Kırgızistanın ikinci büyük şehri Oş'da altıyüzbin civarında insan yaşamaktadır.
Sovyetler zamanında Kırgızlar şehrin ikinci büyük toplumu idi. Kırgızistan devleti kurulduktan sonra, Özbeklerin yoğun olduğu şehirde Kırgızlar birinci sırayı, Özbekler ikinci sırayı almaya başladılar.
Ahıska Türkleri, Ruslar, Tacikler ve diğer etnik guruplar az da olsa şehirde yaşamaktalar.
Sovyetlerin dağılmasından sonra, bütün sanayi, fabrika ve iş yerleri faaliyetlerini durdurur. Fabrikalar, polit büro üyeleri ile yöneticiler arasında çeşitli ayak oyunlarıyla paylaşılır. Üretim tamamen durur. Devasa fabrikalar, makinalar sökülerek hurda olarak Çine satılır.
Kırgızlar; demir, aluminyum, bakır, beton direkler, kolon ve krişler, hatta tuğlaları sökerek, fabrikalar talan edilir, yağmalanır ve ölü fiatına hurda olarak satılır. Tır tır, vagon vagon yıllarca söke söke bitiremezler, nihayette; sıfırı tüketirler.
Bu arada Özbekler tarım ve ticaret sektöründe önemli mesafeler kaydederek, bu sektörü aşağı yukarı ele geçirirler, şehirde zenginleşirler. En güzel evlerde otururlar, en güzel arabalara binerler…
Devlet hizmetlerinde Özbeklere yer yoktur. Özellikle; askeriyede, poliste, istihbaratta ve diğer resmi hizmetlere Özbekleri mümkün oldukça yaklaştırmaz Kırgızlar. Bakan, general, emniyet amiri, genel müdür vs. makamlara Kırgızlardan başkası alınmaz. Tabii ki Ruslar hariç… Bu bir devlet politikasıdır. Bu uygulamalarla Özbekleri 2. sınıf vatandaş haline getirmek isterler.
Ticari ve tarımsal geleneği olan Özbekler, göçerlikten yeni kurtulmaya çalışan Kırgız toplumu karşısında boyun eğmez..
Böylece iki toplum arasındaki gerilim gizliden gizliye bizzat devletin yanlış politika ve uygulamalarıyla körüklenmiş olur. 1990 yılında aniden Özbek- Kırgız kavgası çıkarılır. Yüzlerce kişi ölür iki taraftan da. Kim neden kavga ettiğini, neden ve niçin öldürdüğünü ve öldüğünü bu zamana kadar bilen yoktur.
‘’Özbek ve Kırgız gençleri arasında çıkan çatışma şehre yayıldı’’ denir. Kimse suçluları, olayın müsebbiplerini araştırmaz ve ortaya da çıkarmak, ele vermek istemez. Özbekistan Kırgızıstan sınırına tanklarını ve askerlerini yığar yığmaz, savaş biter. Ama husumet ve nefret bitmez. Baltalarını gömer iki tarafta.
Aralarına düşmanlık tohumları ekilmiştir… Her iki tarafta sahte gülücüklerle selamlarını alır ve verirler… Kin, öfke, intikam hırsları burunlarından solumalarına mani olmaz.
Düşman komşular, kardeşler, arkadaşlar olarak birlikte yaşamaya devam ederlerken, aniden bir kıvılcım ateşe, ateş yangına dönüşür ve ve yakar bütün şehri baştan başa…
Bişkek'te yapılan devrim denilen rezaletten sonra, Oş’ta da muhalefet partileri meydan mitingleri yaparlar, demokratik isteklerini dile getirirler. Bu açık hava toplantıları Özbeklerin gövde gösterilerine dönüşür…
Zaten Kırgızistan vatandaşı olan Özbeklere hiç bir zaman güvenmeyen merkezi Kırgız yönetimi, Bakıyev taraftarlarıyla birleşerek Özbeklerin güney Kırgızistan’ı bölmelerinden korkar.
Kim tarafından örgütlendirilip silahlandırıldığı bilinmiyen ama; kuvvetle tahmin edilen, yer yer asker ve panzer desteğini de arkasına alan şehir dışından gelen işgalci yerlilerin üç gün talan, yağmalama ve katliamlarına devletin seyirci kalınması tesadüf değildir…
Şehir dışından gelen baskıncı ve yağmacıların ellerine silahı kimler verdi?
Yağmacıları panzer ve ağır silahlarla destekleyen hangi askeri birlikten geldiğini yetkililer bilse gerek…
İki toplum birbirini katlederken Kırgız komutanlar, kışladaki askerler, emniyet güçleri neredeydi ve neden sessiz kaldılar veya taraf tuttular?
Şehrin yüzde 80’inin yanmasına yağmalanmasına, iki bin insanın katledilmesine, 150 bin insanın yerlerinden yurtlarından edilmesine neden müdahale edilmedi?
Üç bin yıllık tarihi olan bir şehir, üç günde kendini bilmez çapulcular tarafından insafsızca yakıldı, yıkıldı, tahrip edildi.
Moğol baskınından farksız bir yıkım bu. Camilerin halıları, avizeleri çalınıp ateşe verildiği hangi işgalci güç tarafından yapılmıştır dünyada?
Otobüs durakları yakılıp yıklımış, trafik polis binası, vergi dairesi, hamamlar, çayhaneler, lokantalar, çarşılar, pazarlar yağmalanıp yakılmış kendi vatandaşı tarafından. İnsanın aklı almıyor yapılanları… Bir işgal ordusu gelseydi bu kadar tahribat yapmazdı bir şehre…
Evet.. Kısaca; Oş şehrini bir gurup nasyonalist Kırgızlar, Özbeklere kızdığı için şehri de, diri diri insanları yaktıkları gibi yakmışlar.
Bu şehirde insanlık ölmüş, şu anda şehir can çekişiyor. Dışa açılan yollardan Oş şehrini yağmalamaya gelen yüzlerce Kırgızın, ana yollar üstündeki bütün dükkanları, iş yerlerini önce yağmalayıp, sonra yakmaları, hastaneleri, hatta; camileri ateşe vermeleri hiçbir haklı sebeple izah edilecek bir durum değildir.
Otobüs duraklarına kadar yakılmış, dükkanların dışarıdaki sınırlarını belirliyen korkuluk demirleri bile çalınmış, şehir baştan başa talan edilmiş… Sanki bir istila ordusu gelmiş gibi.. Yakılıp yıkılmayan yer yok..
Osh şehrinin yüzde 80’i yanmış, yıkılmış yerli istilacılarca… Evlerini, işyerlerini korumaya müdafaa etmeye çalışanlar otamatik silahlarla taranıp katledilmiş. İkibinin üstünde ölen var.. Bunların çoğu Özbek kökenli Kırgız vatandaşları.. İstilacı Kırgızlar ölülerini alıp götürmüşler geldikleri yerlere…
Yalnız Oş şehrinden 150 kamyon kadar çalıntı ve yağmalanan eşyalar şehrin dışına kaçırılmış…
İstilacılar üç gün şehirde terör estirmişler. Üç gün ne asker, ne polis tarafından bir müdahale yapılmamış.
Yakıp yıkmışlar şehri, önüne geleni dövmüşler, karşı çıkanları öldürmüşler.
Elleri kolları bağlanarak üzerlerine benzin döküp yakılarak öldürülenlerin içinde kadınlar ve çocuklar da var.
Böyle bir vahşet, böyle bir zulüm, böyle bir katliam ancak Hitler faşizminde görülür cinsten bir şey.
Pazar yerleri ve ticaret merkezleriyle yakıldığı için şehirde ticaret diye bir şey kalmamış… Resmen insanlarla birlikte Oş şehri de katledilmiş… Sokaklar, caddeler, pazarlar, alışveriş yerlerinde hayattan eser yok. İn cin top oynuyor. Aç köpekler ve kediler dolaşıyor meydanlarda, sokaklarda.
İnsan denen canlılar can derdinde, hepsinde bir korku var. İmkanları olsa herkes terkedecek şehri. Kimse; yarını için istikbal görmüyor. Kimse; geleceğe ümitle bakamıyor. Her yer yağmalandıktan, yakılıp yıkıldıktan sonra asker sokakları tutuyor şimdi.
Gece saat 9 dan sonra sokağa çıkma yasağı var. O da ayrı bir sessizlik ve bir ıssızlık buhranı çöktürüyor şehrin üzerine. Sanki, aynelyakin şehrin can çekiştiğini görüyorsunuz.
Özbekistan’a sığınan 150 bin Özbek mülteci Oş’a geri dönmüş ama, evleri yanmış, iş yerleri talan olmuş, yağmalanmış.
Herkes perim perişan. Herkes korku içinde. Huzursuzlar, diken üstündeler.. Acaba ne yapsak, nereye gitsek derdindeler… Allah’tan başka da sahipleri yok.
Büyük devletler büyük ve sinsi oyunlar oynuyorlar her yerde olduğu gibi Fergana vadisinde de, küçük halklar onların oyunlarında figüran ve oyuncak olmaktan kurtulamıyorlar.