'Kürt açılımı" ile ilgili çabalar dışarıda da yakından takip ediliyor. Irak'tan çekilmeye başlayan ABD'nin bununla en yakından ilgilenen ülke olması ise şaşırtıcı değil. Washington'un meseleye yaklaşımı hakkında çeşitli kaynaklardan edindiğimiz bilgileri şu şekilde özetleyebiliriz.
Obama yönetimi, Irak'ta Arap-Kürt gerginliğinin tırmandığı bir sırada, Türk-Kürt gerginliğinin azaltılmasını istiyor. Bunun en önemli ayağının ise Türkiye'de olduğunu biliyor.
Daha önce çeşitli şekillerde ortaya çıktığı için Washington'un bu çerçevede görmek istedikleri de aslında bir sır değil.
Bu istekler arasındaysa "Türkiye'yi bölüp topraklarında bir Kürdistan kurmak" yok. ABD bunu kendi çıkarları açısından anlamsız görüyor.
Bu düşüncede olanları da anlamıyor. Biz de bunu ne kadar anlatmaya çalıştıysak, aksini iddia edenleri bir türlü ikna edemedik.

Bölünme istenmiyor
Obama yönetimi bu zorlu coğrafyada, kendi safında duran, İsrail ile yakın ilişki sürdüren ve çevresine örnek olan bir Türkiye istiyor. Bölünecek bir Türkiye'yi ise, bilinmezlerle bezenmiş tehlikeli bir "Pandora Kutusu" olarak görüyor.
Bush yönetiminin bölgede yarattığı istikrarsızlık da zaten bu açıdan acı dersler sağlamış bulunuyor. Bu nedenle ABD bugün Irak'ın toprak bütünlüğünü sağlamak için çaba sarf ediyor. Zira, Irak'ın bölünmesiyle ortaya çıkacak sonu gelmez sorunları artık görüyor.
Bir ara, "Irak'ı Sünni, Şii ve Kürt diye üçe ayıralım, sorun çözülür" kolaycılığına kaçan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden bile bunu artık anladı.
Nitekim Obama yönetimi, hafta içinde Washington'da ağırladığı Irak Başbakanı Nuri el Maliki'yi "ulusal birlik" konusunda uyardı.
Obama yönetimi şu anda Irak'taki tüm tarafları bu yönde teşvik ediyor. Irak'tan geri çekilişini düzgün bir şekilde başaracaksa bundan başka bir seçeneğinin olmadığını biliyor.  ABD, bu genel çerçeve içinde, Türkiye'den de Kürt sorununun çözümü için adımlar bekliyor.

Erbil'le 'köprü' arzusu
Bu beklenti, PKK'lılara af gibi son derece hassas konuları da içeriyor. Görüştüğümüz Amerikalı kaynaklar, "Evine dönmek isteyen çok insan var. Af bu açıdan pragmatik bir adımdır. Bu adımların yokluğu ise terörü besliyor" diye konuştular.  
Aynı kaynaklar, "yarar sağlayacaksa İmralı'nın da bu sürece bir şekilde dahil olabileceğini" belirttiler. "Türk basınını takip edenler, İmralı'nın şu veya bu şekilde zaten işin içinde olduğunu görüyorlar" diye eklediler. 
Washington, Kürtçe TV ve Kürtçe eğitim gibi demokratik açılımlara devam edilmesinin önemine de inanıyor. "Sorunun cerahatinin önemli bir kısmının bu şekilde alınabileceğini" söylüyor. Washington'un, Ankara ile Erbil arasında bir köprü kurulması yönündeki arzusu ise uzun zamandır biliniyor. 
ABD'li kaynaklar, birçok ülkenin Erbil'de konsolosluk açmış olmasına rağmen, Türkiye'nin açacağı konsolosluğun bunların en önemlisi olacağına inanıyorlar. Amerikalılar, kamuoyu baskısı nedeniyle bunların kolay şeyler olmadığını da biliyorlar.

AKP, nereye kadar gider?
"Onun için, kararlı ve cesur siyasi liderlik gerekiyor" diyorlar. Hükümet'in "Kürt açılımı"nı da bu düşünceyle izliyorlar. ABD tüm bunları ne Türkiye, ne Irak, ne de Iraklı Kürtler için istiyor. Bunları öncelikle kendi çıkarları için arzuluyor.
Özetle, her devlet gibi önce kendi çıkarını kolluyor. Ancak, devletlerin kendi çıkarlarını kollamaları ayrışmalara yol açtığı gibi, ortak çıkarlara da dönüşebiliyor. Siyasi ve diplomatik maharet de, bu ortak çıkarları tespit edip, tüm taraflara yarar getirecek politikaları üretmekte yatıyor.
Erdoğan hükümetinin Kürt sorunu açısından atmış olduğu doğru adımlar var. Ancak daha başka adımların gerekeceği de ortada. Bu sorunun çözümü başarılı bir şekilde sağlanacaksa bunun da tek anahtarı var.
O da meydanı ABD ve İmralı'nın argümanlarına bırakmadan, konulara nesnel olarak bakarak, gereken siyasi ve sosyal adımları cesaretle atabilmektir. AKP iktidarının bu açıdan nereye kadar gidebileceğini göreceğiz.

Kaynak: Milliyet