgan denizinde binlerce askerin ayağını bağlamaya ayarlı küçük ölçekli yıpratma savaşlarına başvurması muhtemeldir ve Amerikan ekonomisine kan kaybettirecek, kayıpları artıracak, hiçbir şeyi çözmeyecek ve en nihayet, artık gittikçe artan işsizlikle meşgul ve yaşam standartı hızla azalan Amerikan kamuoyunun sabrını sınayacaktır.
ABD destekli Honduras ordusunun yürüttüğü darbe, ABD'nin yarımkürede düştüğü siyasi ve diplomatik tecridi yeniden teyid etmiştir. Obama rejimi, Honduras'ta büyükelçi bulunduran yegâne ülke, askerin yönetime el koymasına "darbe" nazarıyla bakmayan, Honduras'a askeri ve iktisâdi yardımı sürdüren tek ülke. Darbe, komşu ülkelere gözdağı verecek bir örnek olmaktan ziyâde, tüm Güney ve Orta Amerika ülkelerinin, Washington'ın ABD yanlısı askeri rejimlerle, ekonomik soygun ve tekelleştirilmiş pazarlarla dolu eski kötü günleri geri getirmeye teşebbüs ettiği yönündeki inançlarını güçlendirdi.
Obama'nın dış politika danışmanlarının anlamadıkları şey artık "Humpty Dumpty"lerini biraraya getiremeyecekleridir. Reagan'ın geri püskürtmesini yineleyemezler, Clinton'un Irak'ı, Yugoslavya'yı ve Somali'yi tektaraflı kararla bombaladığı, Latin Amerika'yı yağmaladığı günlere geri dönemezler.
Hiçbir büyük bölge, ittifak yahut ülke, ekonomik müeyyidelere, propaganda savaşlarına ve İran'da seçimleri istikrarsızlaştırma çabalarına katılsalar bile, ne çevrede (Afganistan/Pakistan) ne de merkezde (İran) yürüttüğü silahlı sömürge işgalinde ABD'yi takip etmeyecektir.
Hiçbir Latin Amerika ülkesi, ABD ekonomik ve diplomatik politikalarından ayrılan popülist rejimler bile, demokratik seçimle yönetime gelmiş bir başkana karşı yürütülecek bir diğer ABD askeri darbesine hoşgörü göstermeyecektir. ABD destekli darbe korkusu ve isteksizliği, tüm bir Latin Amerika siyasi sınıfının, ABD destekli askeri diktatörlerin olduğu kabus dolu yıllardan kalma hatıralarından kaynaklanmaktadır.
Obama'nın askeri saldırganlığı, emperyal gücü onarma amaçlı geri püskürtme stratejisi, Amerikan Cumhuriyetinin çöküşünü hızlandırıyor. Obama yönetiminin düştüğü tecrid, yönetimini ve Kongre'yi işgal eden "önce İsrailcilere", geri püskürtmeyi İsrail'in Filistin topraklarına el koymasıyla ve İran'a askeri tehditle teşhis eden medyadaki İsrail yanlısı nüfuzlu bilgelere bağımlı olmasından bellidir.
Geri püskürtme bumerang gibi geri döndü: Obama, emperyal noktaya varmak yerine, cumhuriyeti dibe çekti ve tabi onunla birlikte, Amerikan halkını daha büyük bir sefalete ve istikrasızlığa sürükledi.
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı