Barack Obama başkanlığının birinci yılını doldurmak üzereyken, Afganistan'daki Amerikan askerlerinin sayısını 100 binin üzerine çıkarma kararı alarak cesur bir adım attı. Sol kanattaki tenkitçiler, Kore Savaşı'nın Harry Truman'ın başkanlığını, Vietnam Savaşı'nın da Lyndon Johnson yönetimini kötürüm ettiğine dikkat çekiyor.
Yani Obama, zor bir savaşın ülke içi gündemini gölgelemesi riskiyle yüz yüze olan üçüncü Demokrat başkan. Fakat sağdaki tenkitçiler Obama'nın dış politika yaklaşımının zayıf, fazla özür dileyici ve yumuşak güce fazla dayalı olduğundan yakınıyor. Obama'nın asker takviyesinden 18 ay sonra Afganistan'dan çekilmeye başlama taahhüdünden dolayı endişe beyan ediyorlar.
G-8'den G-20 geçişin de mimarı
Obama son derece yüklü bir dış politika gündemi devraldı: Küresel ekonomik kriz, iki zorlu savaş ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi politikasının Kuzey Kore'yle İran tarafından bozulması. Obama'nın ikilemi, bir yandan bu zor mirası idare ederken, Amerika'nın dünyayla ilişki kurma tarzına dair yeni bir vizyon yaratmaktı.
Obama Prag, Kahire, Akra, BM ve başka yerlerde yaptığı bir dizi sembolik jest ve konuşmayla ABD'nin yumuşak gücünün yeniden tesisine yardımcı oldu. Son dönemde yapılan bir Pew anketine göre, "Bugün birçok ülkede kamuoyunun ABD'ye yaklaşımı, George W. Bush'un göreve gelmesinden önceki 10 yılda görülen olumluluk düzeyine ulaştı."
Dönüştürücü liderlerin zorlu meselelerin bağlamını değiştirmek konusunda oynayabileceği rolü azımsamak hata olur. Güç, zorlamak ve itmek kadar, gündem belirlemeyi ve diğerlerinin tercihlerini oluşturmayı da içerir. Obama yönetiminin, kaba ve yumuşak güç kaynaklarını farklı bağlamlarda başarıyla birleştiren 'zeki güç' söylemi de bundan kaynaklanıyor. Fakat yumuşak güç, imkânları ortadan kaldırmak yerine imkan yaratan
bir siyaset ortamı yaratabilir.
Muhalifleri Obama'da 'lafın çok işin yok' olduğunu iddia ediyor. Onu performans yerine vaatle Nobel Barış Ödülü kazanan bir rock yıldızı olarak niteliyor, popülerliğiyle dalga geçiyor ve Ortadoğu'da bir arpa boyu yol gidilmediğini, Kuzey Kore'nin nükleerden arındırılamadığını, Irak ve Afganistan'ın çözülemediğini ve İran'ın çetin ceviz olmayı sürdürdüğünü işaret ediyorlar. Fakat hiçbir ciddi analizci, kısa vadede aksini beklemezdi. Bush ve yardımcısı Dick Cheney'in kaba güç yaklaşımının bu sorunların hiçbirini çözmediği alenen ortada.
Dahası, lafın yanı sıra bazı önemli işler de yapıldı. Bunların başında Obama'nın ekonomik krizi ele alışı geliyor. Göreve geldiğinde ekonomik danışmanları Obama'ya 1930'lar tarzı bir depresyon ihtimalinin üçte bir olduğunu söylüyordu. Obama bu felaketi önlememiş olsaydı, diğer herşey ikinci planda kalacaktı. Başarı sadece ülke içinde bir ekonomik teşvik paketini değil, uluslararası koordinasyon da gerektirdi.
ABD Çin lastiklerinin ithalatına karşı önlemler alsa da, korumacılık düzeyi 1930'ların ve birçok gözlemcinin tahmin ettiğinin çok altında. Dahası Obama krizi birçoklarının yıllardır önerdiği şeyi, yina G-8'i, başlıca yükselen ekonomileri de içeren G-20'yle birlikte daha geniş bir kurumsal çerçeveye dönüştürmek için kullandı.
'Nükleersiz dünya' hedefi samimi
Ekonomik krizle yakından bağlantılı olan bir husus da Obama'nın Çin'le ilişkileri ele alışıydı. ABD'nin Çin'in yükselişine nasıl karşılık vereceği, 21. asrın en önemli dış politika meselelerinden biri. Obama Hazine'nin başını çektiği ekonomik toplantıları, Dışişleri'nin iklim değişikliğinin yanında çok taraflı meseleleri de içeren bir gündemle dahil olduğu stratejik bir diyaloğa doğru genişletti.
Basında yer alan bazı kuşkulu yorumların tersine, Obama'nın kasımda Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'yla düzenlediği zirve toplantısı kesin bir başarıydı. Obama, Japonya ve Avustralya'yla yakın ittifakın yanı sıra Hindistan'la iyi ilişkileri sürdürmenin, yükselen Çin için ortamı biçimlendiren kaba güç kapasitelerini sürdürmeye yardımcı olduğunu idrak etmiş durumda.
Obama'nın ilk yılının bir üçüncü önemli başarısı, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi meselesini (birçok uzman Bush döneminin sonunda bu konuda bir kriz yaşandığını söylüyordu) yeni bir çerçeveye oturtması. Obama, uzun vadeli nükleersiz dünya hedefini kucaklayarak Amerika'nın uzun yıllardır var olan (ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın 6. Maddesinde yer alan) nükleer silahların rolünün azaltılması taahhüdünü yinelemiş oldu. Dahası, Rusya'yla Stratejik Silahların Azaltılması Anlaşması'nın halefini müzakere ederek bunun devamını getirdi ve nükleer silahların yayılması meselesini BM ve G-20 gündeminin tepesine taşıdı.
Kopenhag'a önem veriyor
Muhalifler bu başarıların ve Sudan'la Birmanya'daki kördüğümlerin çözülmesi çabalarının, insan hakları konusundaki ahlaki berraklığın feda edilmesiyle kazanıldığını öne sürüyor. Fakat insan haklarını desteklemek konusunda uzun vadeli stratejiler, kamuoyuna yönelik beyanlardan daha etkilidir. Obama'nın, yakın dönemde başarılı bir hükümet değişikliği yaşayan Afrika ülkesi Gana'da yaptığı dikkatle hazırlanmış konuşması, böyle bir yaklaşımın örneğiydi.
Soldan eleştirenlerse Obama'nın Kopenhag'daki iklim değişikliği konferansından önce katı bir enerji yasası geçirmek konusunda Kongre'yi ikna edemediğinden yakınıyor. Fakat Obama Çin ve Hindistan'ın yararlı çabalar açıklamaya ikna edilmesine yardımcı oldu ve konferansın başarısızlıkla sonuçlanmasını önlemek doğrultusunda Amerika için bir sera gazı salınımını azaltma hedefi belirleyecek.
Afganistan'da sayısız soru var
Elbette büyük sınav Afganistan'da verilecek. Obama kaba ve yumuşak gücü işe yarar bir zeki güç stratejisinin çatısı altında birleştirebilecek mi? Asker sayısının ve kalkınma yardımının artırılması, Obama'nın planladığı çekilmenin 2011'de başlamasına yetecek istikrarı getirecek ki? Afgan hükümeti vatandaşlarını Taliban şiddetine karşı koruyacak güvenliği sağlayacak mı? Yoksa Afganistan'ın Obama'nın başkanlığını kötürüm eden bir
bataklık olduğu mu görülecek?
Obama başkanlıktaki ilk yılını tamamlarken şunu bilmeli: Asıl büyük sınav Afganistan olacak ve gelecekte tarihçiler Obama'nın dış politikasına buna göre not verecek. (Harvard Üniversitesi'ne bağlı Kennedy Kamu Yönetimi Fakültesi'nde profesör, fakültenin eski dekanı, neoliberal teorinin ve yumuşak güç teorisinin mimarlarından)
Copyright: Project Syndicate
Kaynak: Radikal