Küçük anlatıların insanı melez Obama Amerikan rüyasını canlandıracak mı?  Açık Görüş
 
Obama'nın Amerikan siyaseti açısından pek tartışılmayan bir yönü de kurumsal siyasete katılımı artırması. Baudrillard'ın deyimiyle eğer Watergate kinik siyaseti yeniden diriltmek için kullanılan bir simülasyon idiyse, Obama da klasik Amerikan 'başarı hikayesi' ile bu simülasyonunun postmodern versiyonudur.

Barack Hüseyin Obama ne bir Malcolm X ne de bir Martin Luther King (MLK). ABD Başkanlık seçimlerinde 'Obamanya' olarak adlandırılan süreci başlatan Obama, 2005 yılında İngiliz New Statesman dergisi tarafından dünyayı değiştirmeye aday 10 isim arasındaki tek siyasetçiydi.

1961'de Kenyalı ateist-Müslüman bir baba ile dinden kopuk Kansaslı 'süt gibi beyaz' bir anneden Hawai'de dünyaya geldi. Babası iki yıl sonra evi terk edince, annesi Endonezyalı birisi ile evlendi ve tüm aile Endonezya'ya göç etti.

10 yaşına kadar burada kalan Obama, daha sonra Honolulu'ya geri gelerek liseyi bitirene kadar beyaz-orta sınıf anneannesinin yanında kalır. Columbia'dan lisans ve Harvard'dan Hukuk derecesi alır. Chicago'da avukat olarak çalışmaya başlar.

Diğer rakipleri gibi Obama ailesi de karı-koca avukatlar. Dick Cheney ile 8. göbekten, Amerikan İç Savaşı'nda Güney'in Başkanı Jefferson Davis ile ise uzaktan akraba.

Sülalesinde köleden çok köle sahibi var. Hüseyin ismi nedeniyle Müslüman olduğu iddia edilse de siyah hareketinde ağırlığı olan bir kiliseye bağlı. Barack isminin İbranice Barak (Baruch)'tan geldiğini söylüyor.

Obama bir hibrit proje

Şimdiden Amerikan siyasetinde taşları yerinden oynatmayı başaran Obama bir hibrit/melez/metis projesi. Postmodern siyaset şartlarına uyumlu, dikkatlice çalışılmış, tasarlanmış bir proje.

Elbette küçük anlatıların insanı melez Obama'dan bir devrimci çıkmasını beklemek nafile. Popstar şeklinde pazarlanan Obama'nın taşları yerinden oynatması, radikal önerilerde bulunması ya da sistemi tehdit etmesinden değil, ABD siyasi yapısının hantallığından ve kurumsal ırkçılıktan kaynaklanıyor.

Obama'ya yönelen tepki zencilere medeni hakların tanınmasından 40 yıl sonra bile bir meleze, başkan olarak tahammül etme noktasına gelemeyen derin Amerika'nın köhne reflekslerini kaşımasından.

Kinik siyasete karşı

Obama siyasetin sonunu getiren postmodern durumun fazlasıyla farkında, kinik siyasetin hákimiyetine karşı 'Amerikan Rüyası'nı yeniden diriltmeye çalışıyor.

Derin Amerika'nın Obama tepkisi ise siyasi olmaktan öte din, ırk ve renk konusundaki bağnazlığından kaynaklanıyor. Diğer adaylarla karşılaştırıldığında Obama hiçbir konuda radikal bir şey söylemiyor.

Obama'nın gizli Müslüman olduğu iddialarına ise, bu iddiayı ortaya atan neoconlar inanmasa da halkın yüzde 10'u inanıyor. Bu yüzden de Obama'nın İbranice ismi değil, Arapça ismi vurgulanıyor.

'Kar gibi beyaz' Iowa'daki önseçim zaferine kadar Obama'ya saman alevi muamelesi yapılıyor, turistik bir çeşitlilik olarak hoş görülüyordu. Iowa'da beyaz oylarını alması devlet seçkinlerini alarma geçirdi. Son haftalarda sürdürülen Obama'nın önünü kesme kampanyasını da bu zafer tetikledi.

Derin Amerika

Seçim hilelerinden karalama kampanyalarına, Billary Clinton (Bill ve Hillary) eliyle Derin Amerika operasyonlarından 'Malikane Zencisi' siyah siyasetçiler eliyle Siyah Amerika'nın saldırılarına kadar sayısız operasyon henüz Obama'yı durduramadı. Ancak Bizans'ta olduğu gibi Amerika'da da oyun çok.

Kendisine rağmen, Obama'nın kişiliği, rengi ve biyografisi, ABD'nin alışılagelmiş kalıplarını zorluyor. Medeni hakların kabulünün MLK'nin değil, beyaz başkan Johnson'ın marifeti olduğunu söyleyen Hillary Clinton gibi 'siyah dostu' siyasetçiler bile icraatın ancak beyaz birisi tarafından yapılabileceğini savunuyor. Bu ifadelerle siyahları 'savunurken' bile patronize eden, siyahlara öznelik tanımayan, üstten, emredici ve buyurgan bir dille konuşan 'liberal beyaz Amerika'nın ezberini bozuyor Obama.

Sam Amca ne der?

Bu yüzden Obama'nın 'siyahlığı' bile tartışma konusu. Obama'yı yeterince siyah bulmayan elitler iş ayrımcılığa geldiğinde Obama'yı siyah görmekte tereddüt etmiyor. ABD bağlamında siyah olmak renk değil, tarihsel ve kurumsal bir ırkçılıkla kaim olduğundan Obama gerçekten de yeterince siyah değil.

Öznesiz bir azınlığın parçası olmayı reddeden, iktidar talebinde bulunan, kendi adına konuşan Obama, elbette Sam Amca'nın bildiği 'siyahlardan' değil. Obama'ya kadar siyah başkan denilince akla Toni Morrison'ın 'ilk siyah başkanımız' dediği Bill Clinton ya da bir Kara Panterler projesi olan bağımsız-siyah Amerika'nın başkanı geliyordu. Bu kalıpları yıkan Obama o anlamda gerçekten de kendisine biçilen postkolonyal rolü reddettiği ve siyahlara iktidar ufku açtığı oranda yeterince 'siyah' değil. Bu tavrıyla ırkçılığın renk meselesi olmadığını göstermesi ise kabul edilebilir gibi değil.

Obama'ya yönelen saldırının en önemli cephesini ise günümüzün Tom Amcaları, eski kuşak medeni haklar çetesi siyah siyasetçiler oluşturuyor. Malcolm X ve MLK'den beri siyah oylarını para ve kariyere tahvil etmeye alışmış karizma yoksunu sözde liderler, siyahları kendilerinin temsil ettiği iddiasıyla maişet temin ediyorlardı.

Malcolm X'in dediği gibi efendinin yemeğinin artığı ile karın doyurmayı marifet sanan bu liderler, Obama karşısında en çok kaybedenler oldu.

Seçimlerde ırk faktörü

Bunlar arasında Obama'yla pazarlığa kalkışan Al Sharpton, kendisi 26 yaşında siyasete giren ancak 46 yaşındaki Obama'yı genç bulan, yönetim kurulu üyeliklerinden geçim sağlayan Andrew Young, majestelerinin milletvekili John Lewis gibi isimler var. Tek başına Oprah'nın bile siyah seçmen üzerinde bu isimlerden daha etkili olduğunu fark eden Obama ise pazarlığa yanaşmıyor.

Siyah seçmeni 'Beyaz Amerika Siyah Başkana İzin vermez' diyerek korkutan, Obama'ya karşı Clinton'ı destekleyen bu kesim, Iowa'dan sonra ne yapacağını şaşırdı.

'Tom Amca Koalisyonu'nun etkisiyle siyahlara oranla beyazlardan daha çok oy alan Obama'nın 29 Ocak South Carolina imtihanı bu yüzden önemli. Siyahlar arasındaki popülaritesi hızla artan Obama bunu oya tahvil edebilirse 40 yıllık yaşlı kurtları emekli edecek.

Obama sadece siyah elitleri değil, beyaz elitleri de tehdit ediyor. Clinton ekibinin siyahlardan oy kapma yarışının arkasındaki asıl plansa, Obama'yı siyahlığını ön plana çıkarıp seçmenin neredeyse yüzde 70'ini oluşturan beyazları kendi yanına çekmek.

Bu noktada pragmatist 'Beyaz Amerika'dan da Obama'ya destek geldiğini görmek gerekir.

Tabana yayılıyor

Gerek güçlü taban örgütlenmesi ve maddi bağlantılarıyla John Kerry, Adalet Komisyonu Başkanı Senatör Patrick Leahy, Senato'nun ikinci ismi Dick Durbin ve Ulusal Güvenlik gurusu Zbigniew Brezinski gibi isimler siyasetin renge ve ırka galebe çaldığını görerek Obama'ya destek verip, Obama'nın meşruiyet sorununu çözüyor.

Obama'nın Amerikan siyaseti açısından pek tartışılmayan bir yönü de kurumsal siyasete katılımı artırması. Baudrillard'ın tasvir ettiği şekliyle simülasyona dönüşen kurumsal siyaset, Obama'nın tabana yaydığı katılımla yeniden imar ediliyor.

Siyah Sinderella

Baudrillard'ın deyimiyle eğer Watergate kinik siyaseti yeniden diriltmek için kullanılan bir simülasyon idiyse, Obama da klasik Amerikan 'başarı hikayesi' ile bu simülasyonunun postmodern versiyonu.

Siyah Sinderella. Şimdilik 100 milyon dolarlık seçim bütçesiyle, sandık başına gitmeyenleri iki partili ABD plütokrasisinin çoğulcu ve katılımcı bir demokrasi olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Sözde lobi karşıtlığı ve soyut umut çağrılarıyla Washington siyasetinin parçası olan Obama, gençleri, radikalleri, bağımsızları, siyahları Amerikan siyasi hayatına kazandırıyor.

Obama bu işleviyle ABD'de siyasetin meşruiyet alanını genişletebilen yegáne isim.

Obama, biyografisi sebebiyle ABD kurumsal ırkçılığının dışında kalmış olmasıyla siyahlar nezdinde tam güven uyandırmasa da, siyahlar için belki de en büyük şans.

Kırk yıl sonra

Siyahların gündelik hayatta her an maruz kaldığı ırk ayrımcılığına, polis şiddetine maruz kalmadan büyüyen, Afro-Amerikan öznenin kuruluş anındaki şiddetin tecrübesinden yoksun olması, bu öznenin hassasiyetlerini bizzat deneyimlememiş olması, en iyi okullardan eğitim almış olması, Obama'nın siyah öznenin kompleksini kırarak, kendisini her anlamda eşit kılacak bir özgüven tesis etmesini mümkün kılıyor.

Obama'yı farklı kılan da bu. Kendini eşit görmesi. Postkolonyal siyah öznelliğinin kırılma eşiği.

Medeni haklarla gelen hukuki kazanımları, 40 yıl sonra Psikanalitik anlamda kendi özneliğini tecrübe anlamında doğallaştıran Obama'nın siyahlara kattığı değer ancak Muhammet Ali'nin yumruğu ile karşılaştırılabilir.