Ne seçim yazmanın tadı kaldı, ne de siyasetten bahsetmenin. Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarından hala bir haber yok. Düşen helikopter bulunamadı. Umutlar giderek azalıyor.

Hemen tüm siyasi partiler programlarını iptal etti. Günlerdir miting meydanlarında yükselen tansiyon, yerini sessizliğe bıraktı. Sokaklarda dolaşan kampanya araçları sesizce bir kenarda bekliyor. Parti müzikleri duyulmuyor.

* * *

Coğrafyanın çetin şartları...

Kar yağışı ve fırtına...

Tüm bunlar arama çalışmalarını iyice zorlaştırıyor. Sevenleri, dostları, yakınları endişeli, öfkeli. Bu bekleyişe sabretmek gerçekten zor.

Aradan geçen bu kadar zamana rağmen niçin onlara ulaşılamadığını soruyor.

Teknik olarak durum nedir bilmiyorum. Hangi sinyal alınır, hangisi alınmaz. Helikopterin yeterli donanımı var mı yok mu, bunlardan da anlamam.

Ama bir ihmal olduğuna asla ihtimal vermiyorum. Sadece o bölgenin coğrafi şartlarını ve kışını biraz bildiğim için bu arama çalışmasının ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum.

* * *

Muhsin Bey'le uzun yıllardır tanışıyoruz.

Geçmişten geleceğe uzun sohbetlerimiz olurdu. Ama en çok da 12 Eylül'ün hemen öncesini, yaşanan kardeş kavgasını ve sonrasındaki cezaevi günlerini konuşurduk.

MHP'den ayrıldıkları zaman yaşadıkları sıkıntıları.

Yerel seçim için yaptıkları basına açık toplantıya katıldığımız gün, aynı zamanda doğum günüydü. 31 Aralık gününün doğum günü olduğunu unutmuştu yoğun tempo içinde. Çocukları ve partililer ona bir sürpriz bir pasta hazırlamıştı.

O gün yaptığı konuşmada heyecanlıydı. Bir ara 'Benim gibi genç bir siyasetçi' ifadesini kullandı. O anda göz göze geldik. Tebessüm etti. Doğum günü pastası yerken de 'Niye gülüyorsun kardeşim, daha genç değil miyiz' dedi.

* * *

Ne kadar azalsa da umudumuzu koruyoruz. Dua ediyoruz.

Onun çileli ömrünü anlatan şu dizelerini sizlerle paylaşmak istiyorum.

'Yürüyüş' adlı şiiri, Mamak Askeri Cezaevi'nde geçen soğuk gecelerdeki yakarışını anlatıyor:

'Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır

Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum

Gözlerim parke parke taş duvarlarda

Açılıyor hayal pencerelerim

Hafif bir rüzgar gibi, süzülüyorum

Kekik kokulu koyaklardan aşarak

Güvercinler ülkesinde dolaşıyor

Bir çeşme başı arıyorum

Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp

Mis gibi nane kokuları arasında

Ruhumu dinlemek istiyorum

Zikre dalmış her şey

Güne gülümserken papatyalar

Dualar gibi yükselir ümitlerim

Güneşle kol kola kırlarda koşarak

Siz peygamber çiçekleri toplarken

Ben çeşme başında uzanmak istiyorum

Huzur dolu içimde

Ben sonsuzluğu düşünüyorum

Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum

Durun kapanmayın pencerelerim

Güneşimi kapatmayın

Beton çok soğuk, üşüyorum..'

Hepimiz gibi o da Sonsuzluğun Sahibi'ne emanet.

İnşallah bunu da atlatır.

İnşallah tekrar aramızda olur.

Kaynak: Star