ABD'nin eski başkanı George W. Bush, neredeyse yaptığı her şey yüzünden fazlasıyla hak ettiği sert eleştirilere uğradı. Kendi ülkesine zarar veremeyecek kadar güvenli mesafelerde gözünü kırpmadan iki savaş başlatması (bir dahaki sefere Meksika ya da Kanada'ya savaş açmayı dene bakalım), kendi ekonomisini çökertmesi, 21. yüzyılın toplama kampını kurması, işkenceyi onaylaması ve ABD'yi bir zamanlar dünyanın en kıskanılan ülkesi haline getiren ileri seviyedeki sivil hakları geri alması… Bütün bunlar Bush'un parıltılı mirasının bir parçasıydı. Kâbus gibi geçen bir on yıl sona erdiğinde, onun verdiği kararların büyük çoğunluğundan bizzat sorumlu dahi olmadığından hiçbir şüphemizin kalmadığı gerçeğiyle de yüz yüze kaldık ki bu her şeyden daha fazla üzüntü vericiydi. Bush, silah tüccarlarından bankerler ve petrol kodamanlarına uzanan çıkar temelli sanayi partilerinden müteşekkil bir sağ kanat kabalasının kuklası ya da korkuluğundan başka bir şey değildi. Onun sürekli ima edilen "aptallığının" ve yaptığı gaflarının da gerçekte hiçbir ehemmiyeti yoktu.
Yıkıcı bir göz alıcılıkla dolu bir dönem yaşandı. Peki, ama ufuktan büyük siyah bir atın üzerinde kurtarıcı şövalye edasıyla gelen kimdi? Tabii ki yüzündeki gülümsemesiyle Barack Obama: Son derece mantıklı, duyarlı ve ülkesi, halkının geleceği ve "Dünyanın İyiliği" hakkında tatlı sözler sarf eden genç bir adam. Eh, her halükarda öncekinden daha kötü olamazdı, öyle değil mi? Tavan yapmış beklentilerden ötürü belki de olabilirdi. Milyonların yenilenmiş, saygın bir ABD düşü bir anda Obama'nın dar omuzlarına yüklendi. Oldukça temiz görünen bu adama saldırı oklarımı yöneltecek değilim, ayrıca Beyaz Saray'da siyah bir ailenin olması da harika bir şey. Ancak mesele şu ki Obama da hâlâ bir kukla konumunda ve mali krize rağmen büyük kararların arkasındaki kurumlar da hâlâ gayet iyi durumda.
Obama, seçim kampanyası sırasında "Müslüman değilim" demeye büyük itina gösterdi, kaldı ki eğer Müslüman değilmiş gibi davranmasaydı seçilme şansını yakalayamayacaktı. Böylesine dünyevi görünen bir adamın, bu şekilde davranarak derin Amerika'nın İslamofobia'sına katkıda bulunması, benim Obama karşısında kaşlarımı kaldırmama neden olan ilk olaydı. Müslümanlığına dair inkârlarını etrafa duyurmaya çalışmakla yetinmeyip karşılıklı anlayışı teşvik etmek için daha fazla çaba göstermesi gerekmez miydi? Obama Haziran'daki Ortadoğu turu ile tüm dünyada iyi bir izlenim bıraktı. Nisan'da İstanbul'u ziyaret ettiğinde de görkemli Çırağan Palace Oteli yerine dev bir dalga misali Boğaz'a yukardan bakan Conrad gibi ondan biraz daha az fiyakalı bir otelde kalmıştı. Bütün o el sıkışmalar, bütün o cazibe, bunların hepsi gayet iyi hoş. Fakat nihayetinde Barack Obama da bir POLİTİKACIDIR ve Platon'un dediğini gibi güce sahip olması gerektiği halde buna sahip olmayı istemeyen de sadece halkın kendisidir.
Nitekim Obama döneminde Amerikan askerlerinin Irak Savaşı'nın yol açtığı felaket ortamından geri çekilme takvimi uzatılıyor ve binlerce asker "haklı savaş"ta çarpışmak üzere Afganistan'a gönderiliyor. Mantık gereği Afganistan'daki savaşı tabii ki Obama başlatmadı. Eğer son derece ikna edici komplo teorilerine inanmıyorsanız, bu savaşı başlatanlar Usame bin Ladin, el-Kaide ve Bush'un küçük şamarıydı. Ancak Rus ordusunun 1980'lerde, İngiliz ordusunun ise çok daha uzun bir süre önce, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında, tecrübe ettiği gibi, Afganistan'da bir savaş kazanamazsınız. (Tarihi unutmuş görünen İngilizler Afganistan'daki savaşını kazanması için Amerikalılara yardım etmekle meşguller şimdilerde). Bu savaşın şimdiye kadar bize gösterdiği bir şey varsa o da herkesin kaybettiğidir. Burada ihtiyaç duyulan yegane şey, karşılıklı anlayışı sağlamak için diyalog kurmak ve en azından sahte bile olsa insanlara saygı göstermektir. Hiç değilse onlar şimdiye kadar her karışını bildikleri kendi topraklarındaki bir düşmanla savaştıklarının gayet farkındalar. Onlar alışıldık savaş pratiklerine uygun hareket etmiyorlar çünkü zaten Batılı bakış açısına göre bilinen bütün paradigmaların dışında iş görüyorlar. Onlar sizin kurallarınızı takmıyorlar ve sizin oyununuzu da oynamayacaklar. Hem zaten neden oynamak zorunda olsunlar ki? Onların topraklarını işgal ediyorsunuz. Yaptığınız tam olarak bu.
O yüzden size iyi şanslar diliyorum Mr. Obama. Müslüman geçmişinizden sakın utanmayın ve istenmediğiniz yerlerden biran önce çıkıp gitmek için elinizden gelenin en iyisini yapın. Petrol baronlarını ve ölü bankaları unutun. Afyon tohumlarını yok etmeleri karşılığında tazminat ödemek konusunu Afganistan'daki aşiretlerin başında her kim varsa onunla KONUŞMAKTAN lütfen kaçınmayın -ortalama bir Afgan'ın her Amerikalının bir uyuşturucu bağımlısına dönüşmesini istemediğinden eminim, bu sadece ekonomik bir mesele- ve Afgan kadınların giyim kuşamı ile ilgili olarak dayatılan bütün o kültürel devrim teranelerini unutun. Zira bu onların kendi meselesidir ve herhangi bir değişiklik zamanı geldiğinde kendiliğinden gerçekleşecektir. Selefinizin demokrasi empoze etme vizyonunun, insanların istekleri ya da alışkanlıklarını hiç hesaba katmaksızın Ortadoğu'nun örtülerini soymaktan daha fazlası olmadığının lütfen farkına varın. Ve son olarak İstanbul'da her yarım kilometrede yeni bir McDonalds açılmasını durdurmak için birilerine söyleyebileceğiniz bir sözünüz var mıdır acaba? Teşekkürler.
Dünya Bülteni için Türkçe'ye çeviren: Burcu Anatay