İran’ın uranyum zenginleştirme programı çok eleştirildi ve gerek İsrail gerek ABD’de olası saldırılardan dem vuruluyor. Askeri çözüme doğru sürüklenme, anaakım ABD medyasında alternatif yaklaşımların fazla tartışılmamasıyla alarm verici bir ivme kazanıyor. Bu saldırının bedeli çok ağır olacaktır.

Tehdit bile hukuku ihlal ediyor

İranlı liderlerin misilleme için çeşitli araçları var ve bunları kullanmamaları için de pek sebep yok. İsrail’in, ciddi hasar verme kapasitesine sahip olan Hamas ve Hizbullah’ın saldırısına uğrama ihtimali yüksek. İran’ın kendisi de onlardan fazla hasara yol açabilir. İran’ın elinde ayrıca, dünya petrol ithalatının üçte ikisinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kapatma seçeneği de var ki, böyle bir durum fiyatlarda fırlamaya, upuzun petrol kuyruklarına ve küresel bir ekonomik kargaşaya yol açar. Dahası, bölgede İran’ın müdahalesiyle kolayca ateşlenebilecek çözülmemiş ihtilaflar var ki, bunlardan en bariz olanı da Irak.

İran’a savunma temelli olmayan bir saldırı, uluslararası hukuku ve BM Şartı’nı da ihlal eder. Uluslararası ihtilaflarda kuvvet kullanımı sadece, bir silahlı saldırıya cevap olarak kendini savunmak için kullanılırsa yasaldır. BM Şartı tehditleri ve kuvvet kullanımını yasaklar. Buna göre İsrail ve ABD, sadece tehditlerle bile daha şimdiden kanunları ihlal etti.

Saldırıdan çok daha iyi bir seçenek var: Bir ‘Nükleer Silahsız Ortadoğu Bölgesi’ için müzakerelere başlamak. Yaygın destek bulan bu girişim zaten, 2010’daki Silahsızlanma Anlaşmasını Gözden Geçirme Konferansı’nda da oybirliğiyle kabul edildi. Ancak ciddi bir engel var: İsrail buna kesinlikle karşı çıkıyor, çünkü böyle bir bölge oluşturulursa nükleer silahlarından vazgeçmesi gerekiyor.

Yarışa Türkiye de girebilir

Gelgelelim İsrail’i içermeyecek bir ‘Nükleer Silahsız Ortadoğu’nun bölge ülkelerine cazip gelmeyeceği de açık. İsrail’in nükleer silahını elinde tutmakta ısrar etmesi, bunu yaparken de İran’ın bu silahı elde etmesini önlemek için savaşa hazır olması, silahsızlanma rejiminin malum özelliği olan son derece rahatsızlık verici bir çifte standardı gözler önüne seriyor.

Nükleer Silahsız Ortadoğu bölge genelinde istikrarı bir anda artırabilir. Böyle bir bölgenin yokluğunda, İran’ın yanı sıra Türkiye, Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan’ı da sözümona caydırıcılıktan faydalanmak için nükleer silahlanmaya itecek bir yarışın başlama olasılığı yüksek.

Tüm bölge ülkelerini içerecek bir Nükleer Silahsız Ortadoğu için ABD’nin liderlik etmesi gerekiyor. Böyle bir girişimin başarılı olup olmayacağını önceden bilmek mümkün değil ama hiç denememek feci sonuçlar verecektir.

BM’nin Filistin topraklarındaki insan hakları özel raportörü, Nükleer Çağ Barış Vakfı’nın Başkanı / Vakfın kurucusu, 17 Ekim 2010.

Kaynak: Radikal