Pazartesi günü Dink Davası'nın ikinci celsesi görülecek… Cinayet, bir süre önce, türküler, şiirler ve kliplerle tekrar gündeme geldi.
Devam ediyor…
İstanbul şehrinin kör trafiğinde kaldığınız her an, bir aradan gelen "gürültü"yle o malum türkü kulağınıza çalınıyor.
İtiraf etmek gerek, olan gösteriyor ki, bu cinayet ülkenin belleğinde ve vicdanında uzun süre yatacak. Kimine övünç kimine utanç kaynağı olarak yaşayacak.
Madalyonun bu yüzü kara, gerçekten pek kara…
Diğer yüzde ise sistem var:
Dink cinayeti bir yıl öncesinden ayrıntılarıyla, kurbanı, katili, azmettiricisi, cinayet mahalli ve cinayet şekliyle, Trabzon Emniyeti'nden İstanbul Emniyeti'ne, oradan Emniyet Genel Müdürlüğü'ne kadar bilinen bir cinayet.
"Devletin alanında, devletin kontrol ettiği bir süreçte, hatta bir esnada" işlenen bir cinayet…
Bu durum geçiştirilemeyecek, "zihinlerde zaman aşımına uğrayamayacak kadar ciddi ve ağır"dır.
Zira böylesi ilk kez oluyor.
İhmaller zinciri diye bir şey yok.
Zira baştan sona her şey ihmal üzerine oturuyor.
İhmal sistemi tanımlıyor.
Bu durum açıklama ister, sorgu, sual ister…
Soru ve sorun doğrudan doğruya sistemin içine yönelmektedir.
Sistemin kendisi temizlenmesi ve sorgulanmasının kaçınılmazlığını gösteren en açık delil olarak karşımızda durmaktadır.
Dink Davası'nın, benzer davalarından farkı ve özel önemi her şeyden önce bu devlet alanı ve kontrolü altındaki siyasi cinayet meselesinden kaynaklanıyor.
Ayrıca milliyetçi tepkiden beslenen, her olaydan vazife çıkaran, "katil-kahraman" olmaya aday, kendisinden farklı düşüneni hain belleyen "gençler" ve "çeteleri"ne, yani mahalle çeteleri "hadisesi"ne işaret ediyor bu dava.
Mahalle çetelerinin türkülerle, kasetlerle, kliplerle, ucuz yayınlarla uçuşan "şan"ı bugün dev mi dev bir sorun…
Mahalle çeteleri sosyal yakıtını, "ikinci cumhuriyetçi takımı", "Türk işte düşmanın" gibi, kimileri için "mamul iç düşman" paketini ifade eden "garip ve ahlaksız listeler"den alıyor.
Daha doğrusu biraz da böyle meşrulaşıyor, böyle yaygınlaşıyor…
Dink'in öldürülme sürecini, cinayet öncesi bir yılı hatırlayın…
Onun adım, adım nasıl "Türk düşmanı" ilan edildiğini, düşünmeyen beyinlere bu sahte, yanlış, tehlikeli fikrin nasıl kazındığını, açılan onlarca keyfi 301. madde soruşturmasını anımsayın…"Arkadan hançerliyorlar" diyen Adalet Bakanı'ndan, mahkeme salonundaki örgütlü tükürük yağmurlarına uzanan süreci ve kurşunun bardağın sadece son damlası olduğunu hatırlayın.
Dink Davası bu çetelerin karanlık odaklarla muhtemel ilişkilerine de gönderme yapıyor.
Profesyonel yapıların amatör katillerle buluşması, amatör ve tepki görünümlü cinayetler furyası ve bunların şebekeleşmesi çıkıyor karşımıza...
"Hapiste doldurulanlar, askerde gaza getirilenler, mahallede şişirenler" kadar onları dolduran, gaza getiren ve şişirenleri dev bir "soru" haline getiriyor…
Farkında mısınız?
Hrant Dink'in öldürülmesinden sonra ne denli zemin kaybedildiğini?
İsmi ortada olan demokrat neredeyse tüm yazar, çizer ve akademisyenlerin korumayla dolaşmak zorunda kaldıkları, kendilerini adeta kendi toplumlarından, kendi toplumsal zihniyetinden korumaya itildiklerini…
Bu dava bunun için de son derece önemli…
Davanın alacağı yol ya da karşılaşacağı engeller, mahalle çeteleri ile gizli irtibatlarının, devlet alanındaki karanlık noktalar ile sistemleşmiş karanlığın hız kazanması ya da hız kesmesiyle eşdeğer olacak…
Dikkat kesilin…
Kaynak: Yeni Şafak