Dün haritalar üzerinden referandum değerlendirmesi yapmanın çok da sağlıklı bir yöntem olmadığına değinmiştik. Eksik olmasınlar, çok sayıda olumlu görüş bildiren oldu. Öte yandan aynı hassasiyeti gösteren birkaç değerlendirme daha yayınlandı.
Kuşkusuz rakamlar, tablolar ve benzeri araçlarla pek çok değerlendirme yapabilirsiniz. Fakat istatistik okurken size ilk öğretilen sözlerden birisi şudur: ‘İstatistikler yalan söylemenin soylu yöntemidir.’

Dolayısıyla rakamlara, tablolara, hele haritalar üzerinden bunları ifade etmeye fazlaca yaslanmak, tuhaf algılar yaratabiliyor. Olup biteni gereğinden fazlaca keskin ya da anlam kaymalarına uğrayarak anlayabiliyorsunuz.

***

Referandum sonuçlarıyla ilgili en önemli sorunlardan bir tanesi kuşkusuz ‘hazımsızlık’. Bugüne mahsus değil; ne zaman bir seçim sonuçlansa benzer bir durumu yaşıyoruz. Sonuçları kabullenmek, özeleştiri yapmak, kendinizi gözden geçirmek zor geldiği için, ısrarla suçu başkalarına yükleme ya da anlamsız gerekçeler üretme yarışına giriyoruz. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin referandumun hemen ardından yaptığı açıklamayla yetinmeyip, bugün de benzeri bir değerlendirmeyi kamuoyuna sunması böyle bir örnek.

Sonuçları kendisi açısından yenilgi sayanların, çeşitli mazeretlere sığınması, en azından sıcağı sıcağına makul karşılanabilir. Ancak zaman geçtikçe herkesin kendisini gözden geçirmesi, nerede hata yaptığını sorgulaması gerekiyor.

Bizde istisnalar dışında bunlar yapılmadığı gibi, aksine mazeret çıtası öyle bir yere konuluyor ki, kavrayabiline aşk olsun! İşte haritalar tam da bu noktada devreye giriyor. Paranoyalar üretmek, geçmişin ayrışma ya da çatışma alanlarına gönderme yapabilmek için harita üzerinden konuşmak eşsiz fırsatlar sunuyor.

Siyasette yıllar yılı biriktirdiği bir tutam krediyi hoyratça harcayan Hüsamettin Cindoruk gibi isimler, seçim sonuçlarını harita üzerinden okurken, ‘Sevr’i hatırladığını’ ifade ediyor. Kimileri metaforlar üretiyor, fay hatlarının kırıldığını, bunun ardından daha büyük depremlerin geleceğini söylüyor. Kıyılara yerleşeceğim diyenler, yaşanacak başka bir ülke bulmak üzere yola çıkanlar ve daha niceleri...

***

Ekranlarda boy boy yayınlanan ve evet-hayır tecihlerine göre renklendirilen haritalar, size kabaca şunu söyler. Bu ilde evet oyları hayır oylarından fazladır. Yahut tam tersi. Bunun ötesinde o renkler üzerinden daha fazla analiz yapmaya kalkarsanız çuvallarsınız.

Farklı oylar, tercihler, kendi başına bir bölünme ya da ayrışma nedeni olamaz. Eğer böyle bakıyorsak, evet-hayır dengesinin hemen hemen eşit olduğu iller için ne söyleyeceğiz? Mesela Artvin’i nasıl renklendireceğiz? Ya da Hatay’ı, benzer durumdaki diğer illeri?

Peki, kolayca bir renge boyayarak şu kesim ya da bu taraf diye ilan ettiğimiz illerde, dengelerin farklı olduğu ilçeleri ne yapacağız? Ya semtler, mahalleler? Eğer renklendirmeyi biraz daha ilçe ya da mahalle bazına indirirsek sonuçları nasıl okuyacağız?

***

Elindeki gücü kaybettiği, mevzisini koruyamadığı için feryat figan edenler, tutunacak son dal olarak, tüm bunlar üzerinden bir ‘bölünme’ korkusu yaymaya çalışıyorlar.

Bunlara aldırış etmeyelim. Sorunlarımız var, doğru. Bunların bir bölümü, özellikle de Kürt meselesi gibi olanları, hayli karmaşık ve çözümü zor sorunlar; bu da doğru. Ancak basit rakam ya da renklendirmeler üzerinden bu toplumun ortak değerlerini, buluşma noktalarını, farklılıklara tahammül gücünü yok saymak neye hizmet eder.

İşte bunu anlamakta gerçekten çok zorlanıyorum.


Kaynak: Star