Türkiye'nin kritik bir dönemden geçen Bos-na-Hersek için başlattığı diplomatik girişim meyvelerini vermeye başladı. Bosna-Hersek'teki düzeni değiştirmek için yeni bir süreç başlatmaya çalışan Amerika ve Avrupa Birliği, konuya ilişkin olarak Ankara ile temaslarını artırıyor.  
 
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın bölgeden sorumlu yardımcısı James Steinberg dün kritik Bosna-Hersek ziyareti öncesi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu arayarak görüştü. Meselenin önemli aktörlerinden AB Komisyonu'nun Genişleme Komiseri Olli Rehn de pazartesi günü Bosna Hersek'teki gelişmeleri ele almak üzere Ankara'ya geliyor. Yeni süreci başlatırken Türkiye'nin adını anmayan Brüksel ile Washington'un bu tavrı Ankara'nın denklemdeki yerini alması açısından önemli bir gelişme olarak yorumlanıyor.

Ankara, AB ile ABD'nin Bosna-Hersek'te başlattığı yeni süreci yakından izliyor. ABD ve Avrupalı yetkililer, 9 Ekim'de Saraybosna Butmir'de Bosnalı siyasî liderlerle bir araya gelerek 1995'te savaşı bitiren Dayton Anlaşması'nın karmaşık yapısı nedeniyle tıkanan devleti işler hale getirmeyi hedefleyen bir reform paketini ele aldı. Paketi inceleyen taraflar gelecek hafta yeniden bir araya gelecek. Bosna-Hersek'le ilgili ilk girişimini ekim ayı başında Brüksel'de AB yetkilileri nezdinde başlatan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, dün Saraybosna'da temaslarda bulundu. Saraybosna yolunda Ata uçağında gazetecilere konuşan Davutoğlu, Bosna'nın önemli gelişmelere gebe olduğunu belirterek, konuyu Zürih'te ABD Dışişleri Bakanı Clinton ile de ele aldığını hatırlattı.

TÜRKİYE AB'NİN PLANINA TEMKİNLİ

Türkiye, işlemez hale gelen Dayton düzeninin yerini alması hedeflenen yeni paketin ikinci bir Dayton ortaya çıkarmaması için çabalarını yoğunlaştırdı. Ankara, bu çerçevede Bosna'da Dayton Anlaşması'nı uygulamak için oluşturulan Uluslararası Yüksek Temsilcilik'in (OHR) ortadan kaldırılmasını şimdilik uygun görmüyor. Bunun yanı sıra AB'nin OHR'nin yerini alma girişimine de mesafeli bakıyor. Meselenin tamamen AB misyonuna (EUSR) bırakılmasının hem Türkiye hem de Amerika'yı denklem dışına itebileceğine dikkat çekiliyor. Boşnakların yeniden mağdur edilmemesi için Ankara, ülkenin toprak ve siyasî bütünlüğünü koruyan, tüm etnik grupların onay verdiği, etnik barışı sağlayan ve işleyen bir yapının garanti altına alınmasının ardından işin AB misyonuna bırakılması gerektiğini belirtiyor. Sürecin, Dayton ile haksız kazanımlar elde eden Sırp Cumhuriyeti'ni yeniden ödüllendiren bir hale dönüşmemesi gerektiğine işaret ediliyor. Türkiye'nin ikinci senaryosu ise Bosna'nın NATO üyelik perspektifi kazandırılmasının ardından AB misyonuna emanet edilmesi.

AB'nin vize muafiyeti konusunda Bosna'yı dışlayan tavrıyla ileride yapabileceklerinin sinyalini verdiğine ve bu nedenle Boşnakların da AB misyonuna şüpheyle yaklaştıklarına işaret eden diplomatik kaynaklar, Birlik'in Kosova'da başarılı olmasının etnik yapı açısından çok farklı konumdaki Bosna için bir ölçüt olamayacağına da işaret ediyor.

Ankara, Avrupa Birliği'nin 1992-95 savaşında Boşnakların maruz kaldıkları katliam ve haksızlıkları unutarak meseleye salt bir teknik konu olarak bakmasından rahatsız. Türkiye'de Bosna-Hersek'ten fazla Boşnak'ın yaşadığına dikkat çeken diplomatik kaynaklar, Türkiye'nin engelleyici bir konumda değil, adil bir çerçevede aktif rol peşinde olduğunun altını çiziyor. AB ve NATO ile entegrasyon yolunda ilerleyen bir Bosna için yapılacak reformlar destekleniyor. Kaynaklar, Türkiye'nin Bosna konusunda Amerika ile daha yakın bir pozisyona sahip olduğunun da altını çiziyor.

Ankara, bir yandan Bosna-Hersek'in geleceği açısından önem taşıyan sürece dahil olurken, diğer yandan da bu süreçte rol alacak Boşnak partileri arasındaki derin ihtilafları ortadan kaldırma çabasında. Dışişleri Bakanı Davutoğlu bu çerçevede dün Cumhurbaşkanı Haris Slaydziç'in ardından SDP lideri Zlatko Lagumdijiya, SDA lideri Süleyman Tihiç ile bir araya geldi.

1992-95 savaşını sona erdiren Dayton Anlaşması'yla kurulan 3,5 milyon nüfuslu (yüzde 43'ü Boşnak, 31 Sırp ve 17 Hırvat) Bosna-Hersek, iki devletçik olan Boşnak Hırvat federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti'nin yanı sıra Brçko özerk bölgesinden oluşuyor. Karmaşık bir yapıya sahip olan ülkede üçlü başkanlık sisteminin yanı sıra üç parlamento ve çok sayıda kanton parlamentosu bulunuyor. Oy sisteminde devletçiklere verilen yetkiler nedeniyle özellikle bağımsızlık için çabalayan Sırp Cumhuriyeti, Bosna'da merkezi yapıyı güçlendirecek ve ülkeyi AB ile NATO'ya yaklaştıracak her reformu engelliyor.

Kaynak: Zaman