Pippa Bacca'nın barış yolculuğu ölümle sonuçlandı. Saldırgan tecavüz etmekle yetinmemiş, suçunu gizlemek için Pippa'yı boğarak öldürmüştü. Hep rastlanılageldiği şekilde.
Gebze belediye başkanı, Pippa Bacca adına anıt dikme sözü vermiş. Cenazesini uğurlayan feminist dernek ve ÖDP sözcüleri kadınların tecavüze uğrayıp öldürülmedikleri bir dünya için yükseltiyorlar seslerini. Yükseltsinler elbette. Fakat bir kere durup düşünelim: Bütün bunların Pippa'ya bir faydası var mı?
Pippa öldürüldü ve onun gibi yetiştirilen; 'hayatın tekin bir yer olduğu' iyimserliği ve pembe gözlükleri ardında güvende olduğu zannıyla yaşayan yığınla kadın aynı tehditle yüz yüze. Ve ne yazık ki konuya ilişkin duyarlılığı takdir ve tebrik edilesi feminist kanaat önderleri, milletvekilleri ve dernekleri, ideal olana öykünmekle yetiniyor; 'realiteyi hesaba katmama inadından' milim taviz vermiyorlar. Bu inat genç kadınlara hiç de yardımcı olmuyor.
Tecavüz ve tecavüzle tetiklenen cinayet Türkiye'de, Mısır'da; herhangi bir Doğu toplumunda ve özellikle bir turiste karşı gerçekleştirildiğinde, durumu az gelişmişlikle, ideolojik nedenlerle ilintilemeye pek teşneyiz. Canan Arıtman gibi meseleyi haremlik-selamlık kültürüne bağlayıp ölümden siyasi rant çıkarma arayışına girenler bile var. Batı toplumlarında haremlik selamlık uygulanmıyor ama date-rape (buluşma üzerine tecavüz) vak'aları kan dondurucu boyutta. Vizyonu burnunun ucuyla sınırlı olanlar için ne gam!
Köşe yazarlarımızın 'Biz ne sefil bir milletiz' serzenişine de değinmek lazım. Özeleştiri iyi, ama 'kendi oryantalizmini kendin yap' kıvamına gelen özeleştiri hakikati ıskalamakla mâlûl. Zira tecavüzü Türkler icat etmedi. Amerika'da her 90 saniyede bir kadın tecavüze uğruyor. (Us Department of Justice 2000 verilerine göre) 2003 yılı İngiltere Suç Araştırması verilerinde 754 bin kadın en az bir kere tecavüze uğramış bulunuyordu ve İngiltere'de her gün 167 kadının tecavüze uğradığı belgelenmiş durumdaydı. Rakamlar geçen birkaç yıl içinde eksilmedi, daha da arttı.
Ezcümle, Türkiye'de İngiltere'de ya da Amerika'da; kadınlar yüzlerce yıldır tecavüze uğruyor. Modern öğretinin erkekleri bir parça daha eğittiği gerçeğini yadsıyamayız. Fakat aynı modern öğreti kadını feci halde savunmasız bırakmış durumda. Modern öncesi toplumda kadın, erkek zorbalığından nasıl korunabileceğine ilişkin bir terbiyeden geçiyordu; feminist öğretileri içselleştirmiş bulunan modern hayat stratejisi ise kadınlara erkeklerle aralarında hiçbir fark olmadığını, ne isterlerse giyebileceklerini, nereye isterlerse gidebileceklerini, hiçbir tedbir ve temkine ihtiyaç duymaksızın her ne isterlerse yapabileceklerini söylüyor. Erkekler adına verilen bu sözler 99 erkeği bağlıyor diyelim; kalan 1 kişi 1 Pippa'nın, 1 Elif'in ya da Nicole'ün ölümü demek. Ödenebilir bir maliyet midir? Birleşe birleşe yüzler, binler ediyorlar üstelik.
Gerçek şu: Kadın hep cinsel tehdit altındaydı ve her zaman öyle kalacak. Modern-feminist öğreti fazlasıyla toy olan cinsellik tasavvuruyla, hiç tanımadığı erkekler adına kadınlara söz verirken, bu gerçeği bile isteye gizliyor. Üstüne bir de, medeni davranma adına geliştirdiği davranış paterni ile, kadınları 'gardını alma' lüksünden de alıkoyuyor. -Erkek 'sizi gideceğiniz yere kadar bırakayım' der ve ona ısrarla hayır demenin 'kaba' bir davranış olacağı varsayılır vs.- Oysa NYPD ve bilumum CSI dosyası kaba olmama adına güvenliğini tehlikeye atan kadın mağdur ve maktul isimleriyle dolu. "Sesini kes ve çıktığın ahıra geri dön!" gibi cümlelere, durdurucu ve önleyici tavırlara gereksinim duyulan bir dünyada yaşadığı bilgisinden itina ile uzak tutulmuş maktuller. Yerlisiyle turistiyle, Türkiye de böyle bir dünyanın parçası artık.
Hayır, ürkekliğin faydalarını övmüyorum; ya da güven adına engellenmeye boyun eğmekten bahsetmiyorum. Kadınların erkeğin içinde gizlenen avcıyı engellemek ile ilgili sorumluluğu tek başlarına üstlenmek zorunda olduklarından bahsediyorum. Erkeklerin 'avcı' olmadığını, bunun çok eskilerde kaldığını söyleyen modern hurafelere kanmamak gerektiğinden...
Kaynak: Zaman