İsveç hükümeti ve meclisi, tarihin siyasallaştırılmasının barış yönündeki bir yakınlaşmayı zorlaştıracağı noktasında uzun zamandır hemfikirdi. Fakat şimdi Sosyal Demokrat Parti’nin yöneticileri kendi kongrelerinde bir seçim kaybetti ve yeşil-kırmızı muhalefet de, birçoğu yol açabileceği sonuçlardan derin bir endişe duysa da, İsveç’in pozisyonunu değiştirmek istiyor. Ben bu meselenin sadece Türkiye-Ermenistan yakınlaşması üzerinde yaratacağı etkiler nedeniyle değil, aynı zamanda bu durumun bizim kendi toplumumuzda yüksek bir gerilim oluşturabilme ihtimalinden dolayı da endişeliyim.
Ne haklı, ne de mantıklı
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle bağlantılı olarak gelişen büyük trajedilere ve 1915’te neler olduğuna dair mecliste yapılan oylama gerçeklerden ziyade, aslında dünyanın farklı bölgelerinin tarihleri üzerine bu şekilde bir meclis kararı vermenin ne kadar haklı ve mantıklı olup olmadığı hakkındaydı. Biz geçmişte, bunun yanlış yol olduğu noktasında İsveç meclisinde geniş bir fikir birliğine sahiptik.
Bu gelişme, İsveç’in de derin bir biçimde ilintili olduğu Türkiye-Ermenistan yakınlaşma sürecine ciddi zarar verebilir. Tarihsel olaylar ve tarihsel trajediler üzerine tartışmayı en iyi yapacak kişiler özgür araştırmacılardır.
Şu anda yeni bir durumu ortaya çıkaran şeyse kuşkusuz, Sosyal Demokrat Parti yöneticilerinin kendi kongrelerinde bu konuya ilişkin bir oylamayı kaybetmiş olmaları ve partinin meclis grubunun, Sol ve Yeşiller partisinin büyük bir kesimiyle - ki birçoğunun bundan derin bir rahatsızlık hissettiğini biliyorum- birlikte hareket etmek zorunda kalmasıydı.
Fakat bugünkü oylama sadece Sosyal Demokrat Parti’nin lideri Mona Sahlin’in kendi parti kongresinde almış olduğu yenilgi bağlamında değerlendirilmeyecek. Bu durum, bölgede ortaya çıkan yeni şartlar çerçevesinde de değerlendirilmeli. Geçtiğimiz yılın sonunda imzalanan anlaşmayla birlikte Ermenistan’la Türkiye arasında başlayan normalleşme süreci büyük bir tarihsel öneme sahip. Bu süreç, birçok şeyin yanı sıra, 1915 ve onu takip eden yıllarda yaşanan dehşet hakkındaki gerçeği özgürce araştırmak üzere bir tarihçiler komisyonunun kurulmasını da içeriyor ve böylece iki ulus arasındaki uzun vadeli yakınlaşma sürecine katkı yapıyor. Fakat şu an hem Türk, hem de Ermeni tarafındaki milliyetçiler bu anlaşmaya çok sert bir biçimde saldırıyor.
Olayın Ermeni tarafında durum, büyük Ermeni diyasporası ve onların mevcut Ermenistan hükümetinin başlattığı normalleşme ve yakınlaşma sürecini kabul etmek konusundaki ciddi sıkıntılarıyla ilgili. Türkiye’deyse mesele, bazıları da sosyal demokrat maskesi giymiş olan katı milliyetçilerin bir ittifakıyla ilgili. Her ikisi için de soykırım meselesinin siyasallaştırılması önemli. Zira ikisi de şu anda devam etmekte olan yakınlaşma sürecini baltalamak istiyor ve yabancı meclislerde yapılan bu oylamalar da tabii ki doğrudan onların ellerini güçlendiriyor.
Bu yıl geçen yılkinden farklı oy veren bütün Sosyal Demokratları süreci baltalama amacının motive ettiğini söylemeye çalışmıyorum. Fakat üzülerek belirtmem gerekir ki, yaptıkları bu yönde bir sonuç verebilir.
Ve ben, dünyanın diğer bölgelerinde meydana gelen karmaşık tarihsel olaylar hakkında almış olduğumuz bu meclis kararından ve bunun, İsveç’in barış ve uzlaşma çabalarına devam edebilme gücü üzerindeki olumsuz etkilerinden dolayı endişelendiğimi de saklamıyorum.
Ayrıca bütün bunlara, bu kararla birlikte İsveç toplumuna getireceğimiz ihtilafları ve çatışmaları da eklememiz gerek. Ben, farklı milletleri İsveç’te temsil eden ve geçmişteki gibi gelecekte de toplumumuzun parçası olacak örgütlerin tepkileri konusunda da endişeliyim.
Hükümetimiz taraf tutmuyor
Hükümet, dünyanın diğer bölgelerinde meydana gelen tarihsel olaylar ve trajediler konusunda meclisin bir karar vermesinin yanlış olduğu yönündeki görüşünü sürdürmektedir. Bununla birlikte, bu durum hükümetimizin 1915 olaylarının uluslararası hukuka göre nasıl tanımlanacağı hakkında bir taraf tutttuğu anlamına da gelmez.
Biz, Türkiye’yle Ermenistan arasında (bizim de güçlü destek verdiğimiz) normalleşme ve yakınlaşma sürecinin yanı sıra, Türkiye’de şu anda devam eden açık ve özgür tartışma ortamının bu meseleyi daha ileriye taşıyabileceğini umut ediyoruz. (İsveç gazetesi, İsveç Dışişleri Bakanı, 13 Mart 2010)
Kaynak: Radikal