Mikail Gorbaçov

ABD Başkanı Obama, nükleer silahların yayılmasını sınırlandırma hususunda uluslararası kararlılığı güçlendirme arayışındaki kararı geçiren BM Güvenlik Konseyi toplantısına başkanlık etti dün. Bir hafta önce, ABD'nin – hiç değilse görünür gelecek için – Çek Cumhuriyeti'ne güçlü bir radar ve Polonya'ya önleyici füzeler dâhil, Orta Avrupa'ya füze savunma sistemi konuşlandırmayacağını ilan etti.

Her iki olay arasında bir bağlantı var mı? Olduğuna inanıyorum. Ancak pek çok siyasi şahsiyetin ve gazetecilerin yaptığı yorum, bu kilit ilişkiyi büyük ölçüde görmezden geldi.

Bunun yerine, Doğu Avrupa füze savunma programının sadece Rusya'ya verilmiş bir taviz olduğunu, şimdi karşılık olarak Rusya'nın taviz vermesi gerektiğini ileri sürüyorlar. Halbuki Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev ABD'nin füze savunma planlarında değişiklik yapması durumunda, Rusya'nın kendi füzelerini konuşlandırmak gibi karşı tedbirlerden geri duracağını daha geçen Aralık ayında açıklamıştı. Obama, kararını ilan ettikten hemen sonra, bu duruş tekrar teyid edildi.

Obama'nın Amerika'daki eleştirmenlerinden çoğu, onun Rusya'nın baskısına "boyun eğdiğinde" ve Amerika'nın fiilen NATO müttefiklerini başlarının çaresine bakmaya terk ettiğinde ısrar ediyorlar. Bu savın arkasında her daim hatalı bir Rusya, şu eski "kötü Rusya" klişesinden başka bir şey yok.

Davanın esasına bir bakın. Rusya'nın liderleri, uzun menzilli etkin füzeler geliştiren İran korkusunun gerçeğe dayalı olmadığını epeyden beri söylüyorlar. Şimdi ise istihbarat ve savunma yetkililerinin yaptığı titiz bir tetkikten sonra Amerikan yönetimi de aynı sonuca vardı: Tahran bu yeteneklere sahip olmaktan en az beş sene hatta belki de on sene uzakta.

Polonya ve Çek Cumhuriyeti'ndeki siyasetçilerin ve yorumcuların verdiği ilk tepki az da tuhaf değildi. Rusya ve diğer ülkeler arasında rüzgarlık [bozucu] rol/ü üstlenmiş görünüyorlar. Gerçekçiliğin sesi ve ihtiyat, düzenli olarak reddediliyor ve genelde radarlara, füzelere ihtiyacı olmayan vatandaşların kanaati buruşturulup bir kenara atılıyor.

Obama'nın kararı Rusya'da memnuniyetle karşılandı. Avrupa'da da destekle karşılandı, Şansölye Angela Merkel ve Fransa Başbakanı Nicolas Sarkozy bu kararı övdüler. Polonya Başbakanı Donald Tusk "Avrupa güvenliğini pekiştirme şansı" olarak değerlendirdi. Hakikat, Obama'nın kararını ileriye doğru atılacak ciddi adımlar izlediği takdirde, küresel güvenliği pekiştirme ve de nükleer tehlikeyi dünyadan defetmede yeni bir işbirliği düzeyine erişme fırsatı sunacaktır bize.

Obama ve Medvedev geçen Temmuz ayı başlarında biraraya geldiklerinde stratejik saldırı silahları ve füze savunma arasındaki ilişkiyi teyid etmişlerdi. Her iki ulus, silahların indirimi hakkında görüşmeyi sürdürüyorlar ve ihtiyatlı diplomatik açıklamalar üzerinden bakınca, ben ve ABD Başkanı George H. W. Bush tarafından 1991'de imzalanan ilk Stratejik Silahların İndirimi Anlaşması'nın vadesini tamamladığı 5 Aralık 2009 tarihine kadar görüşmeleri bitirecek gibi görünüyorlar.

Bu hafta yapılan BM oturumu bir sonraki ilerleme safhasının nişânesidir. Diğer ulusların, Amerika ve Rusya'nın doğrulanabilir bir şekilde nükleer silahlarda indirime doğru seyrettiğine inanarak toplantıdan çıkmaları ve [Amerika ile Rusya'nın] gelecek Mayıs ayında Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasının gözden geçirileceği BM konferansına kadar nükleer silahların nihâi tasfiyesinde mesafe katetmiş olmaları hayâtidir.
Ciddi olduklarını dünyaya göstermedikleri takdirde, iki büyük nükleer güç sözlerini tutmadıkları gerekçesiyle tekrar ve tekrar suçlanacak ve 5 yahut 10 ülkenin "nihâi güvenlik garantisi olarak" nükleer silahlara sahip olması kabuledilebilirken 20 veya 30 ülkenin niçin öyle olmasın diye sorulacaktır.

İki Başkanın müzakereleri yakından izlemesi, bazen en küçük detaya kadar inmeleri hayâtidir. Sürekli siyasi basınç altındayken böylesi teknik meselelerin üstesinden gelmenin ne kadar zor olduğunu kendi tecrübemden biliyorum fakat güveni zedeleyebilecek yanlış anlamalardan [ve/veya yanlış anlaşılmalardan] sakınmak gereklidir.

Açıklığa kavuşturulmaya muhtaç bazı soruların olduğu artık âşikardır. Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates, yeni füze savunma planında kullanılacak SM-3 füzelerinin daha sonra mükemmelleştirilerek uzun menzilli kıtalararası füzelere karşı hizmete koşulabileceğini söyledi. Füze savunma programında Rusya ile işbirliği ihtimalini de dile getirdi. Kanaatime göre bu iki fikir birbiriyle çelişki içindedir. Böylesi meseleler ne kadar çabuk açıklığa kavuşturulursa o kadar iyidir.

Gördüğüm kadarıyla mesafe katetmek için tek bir yol var: Washington, Rusya'nın füzeler hakkında ortak tehdit değerlendirmesi yapma teklifini kabul etmelidir. Bırakalım, her iki ülke uzmanları samimi bir müzakere gerçekleştirsinler, hangi tehdidin gerçek olduğu ve halledilmesi gerektiği ve hangisinin muhayyel olduğu ortaya çıksın.

Bu, Polonya-Çek füze savunma kalkanı benzeri yanlış yola saptıran projelerden sakınılmasına yardım edecek ve karşılıklı caydırıcılık noktasından meşru müdaafa için asgari nükleer yeterlilik noktasına seyretmemize yardım edebilecektir.

Büyük bir gündemdir bu. Gerçekçi bakıldığında, iki ila üç yıl süren yoğun müzakereler isteyecektir. Fakat Rusya ve Amerika kendileri için büyük görevler belirlemelidir. İhtiyaç duyulan şey, kendi çıkarları adına ve dünya barışı davası adına, iki büyük nükleer gücün stratejik ilişkilerinde bir değişim yaşanmasından daha azı değildir

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı