kimi tercüme kitablara bakarken şöyle düşünürüm:
adam tercüme etmiş...
oysa, o sahada kendi bilgi ve tecrübesi, derya... elin ecnebisinin kendinden az, üstelik pekçok konuda bize uyup–uymadığı tartışmalı (toplumsal/ictimai meselelerde) tecrübesi üzerine bina etdiği (yazdığı) kitabı tercümeye harcadığı vakit kadarını yazmağa harcasa, kendi kitabını ortaya çıkaracak; ama, yok, ille de tercüme!..
bunun altında yatan (sebeb) ne:
aşağılık kompleksi mi?
yazma tembelliği mi?
kendine güvenememe mi?
korku mu?
teslimiyet mi?
vs…
aşağılık kompleksi, –dolaylı– korku, kuşatılmışlık ve kıstırılmışlık hissi, tembelliğin/pısırıklığın anası görünmekde.
(doğuran kısır ana!? kısırlık doğuran ana!.. –türkçe/dil hatasına düştüm, değil mi!..?-- hışırla çözülecek bir mesele değil. mescidin her santimini kıçınkıçın dolaşıp ölçsen, bir secde yerine geçmez –mesnevi'den--... /bir taş parçasının doğurma özelliği var mı da ondan heykel bekliyorsun?! ve, küçücük bir çekirdekden koskoca bir ağaç bekliyorsun?.. doğurma özelliği bulunduğunu kabul etdiğimiz hangi hayvandan böyle azim/dev, ya'ni kendinin yüzlerce misli büyük bir netice/yavru bekleyebiliriz?..)
/
böyle birçok deryadil âlimimiz var.
tamam, bildiğin lisanlarda ecnebi yayımları takib et, oku; bunlardan öğrendiklerini kendi tecrüben ile birleştirib, kaynaştırıp (onlara da açıkca atıfta bulunarak) kendi kitabını kaleme al… tercümede kalakalmak, tercümede betonlaşmak ne ola?
kendi harcımızı ne zaman kendimiz karıp eser dikeceğiz, bina ve ibda edeceğiz?
/
bunları bana düşündüren, yetmiş–seksen sene evvel, delilik (akıl bozukluğu) üzerine bir tercüme kitab. tercüme eden, tebabet (asabiye) profesörü (büyük ihtimal, müderrisi).
profesörü dahi, sahasındaki tecrübesini kendisi kaleme alacak yerde, tercüme ediyorsa (hem, yüzsene öncesinde), bu memleketin, bütün yönleriyle ne yüzden bu hallerde bulunduğunu (bu istikamette) iyice düşünmek gerek...
ve düşünmek gerek, komplo teorisi suçlamasından/alaycılığından asla ve asla gocunmadan; dahası: KORKMADAN
gerçeği her yerde ve yönde araştırdığımızdan rahatsızlık duyanların –psikolojik savaş gereği– alay etmesinden KORKMADAN...
yani, öyle haller vardır ki, alay edilmek, doğru yol (sırat–i müstakim) ve iz üzerinde bulunulduğunun açık, apaçık belirtisidir/delilidir; sağlamasıdır –vesselâm.