İran nükleer dosyası etrafındaki gelişmeler 'uzun soluklu nefes alma' eğilimini daha fazla derinleştiriyor. Gazetecilerin İran'a yönelik askeri operasyon ihtimalleri etrafındaki soruları, Amerikalı yetkililerden ilgi görmüyor. 
 
Konu İsraillilerle ilişkili olduğu zaman Washington'ın İsrail'e askeri operasyonun gündemde olmadığını anlattığına dair işaretler çoğalıyor. İran şartlarının 'çözüm' formülü üzerinde duran ve İran iç şartlarına özel bir ağırlık veren kombinasyonu, Hillary Clinton ifade etti. Beklenen uluslararası yaptırımlar Devrim Muhafızları'nı ve ekonomik uzantılarını hedef alacak. İran için tehlikeli olan ise 'askerî diktatörlük'! Bu yeni sınıflandırma, bir açıdan Washington'ın İslam rejimi içinde muhafazakâr ile reformcular arasındaki iktidar çekişmesine önem verdiği, diğer yandan ABD'nin yaptırım baskısının ve iç muhalefetin kökleşmesinin sonucu olarak İran iç şartlarının bölünmesine bel bağladığı anlamına gelmekte. Doğal olarak Washington'ın İran rejiminin 'uzanan Amerikan elini' yakalama yönünde sürpriz eğilimini kabul etmeye hazır olduğu gerçeği göz ardı edilemez.

Bu formül, Washington için rahatlatıcı bir formül. Bu anlam itibarıyla Washington'ı ilgilendiren husus, önceki Amerikan yıldırmalarından tamamen bağımsız uluslararası kamuoyunca itibar görmeyen meselenin nükleer boyutu değil, İran rejiminin geleceği olduğu söylenebilir. Obama yönetimi, bu yıldırmalardan tamamen vazgeçmiş değil, ancak yaptırımları artırmak gibi belirlenmiş bir görev için işleve sokmakta.

Buna karşın Tahran da Obama yönetiminin üslubundan tamamen 'rahatsız' olmuş görünmüyor. Zira beklenen yaptırımlar nihayetinde uluslararası pazarlıklara gideceğinden 'etkisini' çokça kaybedecektir. Uluslararası çevrelerin açıklanmış çıkarlarının çelişmesiyle birlikte yaptırımların eksiksiz uygulanması neredeyse imkânsız. Özellikle de İran nükleer tehlikesine yönelik uluslararası seferberliğin düzeyinin İsrail-Amerikan çıtasıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Clinton'ın sözlerinden doğal olarak etkilenmeyen Tahran, iç şartlardan ve İslam devriminin yandaşlarını doldurma gücünden emin bir şekilde askerî diktatörlüğe doğru gidiyor, rejimin tehdit altında olduğunu düşünmüyor. İran, Washington gibi zamana muhtaç. Gelecek birkaç yılın İran nükleer dosyası konusundaki yükselme ve düşme senaryoları doğrultusunda geçmesini hiçbir şey engellemiyor. Fakat çatışma sınırındaki Amerikan-İran anlayışı sadece nükleer sorun ve kollarıyla sınırlı değil. Zira ABD ve İran daha kapsamlı bir sorunda iç içe geçmiştir. ABD, bu sorunu El Kaide'ye yönelik savaşı olarak görüyor. Bu bağlamda ABD-İran ilişkisi, çözümsüz görünüyor. Çünkü İran, El Kaide terör dalgalarını kontrol altına alma noktasında direkt ve dolaylı alanlarda etkide bulunma gücüne sahip. İran; Irak, Afganistan, Yemen ve Somali'de etkide bulunabilir. Washington, bu 'sahalarda' olumsuz İran rolünü görüyor. İran rolü, Amerikan çözümlerini tıkayabilir.

El Kaide terörünü bir kenara koyarsak İran'ın Filistin sorununda iki temel giriş kapısı olduğunu görüyoruz. Bunlar Gazze'de Hamas ve Lübnan'da Hizbullah'tır. Farklı dönemlerde verilerin değişmesine rağmen hiç değişmeyen İran-Suriye koalisyonu da cabası. Amerikan veya İsrail askerî operasyonuyla kapsamlı mücadele durumunda İran cevabının imkânları genişliyor. İran cevabı en azından Washington'ın başka Ortadoğu savaşlarında Filistin kapısını kullanmasını engelleyebilir.Şu süreçte Amerikan-İran ortak çıkarı olarak görülen 'uzun soluklu nefes', Washington'a El Kaide terörüne yoğunlaşmasına imkân veriyor. Fakat tek bir savaşta başarının dinamiklerine imkân sağlamamışken iki savaşta birden nasıl bir başarı elde edebilsin ki?  
MUHAMMED İBRAHİM - Lübnan gazetesi Nehar 

Kaynak: Zaman