Financial Times’da James Blitz imzasıyla yayımlanan ‘BM görüşmeleri Kıbrıs’ta çözüm için son şans’ başlıklı haber, Kıbrıs’taki inatçılığı gayet güzel ifade ediyordu. Fakat iki bölgeli, iki toplumlu bir çözüme ulaşmak yönündeki bir başarısızlık daha, Blitz’in düşündüğünden çok daha vahim sonuçlar doğurur. Avrupa, Rum önyargısıyla Türk gururunun trajik kesişmesinin esiri haline geldi.
Kıbrıs’ta anlaşmaya varılamazsa, Türkiye’nin AB üyeliği süreci başarısız olur. Güvenilmez bir müzakere ortağı olduğunu kanıtlamış bir AB’nin, Moskova, Washington ve İslam âleminde nüfuzu silinir. Türkiye’nin, Avrupa’nın güvenlik ve savunma stratejisinde önemli rol üstlenme çabası heba olur. AB’yle NATO’nun daha yakın çalışma gayreti zarar görür. Hatta Türkiye’nin Avrupa Savunma Dairesi’ne katılımı, Kıbrıs Cumhuriyeti ve kafadarlarınca bloke edilir.
Erdoğan blöfü görsün
Türkiye’ye Avrupa ülkelerine vizesiz giriş hakkı tanınmaz. Türk askeri adada kalır ve bu da katı Kemalistleri memnun eder. KKTC, Türk vergi mükelleflerince finanse edilmeyi sürdürür. Bu arada adada iktidar paylaşımına karşı çıkan Rum lejyonuna, sözgelimi tahrikçi papazlara ve zehir saçan medyaya gün doğar. Kıbrıs Cumhuriyeti daimi Türkiye korkusunun ve şantajcı bir ülke olmanın ahlaki gölgesi altında yaşamaya devam eder. Rumların mülklerinin tazmin edilmesi de mümkün olmaz.
Tayyip Erdoğan, Rumların Annan Planı’nı reddetmesinden kaynaklı dargınlığının üstesinden gelerek büyük bir devlet adamı olduğunu kanıtlayabilir. Türkiye Başbakanı, Kıbrıs’ta anlaşmayı zorlayacak güce sahip. AB üyeliği Türk liderlerin iddia ettiği gibi öncelikli hedefse, bunu kanıtlamanın tek yolu var: Erdoğan Kıbrıslı Rumların blöfünü görmeli. (Avrupa Parlamentosu üyesi, 10 Kasım 2010)
Kaynak: Radikal