Bir yanda askeri operasyon, öte yanda sistemin gösterdiği samimi ve adil olma duygusu veren eve döndürme çabası…

Bir yanda DTP Genel Başkanı'nın sudan ve "yandan" bir bahaneyle tutuklanması, öte tarafta DTP'nin TBMM'teki varlığının siyasi iktidardan askere kadar kâh açıkça kâh mahçup, bir veri, hatta bir araç olarak benimsenmesi…

İç içe geçmiş, karışık, hatta çelişkili gelişmeler…

Evet, hiçbir şey dünkü gibi değil.

Ve hiçbir şey dünkü gibi olmayacak.

Bu durum bir çok somut siyasi sorun açısından geçerli…

Ne Kürt sorunu, ne tesettür meselesi dünkü tanımlarıyla, dünkü aktörleriyle ve dünkü dengeler içinde ele alınabilecek durumda.

Nitekim seçimler sonrası, özellikle Kürt meselesi üzerinden oluşan yeni siyasi atmosfer, bu durumu tüm çıplaklığıyla ortaya koydu.

Demokrat kesim bu sorunun sadece bir kimlik sorunu olduğunu ve salt özgürlükler rejimi üzerinden kendi başına çözüleceğini ya da berhava olacağını söylemiyor, söyleyemiyor artık.

Şahin kesim, hatta asker bile bu sorunu tanımlarken sadece asayiş ve terörden ve ona uygun ekonomik paket söyleminden yola çıkmıyor…

Bölgenin ekonomik ve sosyal açıdan kalkınmasından, işsizlikten dem vuran sosyal demokrat yaklaşım dahi kendisini gözden geçiriyor.

Bir ortak payda oluşuyor.

Sorunun çok yönlü olduğu, çözümün, güvenlik önleminden demokratik adıma birden çok yöntemi, hatta bakışı aynı anda içerdiği fikri yaygınlaşıyor ve meşrulaşıyor…

Bu önemli bir gelişmedir…

Sadece bir ortak payda oluştuğu için değil…

Aynı zamanda bu ortak paydanın çeşitlilik fikri üzerine oturmasından dolayı…

Zira çeşitliliğin karşımıza çıkardığı ve değerli kıldığı en önemli öge "siyaset ya da siyasetten beklenti" olmaktadır.

Yaşanan tüm sıkıntılara, askeri operasyonlara, terör hadiselerine, dokunulmazlık dosyalarına, Demirtaş'ın daha dün yaşanan tutuklanmasına ve Türk basınının yarattığı zaman zaman oluşturduğu savaş iklimine rağmen, bu gelişme demokrasi adına önemli bir kazanımdır.

Hükümet bu açıdan doğru istikamette hareket etmektedir; asker dünden farklı daha çok askeri nitelikli bir rol üstlenmiş görüntü vermektedir; DTP içinde bir demokratik bir tartışma yaşanmakta ve üzerinde demokratik bir baskı oluşmaktadır.

Şöyle de özetleyebiliriz:

Türkiye 2002-2007 arası reform politikalarıyla, "hukukun siyaseti sırtlaması"yla kendi sorunlarını demokrasiye oranla ortaya koyduğu, görünür kıldığı, kabul ettiği bir dönem geçirmiştir. Bu "tanımlanma dönemi", ülkede özgürlükler alanının genişlemesi, bunun sonucunda farklı toplumsal kesimlerin bir ucu gerginliğe bir ucu yeniden tanışmaya uzanan karşılaşmalar yaşamasıyla kuşatılmış, velhasıl toplumsal nitelikli olmuştur, toplumsal olgunluk ve meşruiyetle beslenmiştir…

Bugün girilen safha ise yeni ve başkadır. Hukuk kadar, hatta ondan daha çok siyasetin, hukuk çerçevesinde ve demokratik siyasetin taşıyıcılığını gerektirmektedir.

Açıkçası, şimdi artık tanımlanmış sorunlara çözüm bulmak gerekiyor…

Zemin var, adımlar doğru istikamette…

Bunlar belki çözüme doğru gerekli koşullar, ama yeterli koşullar değil…

Yeterli koşul siyasete işaret eder, siyaset siyasi kararların katılımla alınmasına, katılım ise tarafların ortaya çıkmasına, yani siyasi aktörlerin oluşmasına…

Nasıl olacak bu?

Açık: Siyasi iktidarın ve basından kurumlara diğer iktidar odaklarının siyasi aktörleşmeyi teşvik etmesi, buna zemin hazırlamasıyla…

Eve dönüş yasası bu açıdan son derece önemlidir…

Yeter ki eve dönecek olan için onur kırıcı olmasın, Kürt sorununu yok varsaymanın yolu olarak görülmesin… Tersine bu sorunun kabulü, siyasi ve demokratik yollarla çözümü fikrine temel teşkil etmelidir, bu yasanın uygulaması…

Siyasi iktidar oluşan ortak payda, başarılı bir dış politika ve askeri hamleden sonra, zaman ve fırsat kazanmıştır…

Şimdi demokratik hamleler zamanı…

 

Kaynak: Yeni Şafak