Bir taraftan, BM'nin en yüksek mahkemesi Uluslararası Lahey Adalet Divanı tarafından verilen soykırım kararının, Srebrenitsa'da Bosnalı Müslümanlara karşı 1990'ların başlarında işlenen soykırımda Sırbistan lehine olması, teröre karşı savaş başlığı altında Müslümanlara ve İslam'a karşı ABD önderliğinde yürütülen mevcut savaştan bir sapma olarak görülmemesi gerekir.Diğer yandan söz konusu karar ışığında, BM'nin en yüksek yargı organı alındığı için, yıllardır Bush yönetimi ve büyük ölçüde AIPAC'ın (Amerikan-İsrail Kamu İşleri Komitesi) bir parçası olarak New York'taki İsrail lobisi tarafından istediği şekilde yönlendirilen BM, Müslümanlar tarafından gözlemlenmekteydi. Sonuç olarak, New York ve Washington'daki Müslümanların failleri olduğu iddia edilen 11 Eylül terör saldırılarından sonra BM'nin büyük ölçüde Müslümanlara karşı önyargılı ve taraflı baktığı pek çok kişi tarafından gözlemlenebilir. (David Duke, 2004, Brice Kennedy, 2003) Buna ek olarak, Bosnalı Müslümanların gizli de olsa (resmî olarak açıklanmasa bile) Irak, Afganistan, Çeçenistan ve başka yerlerdeki Müslümanlara karşı destek ve sempatisi, BM mahkemesinin bu hayal kırıklığına uğratıcı kararı almasında etkili olduğu söylenebilir. Bu nedenle, Lahey Adalet Divanı'nın mevcut kararı göz önünde tutulurken, yukarıdaki ihtimal bir köşeye itilmemelidir. Katliamdan sorumlu olan kim? BM Uluslararası Adalet Mahkemesi, Srebrenitsa'da 8 bin erkeğin vahşice öldürülmesini soykırım olarak nitelendiren bir karara varıyorsa o halde bir soru cevap bulmayı beklemektedir; madem Lahey Adalet Divanı, çağdaş insanlık tarihindeki bu en korkunç soykırımlardan birinde Belgrad'ı, direkt sorumluluğu bulunmadığı sonucuna vararak aklıyorsa o halde bu katliamdan direkt olarak sorumlu olan kim? Bosna-Hersekli etnik Sırplara koşulsuz politik, ekonomik, finansal ve en önemlisi de askerî destek sağlayan Sırbistan değil miydi? (Hüseyin, Katar'ın Bosna eski büyükelçisi, 2006). Pek çok kişi, Belgrad'ın Bosna Sırplarına resmî ya da resmî olmayan tüm bu desteği karşısında hangi durumun Lahey Adalet Divanı tarafından "direkt sorumluluk" olarak tanımlanacağını sorabilir. Açık bir şekilde, Sırp hükümeti Bosna'da 1992-95 yılları arasındaki iç savaş boyunca etnik Sırplara fazlasıyla destek verildiğini, yardım edildiğini kabul etti. BM'nin bu en yüksek mahkemesi, Sırbistan'ın katliamlarda direkt sorumluluğu bulunmadığını savunarak Belgrad'ı aklarken, Sırbistan'ın öldürmeleri durdurmada başarısız olduğu ve sorumluları cezalandırmadığı için uluslararası hukuku ihlal ettiğini itiraf etti, öyleyse Sırbistan istese bu soykırımı durdurabilirdi değil mi? Bu durumda, Bosnalı Müslümanların bu bakış açısı ışığında karar karşısında hayal kırıklıklarını ve kızgınlıklarını ortaya koymaları gayet normal. Sırbistan, AB üyeliğine bu kadar yaklaşmışken Kararı açıklama esnasında, Uluslararası Lahey Adalet Mahkemesi'nin Başkanı Judge Rosalyn Higgins, Sırbistan'a atıfta bulunarak "Srebrenitsa'daki soykırım eylemlerinin davalının devlet organlarına atfedilemeyeceği" hükmüne vurgu yaptı. Bosnalı Müslümanların üzüntüsünü ve hayal kırıklıklarını derinleştiren nokta, mahkemenin Bosna'nın tazminat talebini de reddetmesi oldu. Mahkemeye göre, "Mali tazminat talebi zararın giderilmesi için uygun yöntem değil". Mahkemenin Sırbistan aleyhine karar vermesi halinde Bosnalı Müslümanlara tazminat yolu açılacaktı. Kayıplarına karşılık Belgrad yönetiminden milyarlarca dolar talep etmeye hazırlanan Boşnaklar hayal kırıklığına uğradı. Lahey'deki mahkemenin verdiği karar 'nihai' oldu. Kararın açıklanmasının ardından, Avrupa Birliği içindeki bazı güçlerin, potansiyel bir AB üyesi olacak bir devlete karşı soykırım davasının açılmasını engellemek için Lahey Adalet Divanı'na baskı uyguladığı yönündeki spekülasyonlar ve dedikodular havada uçuştu. Eğer, tersi bir karar ortaya çıksaydı Sırbistan soykırım nedeniyle yargılanacak ilk devlet olarak tarihe geçecekti. Gözle görülür şekilde, AB, Sırbistan'ın üyelik ihtimalini hesaba katarak bu ülkeyi "dönüş çizgisinde" tutuyor. Açıkçası Uluslararası Lahey Adalet Divanı, Bosna'da işlenen soykırımdan dolayı bireyleri sorumlu tutuyor (yani Sırpları). Kısacası açıklanan karar, hükmü kabullenen Sırbistan başkanı Boris Tadiç'e büyük bir rahatlama sağlamış durumda ve ülkesinin parlamentosuna Srebrenitsa katliamını kınaması için çağrı yapmasına olanak verdi. (*) Bu yazıyı Zaman için kaleme alan Prof. Dr. Hail, Fulbright ödülü sahibi, Fulbrihgt'ta misafir öğretim üyesidir.