Resmi bir ziyaret için İran'a gelen Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan'a 200 kişilik bir heyet eşlik ediyordu. Bu ziyaret tarihi, dini, siyasi, askeri ve ekonomik işbirliği potansiyelleri yüksek olan İran ve Türkiye açısından önem taşıyor. Erdoğan'ın bu ziyareti gerçekleştirme kararı almasının arkasındaki nedenlere ve Türkiye başbakanının beklentileri doğrultusunda birkaç noktaya işaret etmek istiyorum:
Öncelikle, iki ülkenin ekonomik ilişkileri özellikle de enerji ve taşımacılık sektörlerinde yüksek seviyelerde seyrediyor. İran bir taraftan Türkiye için Doğu'ya açılan bir kapıdır; Türkiye de diğer taraftan İran'ın Batı'ya açılan kapısıdır. 200 kişilik bir ekonomi ve ticaret heyetinin Erdoğan'la birlikte İran'da bulunması ve iki ülke arasındaki ticaret hacminin 12 milyar dolara ulaşması, iki ülkenin iradesinin ilişkilerin daha da güçlenmesi yönünde olduğunun göstergesi.
İkincisi, İran ve Türkiye'nin başlıca ortak sorunlarının terörizm ve sınır güvenliğinin korunması olduğu biliniyor. İran ve Türkiye açısından, belirli terörist grupların faaliyetleri ve bölge dışından bazı ülkelerin bu grupları desteklemesi, iki ülkenin de yetkililerini ortak bir strateji geliştirmek zorunda bırakıyor. İran, Suriye, Irak ve Türkiye arasında yapılmakta olan müzakereler de bu gereksinimin bir göstergesidir. Terörü engellemek konusunda iki ülkeye de çok sayıda görev düştüğü açık.
Üçüncü olarak, AB'ye üye olmaya yönelik politikası Türkiye'nin yıllardır bölgedeki gelişmelerden uzak kalmasına yol açıyordu. Fakat 2002'de iktidara gelen AKP hükümeti 'alternatif politika' diye adlandırabileceğimiz bir bölgesel işbirliği politikasını geliştirdi ve bunu uygulamaya koymaya da başladı.
Erdoğan'ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'la sıcak ilişkiler kurmuş olması, Irak'la ikili ilişkileri güçlendirmek adına gerçekleştirdiği Irak ziyareti, Ermenistan'la sıfır sorun politikası ve bu doğrultuda iki ülke arasında iki protokolün imzalanması da, söz konusu 'alternatif politika'nın sonuçları arasında bulunuyor. Türkiyeli yetkililerin yüzlerini İslam dünyasına çevirdikleri bu dönemde, Arap dünyası da artık Türkiye'ye sıcak bakmaya başladı. Türkiye'yle Arap ülkelerinin imzaladığı çok sayıda anlaşmayı bunun kanıtı olarak gösterebiliriz.
İsrail çok rahatsız olacak
Son olarak işaret etmek istediğim önemli bir noktaysa, İran'la Türkiye'nin Filistin halkı ve İsrail konusunda aynı görüşleri paylaşıyor olması. Bu görüş birliği Filistin halkının hakları ve direnişi açısından önem arz ediyor. Dolayısıyla Türkiye ve İran arasındaki ilişkilerin gelişmeye başlamasından en büyük rahatsızlığı duyacak ülke hiç kuşkusuz İsrail olacaktır.
Nihayetinde, Erdoğan'ın İran ziyareti iki ülke ilişkilerinde işbirliği politikası doğrultusunda gerçekleşti ve dolayısıyla hem bölge, hem de genel olarak İslam dünyası adına iyi sonuçlar doğurabilir.
İki ülke şimdiye dek ortak hedeflere ulaşmak için güçlü bir iradeye sahip olduklarını göstermiş durumda. İran ve Türkiye bazı küresel güçlerin hainliklerine rağmen bu işbirliğini tüm hızıyla yürütmeleri gerektiğini de gayet iyi biliyor. (İran gazetesi Jamejam, 26 Ekim 2009)
Kaynak: Radikal