Meydanlar ne yazık ki yine terör gündeminin esiri oldu. Muhalefetin, özellikle de MHP’nin, hükümeti örgütle pazarlık yapmakla suçlaması siyasi tansiyonu bir anda yükseltti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu duruma tepkisi çok sert oldu.

Peki ne oluyor? Aslında durum o kadar da karmaşık değil.

MHP, daha önce referandumla ilgili ‘boykot’ kararı açıklayan PKK-BDP hattının, bu pazarlık sonrası gizliden gizliye ‘evet’ diyeceği iddialarını gündeme getirerek, aslında Dörtyol’da ortaya çıkan manzarayı hafızalardan silmeye çalışıyor. Dikkatlerden kaçmadı; o tarihten itibaren MHP, meydanlarda fazlaca görünmedi. ‘Hayır’ kampanyasını yürütmekte zorlandı.

Fakat birdenbire gelen ‘derin’ bir paslaşmayla, hükümet hedef tahtasına oturtuldu. Böylece MHP hem evet-hayır konusunda ciddi bir ayrışma yaşayan tabanını birarada tutmaya çalışıyor. Hem de AK Parti’nin içindeki muhafazakar milliyetçi kesimi yanına çekmeye çalışıyor.

***

Ne PKK-BDP hattı taleplerinden vazgeçti. Ne de hükümetin bu talepleri karşılamakla ilgili bir pazarlığı ya da özel çabası var. Zaten gerek BDP, gerekse örgüt, son derece tahrik edici bir söylemle, çözümden kaçışını ısrarla sürdürüyor.

Üstelik gündemin sıcaklığı içinde tartışama

dığımız önemli bir gelişme var. Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilme takvimi tamamlanmak üzere ve bu durum Türkiye’nin bölgedeki rolüyle ilgili yeni bir dönemin başlangıcı anlamına geliyor.
Tam böyle bir arefede muhalefet partisinin ‘Örgütle pazarlık yapılıyor’ diye kıyamet koparması anlamlı. Türkiye sadece terörle mücadele etmiyor. Bir yandan ‘Kürt sorunu’ diye tanımladığımız ve son derece geniş bir alanda karşılık bulan karmaşık düğümü çözmeye çalışıyor. Diğer yandan bölgesinde sorunların değil, çözümlerin parçası olmayı hedefleyen bir dış politika vizyonuyla hareket etmeye çabalıyor.

***

Haksızlık etmeyelim. Bu adımlar Türkiye’nin önüne çok ciddi alanlar açıyor ve eğer sekteye uğramazsa pekçok sorunun da çözümünü beraberinde getirecek.

Bazı notlar aktarmıştım. Geçen hafta Baş

bakan Erdoğan’ın Gaziantep programını izledim. Erdoğan, Suriye ile ilişkilerde gelinen noktayı ve ortaya çıkan ekonomik hareketliliği anlatırken şunları ifade etmişti:
‘Şimdi benim Gaziantepli kardeşim, cebine pasaportunu koyuyor, istediği gibi Halep’e gidiyor, Şam’a gidiyor. Kim kazandı? Gaziantep kazandı. Gaziantepli esnaf kardeşim kazandı, tüccar kazandı, sanayici kazandı, vatandaşım kazandı. Bütün o korkuların, bütün o tehditlerin ne kadar boş olduğu ortaya çıktı. Düşman üretme politikasından yarar değil, zarar gördüğümüz ortaya çıktı.’

İstanbul ya da Ankara’daki meslektaşlarımız için Gaziantep bir ya da bir buçuk saatlik mesafede. Gidin ve atılan bir adımın bölgeye nasıl bir hareketllik kazandırdığını gözlerinizle görün. Bu vizyonun ne anlama geldiğini çok iyi bilen ve iki dönemdir şehrin dokusunu ilmek ilmek bu geleceğe hazırlayan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey’i bir kahve içimi ziyaret edin ve yaşananları bir de ondan dinleyin. Tabii sadece kahve içmekle kurtulabilirseniz!

Dün sınırdaki yıllık hareketlilik üç-beş bin kişiden ibaretken, bugün yüz binleri yakalayan bir akış var. Sadece bizden Şam’a, Halep’e değil, oralardan Antep’e müthiş bir ilgi var.

Şimdi tüm bunları kör bir siyasi hırs uğruna feda etmeye ya da yok saymaya değer mi?

Herkes bir daha düşünmeli.


Kaynak: Star