Bir süredir İran’a karşı askeri bir müdahale olasılığından söz ediliyor. Özellikle İran’ın uranyum zenginleştirme programında önemli ilerlemeler kaydettiği ve nükleer silah yapma noktasına bir hayli yaklaştığı haberlerinin yayılmasından sonra, bu yöndeki söylentiler daha da arttı.
Bütün bu spekülasyonların merkezinde olan ülke, İsrail. İran liderlerinin devamlı olarak yok etmekle tehdit ettiği İsrail, İran‘ın nükleer faaliyetinin korkusu içinde yaşıyor. İsrail yöneticileri de her fırsatta İran’ın bu yeteneğinin kırılması için önleyici bir askeri operasyona girişebileceklerini söylüyorlar. Tabii buna karşılık Tahran da, İsrail’e -ve ona destek olanlara- karşı çok sert misillemede bulunacağını öne sürüyor.
İsrail, İran’ın geliştirmekte olduğu nükleer programını durdurmak ve atom tesislerini yıkmak için tek başına bir askeri harekâta girişebilir mi? İsrail hükümetinin bu konuda kesin bir kararı ve her an uygulamaya koyabileceği bir planı var mı?
Askeri bakımdan, uzmanların dediği gibi, İsrail’in İran’ı tek başına vurma gücü olsa da, bu işi stratejik ortağı ABD’nin desteğiyle yapmak istediği açık. Bu nedenle Netanyahu hükümeti, Washington’daki İsrail lobisinin aktif katkısıyla, Obama yönetimi üzerinde yoğun baskı yapıyor.

Askeri opsiyon beklemede
Netanyahu’nun önceki gün Obama ile Washington’da yaptığı görüşme, bu bakımdan büyük önem taşıyor.
Bu buluşma, bundan öncekiler gibi, ABD ve İsrail’in tam bir dayanışma içinde olduklarını, Washington’un İsrail’in, İran’la ilgili tehdit algılamasını ve endişelerini paylaştığını ve de “askeri müdahale opsiyonunu masada tuttuğunu” ortaya koydu.
Ancak... İran’a karşı bu aşamada nasıl bir strateji uygulanacağı konusunda ABD’nin ve İsrail’in duruşları farklı.
İsrail, Netanyahu’nun da Washington’da açıkça söylediği gibi, artık diplomatik ve ekonomik tedbirlerin yararına inanmıyor ve “İsrail’in zaman kaybetme lüksüne sahip olmadığı” gerekçesiyle askeri müdahale aşamasına geçilmesini istiyor.
Başkan Obama ise, kendi deyişiyle, diplomasiye ve ekonomik yaptırımlara şans tanınmasından yana. Yani ABD yönetimi “askeri opsiyonu” masada tutmakla beraber, zamanlama olarak İran’a karşı bir “önleyici vuruş” fikrini şu anda benimsemiyor.
Öyle anlaşılıyor ki, Obama’nın Netanyahu’ya tavsiyesi “acele etme, bekle” şeklinde oldu.
Buna rağmen, İsrail tek başına öylesine tehlikeli bir harekâtı göze alır mı?
Gerçi İsrail’de bu seçeneğe taraftar olan Barak (Savunma Bakanı) Lieberman (Dışişleri Bakanı) gibi isimler var. Ama buna karşılık aleyhte olanlar veya tereddüt edenler de çok.
Ama her şeye rağmen İsrail’in kendi inisiyatifini kullanarak böyle bir serüvene girmesi olasılığı da tamamen yok sayılmaz. Bunun ABD’siz gerçekleştirilmesi, İsrail’i hem askeri, hem diplomatik alanda zayıf duruma düşürür tabii. Ancak bu fikri savunanlar, “oldu-bitti”den sonra, ABD’nin buna karşı çıkmayacağı, hatta desteğini de esirgemeyeceği umudunu taşıyorlar...

Türkiye gene devrede
Obama-Netanyahu görüşmesi, hiç olmazsa bu aşamada, askeri müdahale ihtimalini ötelemiş bulunuyor.
Obama’nın dediği gibi, diplomasiye ve ekonomik tedbirlere yeni bir şans tanınıyor.
Bu durum, diplomasi alanında Türkiye’nin devreye girmesini kolaylaştırıyor. Yoğun çabalar sonunda “5+1” grubu ile İran’ın önümüzdeki ay İstanbul’da bir araya gelmesi kararlaştırılmıştı. Bu arada Başbakan Erdoğan da bu ayın sonunda Tahran’a gidip İran lideriyle nükleer krizi görüşecek...
Belki de bu, yeni bir uzlaşma sürecinin başlangıcı olur...

Kaynak: Milliyet