İran notlarımıza günceli de içine alarak devam ediyoruz. Önceki gün İstanbul'da gerçekleşen toplantı yakın gelecekte Türkiye'nin rolünü tarif ediyor aslında.

Dışişleri Bakanı Ali Babacan ve İran'ın Başmüzakerecisi Said Celili'nin görüşmesi, pekçok bakımdan önemli. Türkiye'nin rolü, Celili'nin şu cümlelerinde yerini buluyor:

'Bizi doğru dürüst dinlemeyip hemen dolaylı yollardan tehdide başlıyorlar. Türkiye sözü geçince ise gergin ortam değişiyor.'

İran'ın nükleer programının ele alındığı Cenevre toplantısı öncesi oluşan iyimser hava, yerini tekrar gerginliğe bırakıyor. Ancak Ankara'nın ısrarla izlediği politikalar, en azından tarafların konuşabileceği bir zemini ayakta tutuyor. Nitekim Ali Babacan'ın İran'a hem uyarı, hem destek ifade eden açıklamaları bunu ortaya koyuyor.

Tekrar İran izlenimlerine dönelim. İran'da kuşku yok ki en önemli kurumlardan birisi Petrol Bakanlığı. Çünkü ülke ekonomisinin omurgası burada şekilleniyor.

İran Petrol Bakan Yardımcısı Ekber Türkan, uzun yıllar savunma ve bayındırlık bakanlığı yapmış, son derece tecrübeli ve dünyayı yakından izleyen bir isim.

Ekber Türkan'la makamında sohbet ettik. Petrol fiyatlarının hızla yükselişi ve bölgede artan gerginlik üzerine uzun bir analiz yaptı.

'Öncelikle Amerika merkezli olarak başlayan morgate krizi, ardından Brezilya üzerinden dünyayı saran gıda krizi, doların düşmesi ve petrol fiyatlarının artışını birlikte değerlendirmek gerekir. Yoksa ortada İran'ın bizzat ortaya çıkardığı bir petrol fiyatı artışı yok. Bir anlamda Amerika dünyada kendi yaptığı işlerin bedelini ödüyor. Ama bu aynı zamanda tüm dünyayı etkisi altına alan bir krize dönüştü.'

Petrol fiyatlarındaki artış konusunda Çin ve Hindistan'ın enerji kullanımının yükselmesine de dikkat çeken Ekber Türkan, 'Asıl sorun fiyatların yüksekliği değil. Bu krizleri ortaya çıkaran mekanizmanın bizzat kendisi' değerlendirmesini yapıyor.

Peki muhtemel bir krizde İran Basra Körfezi'nin kapatır mı ya da dünyayı bununla mı tehdit ediyor:

'Biz böyle bir tehditte bulunmuyoruz. Aksini düşünenler İran-Irak savaşı günlerine bakabilirler. O zaman bile elimizden geldiğince buna izin vermedik. Ama şimdi bir oyun oynanıyor. Yani bizden şunu kabullenmemizi mi istiyorlar? Körfezin bir yanında bizim insanlarımız ölecek. Diğer yanında insanlar jet ski yapacaklar, eğlenecekler. Savaş istemiyoruz, ama böyle bir durumu da kabul edemeyiz.'

Görüşmeyi şu soruyla tamamlıyor Petrol Bakan Yardımcısı: 'Haftalardır İsrail uçaklarının İran'ı vuracağı ve buna hazırlandığı bizzat Batı basınında yeralıyor. Niye kimse İsrail'e hesap sormuyor?'

Canlı, hareketli, dünyayı yakından izleyen bir İran var notlarımızda. Bir savaş ya da çatışma beklentisi içinde olduklarını söylemek zor. Belki de bu tartışmalara alışmanın getirdiği bir rahatlık var.

Ergenekon ve AK Parti'ye açılan kapatma davası, ülke basınında geniş yer buluyor. Özellikle Ergenekon davasındaki son gözaltılarla ilgili çok sayıda değerlendirmeye rastladım.

Peki Ahmedinecad dönemi, öncekilerin aksine sosyal hayat üzerindeki baskının arttığı ve bunun gözle görülür biçimde hissedildiği bir dönem mi?

Doğrusu İran'a giden kimi meslektaşlarımıza bu konuda katılmam çok zor. Hatemi döneminde gittiğim ülkeden daha farklı ya da daha baskı altında bir toplumdan sözetmek mümkün değil.

 

Kaynak: Star