İran'ın dini lideri Hamaney'e gizli bir mesaj göndererek doğrudan görüşme için arka kapı açmaya çalışan Obama yönetimi, mesajı formüle etmek için sıkı mesai halinde. 'Diyaloğa hazırız' denecek ama ABD'nin ne kadar sert olması gerektiği ve teşvik-tehdit dengesine dair karar alınmış değil.

Başkan Barack Obama ve yardımcıları İran'ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hameney'e gizli bir mesaj göndererek, onu Washington'la Tahran arasında doğrudan görüşmeler için gizli bir 'arka kapı' açmaya davet etme hazırlıkları yapıyorlar. Kulağa macera romanı gibi geliyor olabilir, fakat hassas diplomasi genellikle böyle yapılıyor. Arka kapı görüşmeleri, 1972'de Çin-ABD ilişkisine kapıyı açmıştı; keza 1993'teki İsrail-Filistin barış anlaşması ve daha düşük düzeyli dönüm noktaları da böyle gerçekleşti.

Peki Obama'nın mesajında ne söylenecek? Yönetimin yeni İran stratejisti Dennis Ross'un boğuştuğu hayati meselelerden biri bu. Çok fazla talep İranlıların topa girmeyi reddetmesine yol açabilir. Çok fazla tavizse daha fazlasını istemelerine.

Rejim değişikliği meselesi hayati
Bu yüzden Ross ve dışişleri bakan yardımcısı William Burns bir strateji formüle etmek için İran uzmanları ve Avrupalı diplomatlarla sıkı mesai halinde. Yönetim mesajın nasıl bir üslupta olması gerektiğine dair kesin bir karar vermiş değil. Obama'dan Hameney'e şahsi bir mektup olabilir veya diplomatlar arası sözel bir iletişim. Nasıl bir tarzda olursa olsun,  Obama'nın 'el uzatma' önerisinin diplomatik bir versiyonu olacaktır. Mesaj fiilen şunu bildirecek: Görüşmeye hazırız. Zamanı ve yeri söyleyin yeter.

Bunun ötesinde mesaj, söylemedikleri itibarıyla da önem arz edebilir. Hatta iki ülke arasındaki en zorlu meseleye, nükleer silahlar meselesine değinmeyebilir. Bu noktada Obama'nın hedefi, görüşmelerin konusunu tayin etmek değil, başlamasını sağlamak.

Avrupalı diplomatlar Obama'nın Hameney'e mesajında ABD'nin 'rejim değişikliği' arzuladığının kesin olarak yalanlanması için bastırıyor; bu, İranlıların gözünde görüşmeler için temel bir koşul. Eski Başkan George W. Bush ve şürekâsı, Hameney'i devirmenin boylarını aştığını nihayet idrak ettikten sonra dahi bu teminatı verecek noktaya gelememişti. Obama ekibinin bu meseleyi nasıl ele alacağıysa henüz belli değil.

Tartışmanın konularından biri, ABD'nin ne kadar sert olması gerektiği. Şu anki görevini kabul etmeden önce Ross gayet sert bir çizgiyi savunuyor ve 2007'de New Republic'te, "İran'ın tutumunu değiştirmenin kilidi, olumlu teşvikten ziyade cezalarda bulunabilir" diye yazıyordu. Fakat geçen hafta Ross'la görüşen Avrupalı bir diplomat yeni yaptırımların, müzakerelerin başlama ihtimalini güçlendirme imkânı vermek için en azından bahara kadar ertelenmesi gerektiğini savundu.

Kilit önemdeki bir hususta herkes hemfikir: Müzakereler İran'ın ruhani lideri olan Hameney'le yürütülmek zorunda, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad veya daha alt düzey bir yetkiliyle değil.

Peki Hameney oltaya gelecek mi? İranlı lider çelişkili sinyaller veriyor. İki ülke eşit konumda olduğu sürece İran'ın ABD'yle görüşmeye hiçbir zaman karşı çıkmadığını söylüyor. Fakat aynı zamanda Obama'yı İsrail'i desteklediği ve Bush'un aynı eski yanlış yolunda gittiği için kınıyor.

Hameney açısından en güçlü saik, ülkesindeki ekonomik krizle başa çıkmak. Resmi enflasyon oranının yüzde 26, işsizlik oranınınsa yüzde 12.5 olduğu İran dış sermayeye ve petrol üretimini artıracak teknolojiye ekmek su misali ihtiyaç duyuyor. Küresel ekonomik çöküşün en azından bir müspet sonucu oldu: İran'ı petrolün varili 147 dolardan satıldığı günlerde keyfini sürdüğü ekonomik güçten mahrum bıraktı. Şu an petrolün varili 50 doların altında ve İran yönetimi ciddi bir bütçe açığıyla karşı karşıya; Tahran bono satmak açısından şu an ABD Hazine Bakanı Timothy Geithner'den daha zor durumda.

Fakat İran masaya gelse bile anlaşma sağlamak zor olabilir. ABD ve müttefikleri İran'ın uranyum zenginleştirmeyi durdurmasını ve nükleer enerji programını daha sıkı uluslararası kontrole açmasını istiyor. İran'sa BM, ABD ve AB tarafından dayatılan ekonomik yaptırımların sona erdirilmesini.

Oyalama tuzağına düşmemeli
Lâkin mevzu bundan ibaret değil. İran ABD'nin güney eyaleti Belucistan'daki İranlı isyancıları desteklemeyi bırakmasını istiyor (CIA isyancı gruplara para desteği sağladığını inkâr ediyor; İranlılarsa buna inanmıyor). ABD'yse İran'ın Gazze'deki Hamas'ı ve Lübnan'daki Hizbullah'ı desteklemekten vazgeçmesini. Her iki ülkenin de Irak ve Afganistan'da dahli var ve her ikisi de Afganistan'ın dışarıya sattığı afyon ve eroin miktarının azaltılmasını istiyor.

Müzakerelerin başlaması halinde en büyük endişe, İranlıların görüşmeleri, nükleer programları daha ileri noktaya gelene dek vakit geçirmenin bir yolu mahiyetinde kullanmaya çalışması olacak. Avrupalı diplomatları hayal kırıklığına uğratan da buydu, zira Avrupalılar Tahran'ın son beş yıldır kendilerine karşı bu taktiği uyguladığına inanıyor. Yani ABD stratejisinin en zorlu kısımlarından biri, İranlıları adım atmak ve uymak zorunda kalacağı son tarih tayin etmek olacak.

Obama başından beri haklı
İran müzakereyi kabul ederse ABD iki muhtemel zorlu senaryoyla yüz yüze kalabilir. İlki, İran'daki cumhurbaş-kanlığı seçimini en ılımlı aday olan Muhammed Hatemi'nin kazanması ihtimali. Hatemi göreve gelirse Obama için müzakerelerden çekilmek, işler sarpa sarsa bile zor olacaktır. İkincisi İran'ın, nükleer uzmanların 'Japon seçeneği' dediği şeyi (nükleer silah üretmemek, ama buna yeterli teknolojik kapasiteyi geliştirmek) tercih etmesi ihtimali. Bu İran'ı uluslararası kurallar çerçevesi içinde tutarak ABD'yle müttefiklerinin şiddetli önlemler almasını zorlaştırabilir.

Geçen yılki seçim kampanyası sırasında hasımları (Hillary Clinton da dahil) Obama'yı İran'la önkoşulsuz müzakere önerdiği için eleştirmişti. Gelinen noktada Obama'nın başından beri haklı olduğu açıkça ortada; ABD'nin Tahran'a yönelik daha açık bir yaklaşım sergilememesi, uluslararası toplumun İranlılara baskı çabasının çıkmaza girmesiyle sonuçlandı. Fakat görüşmelerin başlatılması sadece ilk zorluk olacak; İranlılar müzakere yetenekleriyle gurur duyar. Belki de Obama'nın gerçek sınavı şu sorunun cevabına bağlı: Görüşmelerde ilerleme sağlanmazsa, masadan kalkmaya hazır mı? (15 Mart 2009)

Kaynka: Radikal