Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) Başkanı Yukiya Amano, İran’ın nükleer faaliyetlerine dair son raporunda Tahran’ın barışçıl hedefler izlediğini vurguladı. Raporda, İran’ın UAEK gözetiminde uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirmeye başladığına işaret ediliyor ve İranlı yetkililerin kurumla işbirliği yaptığı belirtiliyordu.

Fakat Batılı ülkeler tüm bunlara rağmen yine de İran’a karşı propaganda yürüterek ve çeşitli suçlama yöntemlerini kullanarak bu gerçekleri karalamaya çalışıyor. Bazı ufak tefek pürüzleri abartılı bir biçimde büyüterek ortada sanki aşılamaz bir sorun varmış gibi lanse etmeye çalışıyorlar.

Amano da eski meslektaşı Muhammed el Baradey gibi, yayımladığı raporda Tahran’ın nükleer faaliyetlerinin bazı soru işaretlerine yol açtığını iddia etti ve İran tarafının bunlara açıklık getirmesi gerektiğini vurguladı. Bu tür iddiaların aslında Batılı ülkelerin UAEK’ya uyguladığı baskının sonucunda gündeme geldiği ortada. Ayrıca şunu da hatırlamak gerek ki, İran’dan açıklık getirmesi beklenen bu soru işaretleri aslında UAEK’nın yetkisi dahilinde değil.

Gelişmelere bakılırsa, İran’la Batılı ülkeler arasında böyle gergin bir ortamın oluşmasının ve İran’ın o veya bu şekilde kuşku duyulan bir devlet konumuna getirilmesinin altında birçok neden var. Bu nedenlerin bazıları şöyle:
Öncelikle, her yıl 12 Şubat 2010’da İran halkının büyük katılımıyla gerçekleştirilen devrim yıldönümü etkinlikleri, Batılı ülkelerin ‘yeşil’ hayallerini suya düşürdü. Batı’nın amacı İran’daki İslami rejimi o veya bu şekilde çökertmek. Dolayısıyla, İran’ı yeşil hareket üzerinden yıpratma planlarında başarısız oldukları için, koz olarak ellerinde tuttukları uranyum meselesini gündeme getirerek Tahran’ı kendilerince köşeye sıkıştırmak istiyorlar.

İkincisi, İran’ın nükleer teknolojiye ulaşması, düşmanlarının bu ülkeye karşı geliştirdiği komploların boşa çıkması anlamına gelecektir. Dolayısıyla Batı, İran’ın nükleer enerjiye sahip olmaması için her türlü önlemi alacak, önüne taş koymayı deneyecektir. Batı ülkeleri nihayetinde İran’ın Ortadoğu’da gelişmiş ve örnek alınacak bir İslam ülkesi olarak anılmasını istemiyor.

Askeri denetim bahanesi
Üçüncüsü, Batı’nın asıl hedefi İran’ın askeri faaliyetlerini denetlemek. Dolayısıyla yapmaya çalıştıkları şey, çeşitli bahaneleri kullanarak UAEK müfettişlerinin İran’ın her türlü askeri sanayisini gözetlemesine zemin hazırlamaya çalışmak. Oysa UAEK müfettişlerinin askeri alanlara girme ve buraları denetleme yetkisi yok.

Sonuç olarak, UAEK’nın son raporunda yeni bir şey yok; bu rapor, Batı’nın alışıldık mantığını yansıtıyor. Yani gerçeklerden çok kuşkulara dayalı korkuların hâkim olduğu bir mantık söz konusu. Dolayısıyla Batı İran’ın her geçen gün bölgede güçlenmesi ve diğer İslami ülkelere örnek teşkil etmesi olasılığından korkuyor. Aslında bu korku da şunu gösteriyor: Batı, uyguladığı onca ambargoya ve kirli propagandaya rağmen İran’ın nükleer teknolojiye ulaşabil-mesine karşı önlem alamıyor. İran halkı kendi nükleer hak- kından vazgeçmeyeceğine göre, Batılı ülkeler ya Tahran’a karşı düşmanca politikalarından vazgeçmeli, ya da İran halkının onlara karşı beslediği ebedi nefrete lâyık olduk-larını anlamalı. (İran gazetesi Camecam, 24 Şubat 2010)

Kaynak: Radikal