Irak'ın son sekiz aydaki en kanlı ayı nisandı. Başbakan Nuri el Maliki bu durumun sükunet eğiliminin tersine döndüğü anlamına gelmeyeceğine dair güvence veriyor, ancak sükûneti doğuran formül hakkında sorular söz konusu.
Sünni bölgelerinde Kaide'nin eski destekçileri arasından 'Sahva (Uyanış)' konseylerinin oluşturulması, şiddetin gerilmesinin ve Kaide kadrolarının Irak'tan Afganistan'a göç etmesinin temel sebebi.
Diğer yandan, Sahva Iraklı yetkililer için endişe kaynağı oluşturuyor. Zira sorumluluğunun Amerikalılardan Bağdat'a geçmesinin ardından, oluşumun Kaide'den ve Baas Partisi'nden çıkma olduğu iyice anlaşıldı. Yasal bir kılıf kazanmalarıyla birlikte bu unsurların hareket etmesi kolaylaştı ve bu yasal kılıf sükûnete karşı koyma noktasında hükümeti sıkıntıya düşürdü.
Irak'ta şiddetin yeniden tırmanmasının bölgesel uzantılarının olduğu yönündeki suçlamalar zayıf olsa da, Afganistan ve Pakistan'da Taliban ve Kaide'nin yükselişinde görülen yeni bir bölgesel uzantıya da işaret ediliyor. Birkaç ay önce Irak'taki yöntemin Afganistan'a taşınmasına dair konuşmalar umut vericiydi. Bu yöntem Kaide'nin kendi çevresinden mahrum bırakılmasıydı ki, bu da bu çevrenin siyasete girişine kapı açarak gerçekleştirildi. Afganistan'da da 'Sahva' hareketlerine yönelik umut büyüktü. Fakat gelişmeler bu umutların yanısıra Taliban ve Kaide'ye yönelik savaşta ABD ve NATO güçlerinin artırılması kararlarını da yutuverdi.
ABD'nin Afganistan'daki savaşın kazanılmasının zorluğuna ve uzun soluklu 'bileşik' çözüm arayışına dair resmi açıklamalarının artmasına paralel olarak, Pakistan'ın Afganistan sınırında patlak veran bazı olumsuz şartlar başkentin yakınındaki bir bölgeye de sıçramış durumda.
Her şey yıkılıyor ve 'terör' daha etkin bir mevzii ele geçirme niyetinde. Pakistan'ın nükleer silahının akıbeti ve Taliban'ın eline geçmesi tehlikesinden ciddi ciddi dem vurulur oldu. Pakistan ordusuysa, Taliban'ı en azından Afganistan'la olan kuzeybatı sınırına çekmek için hareketin faaliyetlerini tekrar kısıtlamaya başladı. Fakat bu arada Amerika'nın ve uluslararası toplumun, Pakistan yönetiminin uyguladığı formüle duyduğu güven yok oldu. Pakistan'ın düşmanının Hindistan değil Taliban olduğu söylendi. Bu durum Pakistan ordusunun köklü biçimde yeniden yönlendirilmesini gerektiriyor.
Hiç kuşkusuz Irak, Afganistan ve Pakistan'daki şiddet yaklaşımları arasında bir bağlantı var. Temel güçlerin birbirleriyle bağlantıları açık. Ayrıca kırılgan iç şartların, Amerikan ve Batı varlığının bir 'bataklık'ta veya 'çıkmaz'da gibi görülmesine yol açacak şekilde kullanılmasında da bir bağlantı söz konusu.
Bölgede yaşananlar 11 Eylül 2001'den bu yana destek alınan yöntemin gözden geçirilmesini gerektiriyor. Zira öncelikle bölgesel olan bir soruna Amerikan ve NATO müdahalesi başarılı bir çözüm olabilir mi? Etkin bölgesel roller göz ardı edilebilir mi? Şu ana dek ciddi bir sorgulama yapılmadı. Irak, Afganistan ve Pakistan'ın etrafında yer alan güçlerin de işbirliği yapılabilecek esaslı ülkeler. Bu bölgesel güçler NATO'yu rahatlatabilir, ancak yeni ABD yönetiminin Bush yönetiminin bakış açısından tamamen farklı yeni bir stratejisinin olması şartıyla. (Lübnan gazetesi Nehar, 6 Mayıs 2009)
Kaynak: Radikal