Başkan Obama, bu bahar Suriye’de demokrasi gösterileri başladığında, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’a reformlar için bir şans daha verdi. Mayıs ayında “dönüşüme liderlik edebilir veya yoldan çekilebilir” demişti.
Obama’nın bu sözleri söylemesi üzerinden iki ay geçti ve Amerikalı yetkililer Esad için besledikleri ümidin – çok yüksek bir ümit de değildi – boş yere olduğu sonucuna varıyorlar. Suriye diktatörü ne dönüşüme liderlik etti ne de yoldan çekildi. Bunun yerine, sert baskıyla ve arasıra sergilediği hoşgörüyle muhalefeti zayıflatmaya çalıştı. (Esad’ın iktidarda kalması için danışmanlarını Şam’a gönderen İran’daki otokratik rejim için de işe yaramış bir stratejidir.)
Esad, bazı muhalif grupların toplanmasına izin vererek ve devlet sponsorluğunda Pazar günü yapılması planlanan “Ulusal Diyaloğa” davet ederek dışarıya karşı değişime isteklilik gösterisi yaptı. Fakat aynı zamanda, göstericilere karşı vahşi güvenlik güçlerinin zincirini çözerek 1.500’den fazla kişiyi öldürdü ve yüzlerce kişiyi tutukladı.
Obama yönetiminin, Esad’a açık açık görevden uzaklaşması çağrısını yapmamış olması, insan hakları eylemcilerini gitgide hayal kuraklığına uğratan bir mesele oldu. Amerikalı yetkililer bunu yapmak yerine uyarmaya devam ettiler. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton bu ayın başlarında “Suriye yönetimi zamanı tüketiyor” demişti. “Demokrasiye doğru sahih bir dönüşümü başlatmamalılar.” Fakat ABD, Suriye diktatörünün gayri meşru olduğunu ilan etmekten uzak duruyor halen.
Niçin? Cevap, Amerikan gücünün sınırları hakkında alınan bir derste ve dünyanın istikrarsız bir kesiminde rejim değişikliğini teşvik etmenin ikilemlerinde yatmaktadır.
Amerikalı yetkililer, Esad rejiminin ayakta kalmasının muhtemel olmadığı sonucuna vardılar fakat düşmesinin ne kadar zaman alacağından da emin değiller. Esad’ın devrilmesini alenen talep etmek, yersiz bir şekilde doğrudan Amerikan müdahalesi beklentilerine yol açabilir; doğrudan müdahale ise Amerikan yönetiminin atmaya hazır olmadığı bir adımdır. Obama, Esad’ın çekilmesi için sonuçsuz bir çağrı yapsaydı, bu çağrı ABD’nin zayıf görünmesini sağlardı, ki Batılı devletlerin bu yaz Libya’da bir kez daha aldıkları bir derstir.
ABD ve müttefikleri Suriye’ye ekonomik müeyyide uyguluyorlar; ABD yönetimi, Rusya ve Avrupalı ülkelerin daha fazlasını yapmalarını istiyor. Ancak bu tedbirlerin de hemen ve sonuç alıcı bir etkisinin olması muhtemel değildir. Kararlı diktatörlerin sırf ekonomik sefalet yüzünden düşmeleri nadirdir (Kuzey Kore ve Zimbabwe örneklerini düşünün).
Bunun yerine, ki şaşırtıcı değildir, Suriye dramasındaki en önemli oyuncular Suriyelilerdir. En yukarıda sendeleme ve belirsizlik gibi görünen şeye rağmen yönetimin parçaları bir arada durabilir mi? Muhalefet, adanmışlığını sürdürecek ve hatta, hassaten Şam ve Halep gibi yönetimin halen birçok destekçisinin bulunduğu Sünni merkezlerde büyüyecek mi?
Sıradan Suriyeliler, rejime karşı gösteri yapmak için kurşunlara ve coplara göğüs gerdiler. Fakat muhalefet şimdiye değin örgütlenmiş halde değil; henüz Suriye’nin etnik gruplarını ve dini hiziplerini yansıtan yerel komiteler kümesidir. Muhaliflerle görüşen bir Amerikalı yetkili “muazzam iyileşme kaydettiler ancak halen örgütlenmekle meşguller” dedi.
Muhalefet, biraz da rejimin yok etmesi korkusundan dolayı liderlerinin isimlerini vermemeye özen gösteriyorlar. Esad yarın düşse, halefinin kim olacağı veya onun yerine nasıl geçeceği belli değil.
Dolayısıyla da Amerikan politikası muhalefetin başarılı olması için pratik yollara başvuruyor. Suriyelilerin, devletin izleme ve gözetleme çalışmalarından uzak serbestçe internete erişimlerini sağlama çabası bu yollardan biri. Muhalefetin toplantı ve gösterilerine izin vermesi için Suriye yönetimine baskıyı artırmak da yine bunlar arasında. Aynı Amerikalı yetkili “yapmaya çalıştığımız şey, Suriye yönetimini diyalog için, muteber bir diyalog için alan sağlamaya teşvik etmek; muhalefetin eşgüdüm toplantıları düzenlemesine, halkın forumlar oluşturmasına izin vermesini sağlamaktır” dedi.
Örneğin Cuma günü Amerika’nın Şam büyükelçisi Robert S. Ford, bir diplomat için gözüpek sayılabilecek işler yaptı: Muhalefetin elindeki Hama şehrine gitti ve haftalık protesto gösterilerinden önce göstericilerle görüştü. Bu hamle, rejimi caydırıp göstericilere ateş etmesini engellemek içindi kısmen; doğrusu, hiçbir vurulma haberi de gelmedi.
Daha tartışmalı olanı, Amerikan yönetimi, Esad rejiminin sponsorluğunda Pazar günü yapılan muhalefet diyaloğunun faydalı bir şeye dönüşmesi ümidini taşımasıdır. Aynı Amerikalı yetkili “Bir diyaloğa teşebbüs edilmesi lazım. Denenmeli” dedi.
ABD, ani bir rejim çöküşünden ziyade Suriye rejiminin yavaşça çözülmesini tertibe yardım etmek için uğraşıyor. Suriye, Obama yönetiminin çoktan seyir halinde olan devrimleri onayladığı Tunus ve Mısır’dan yahut da Amerikan yardımı olmaksızın başlayan silahlı ayaklanmayı desteklediği Libya’dan bu bakımdan çok farklı.
Suriye muhalefetindeki bazı eylemciler de Amerika’nın Esad’ın yönetimden el çekmesini talep etmesinin istek listesinde birinci sırada olmadığı fikriyle mutabıklar. Washington’da yaşayan bir muhalefet üyesi, Rıdvan Ziyade, “bu ikincil bir meseledir. Obama’nın daha açık bir beyanat vermesi iyidir…fakat bizim için en önemli şey, daha fazla uluslararası baskı; ve dişli müeyyidelerin artmasıdır” dedi.
Esad düşüşe yaklaştıkça ve muhalefet yönetimi devralmaya daha hazır göründükçe böyle bir beyanatın gelmesi er geç mümkündür.
Amerikalı yetkili “faal halde tartıştığımız bir şeydir bu. Ama Suriye halkının liderliğinde olmalıdır” dedi.
Tam olarak perde arkasından yol göstermek değil bu; sahne arkasından yardım etmeye daha çok benzemektedir. Fakat Tunus, Kahire ve Trablus’tan çıkarılacak bir ders varsa o da Beyaz Saray beyanatlarının göründüğü kadar önemli olmadığıdır. Önemli olan, olay yerinde olup bitenlerdir.
Kaynak: Los Angeles Times
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı