Hükümet enerjisini, Washington Post gazetesinin muhabiri Robin Wright'ın "Soğuk Savaş II" diyerek diğerlerine katıldığı, çaba gerektiren "İran'ı çevreleme" görevine yönelttiğinden Washington bugünlerde çok hareketlidir. (1)
I. Soğuk Savaş sırasında görev; iki heybetli gücü çevreleme göreviydi. Daha küçük ve daha sınırlı olan güç, "ilan edilmiş amacı; hangi yolla ve neye mal olursa olsun dünya hâkimiyeti olan amansız bir düşman"dı. Bundan dolayı "eğer ABD var olmaya devam edecekse," "çirkin bir felsefe" kabul etmek ve "insan idaresinin kabul edilebilir normlarını" ve gazetenin asil görevimizi tarif ettiği gibi, ulusal bölgelerin, Filipinler'in, Haiti'nin ve "insanlık dışılığını sonlandırmaya kararlı idealist yenidünyanın" taraftarlarının fethinde mutlak bir kesinlikle ortaya konan "uzun ömürlü Amerikan 'adil oyun' anlayışını" reddetmek zorunda kalacaktır. (2) Süper-Hitler'in tabiatı hakkındaki yargılar ve General Jimmy Doolittle'a ait olan gerekli karşılık 1954'te başkan Eisenhower tarafından görevlendirilen CIA'nin önemli bir değerlendirmesinde bulunmaktadırlar. Bunlar, NSC 68 (14 Nisan 1950'de Harry Truman yönetimi sırasında hazırlanan 58 sayfalık gizli güvenlik belgesi) adıyla bilinen belgenin "hazırlanmasında hazır bulunan", "bilge adamlar" olan Truman yönetiminin liberallerin önerdikleri ile aynı idiler. Aslında bu değerlendirme söz konusu belgedeki anlayışı aynen devam ettirmekteydi.
Tim Weiner'ın son günlerde yayınlanan CIA tarihinde özetlediği gibi Eisenhower yönetiminin doktrini; "açıkça ABD ile ittifak halinde olmayan her türlü rejimi ortadan kaldırmak veya sınırlandırmak için her türlü yola başvurmak" iken dünyanın her köşesinde Kremlin'in azgın saldırganlığı ile yüzleşmesinden dolayı ABD'nin, işkence, terör, yıkım ve şiddetin vahşi bir gösterisi ile birlikte insani değerlerin savunmasında ısrar etmesi anlaşılabilir bir şeydir. (3) Nitekim "yekpare ve acımasız komplodan" dolayı ve Rusya liderinin (Kruşçev) saldırı silahlarında sert bir indirime gitme önerisini reddetmesinden ve onun bu önerileri tek taraflı uygulamasına devasa bir askeri yapılanmayla tepki vermesinden dolayı sert bir şekilde lanetlenen John F. Kennedy'nin yaptıklarından anlaşılacağı gibi Truman'ın liberalleri haleflerini amansız düşman ve onun dünyaya hükmetme çabası hakkındaki ateşli retoriğe kolaylıkla bulaştırdılar. Kennedy kardeşler aynı zamanda "benzersiz bir yoğunlukla gizli faaliyeti serbest bırakarak" (Wiener) ve dünya çapınca korkunç sonuçlarla hatta sonunda nükleer bir savaşın eşiğine gelerek Eisenhower'ın izin verdiği yıllık önemli gizli CIA operasyonlarını ikiye katlayıp Eisenhower'ı hızlıca geride bıraktılar. (4)
Fakat en azından daha vahşi olan düşman Çin'e benzemeyen Rusya ile uğraşmak olanaklıydı. Daha düşünceli bilginler, Rusya'nın kolaylıkla barbarlık ve medeniyet arasına konulamayacağını kabul ediyorlardı. Henry Kissinger'ın sonradan bir akademik makalesinde açıkladığı gibi sadece batı Nevtonyen devrimi tecrübe etti ve bu yüzden batı dışındakiler hala "gerçek dünya, tamamına yakın bir şekilde, gözlemci için içseldir" anlayışına inanırken batı "kendini, gerçek dünya, gözlemci için dışsaldır anlayışına derinden adamıştır", "temel ayrılık" "çağdaş dünya düzeninin en derin problemidir." Fakat Kissinger, Rusya'nın, yağmur ve güneşin kendi kafalarında olduğunu düşünen üçüncü dünya köylülerinden farklı olarak dünyanın sadece bir rüyadan ibaret olmadığı anlayışını hayata geçiriyor olduğunu hissetti.
Sonraki yıllarda, iki rezil küresel fatihten ve onların sadık kölelerinden fazileti koruyan muhafızların cesur işlerini taklit etme girişimleri oldu. Örneğin, Gipper (Ronald Reagan) kovboy botlarını giydi ve Ulusal Alarm ilan etti çünkü Nikaragualı sürüleri Harlingen Texas'tan birkaç günlük mesafe uzaktaydılar ve devasa üstünlüğe karşın cesurca basını bilgilendirdi "Terk etmeyi reddediyorum. Ben, 'Asla teslim olmayın. Asla, asla asla.' diyen Winston Churchill adında bir adamı hatırlıyorum. Bu yüzden bizde asla terk etmeyeceğiz, teslim olmayacağız. Eleştirilmeyecek sonuçlarla birlikte elbette.
Bununla birlikte en iyi çabalarla bile bu girişimler, I. Soğuk Savaş günlerini geri getirmeyi başaramadı. Fakat şimdi, nihayet, hepimizi yok etmeden önce çevrelememiz gereken, dünyanın fethine azmetmiş baş edilemez bir düşman ortaya çıkarken eski günlere geri dönebiliriz, bu düşman: İran'dır.
Şüpheli bahanelere ve yüz kızartıcı araçlara rağmen sonunda çevrelenecek meşru bir güç olduğu zaman bu, ruhların heyecanlı Soğuk Savaş günlerini geri getirmeleri için bir yükseltici işlev görmektedir. Fakat "Rice ve Gates gibi şu an ABD dış politikasını yöneten eski Kremlinolojistler" (Wright) tarafından düzenledikleri şekliyle II. Soğuk Savaş'ın hatlarına yakından bakmak aydınlatıcı olacaktır.
Mark Mazzetti ve Helene Cooper 31 Temmuz tarihli New York Times gazetesine, çevreleme görevi "Ortadoğu'da büyümekte olan İran nüfuzuna karşı bir savunma hattı" kurmaktır şeklinde bir açıklamada bulundular. İran'ın nüfuzunu çevrelemek için, Pers Körfezi'nde muazzam deniz gücü konuşlandırmaları ve tabiî ki mukayese kabul etmeyen hava gücü ve kitle imha silahlarıyla birlikte İran'ı ABD ve NATO'nun kara gücüyle kuşatmalıyız. Ve Condoleezza Rice'ın "itidal ve reformun güçleri" olarak adlandırdığı bölgedeki güçlere büyük silah akışını sağlamalıyız. Bu güçler Mısır ve Suudi Arabistan'ın vahşi tiranlıkları ve özel bir cömertlikle gözetilmesi gereken, şimdiye kadar askerileşmiş yüksek teknolojili ABD ekonomisinin uzantısı olan İsrail'dir. Hepsi İran'ın nüfuzunu çevrelemek içindir. İran'ın yaptığı yıldırıcı bir meydan okuma gerçekten.
Ve yıldırıcı da gerçekten. Irak'ta İranlıların desteği, Şii nüfusun büyük bir çoğunluğu tarafından hoşnutlukla karşılanmaktadır. Tahran'a Ağustos'ta gerçekleştirdiği bir ziyaretinde Irak başbakanı Nuri el-Maliki, ruhani lider Ali Hamaney, başkan Ahmedinecat ve diğer önemli yetkililerle görüştü ve Maliki'nin entelektüel kusurlarını haber veren Los Angeles Times'ın manşetine gönderme yaparsak "Tahran'ı bölgesel bir tehlike olarak deklare eden ve Iraklı liderin bunu anlaması gerektiğinde ısrar eden" Bush'tan sert bir paylamayı üzerine çekerek Irak'ta güvenliğin gelişmesinde "olumlu ve yapıcı" rolünden dolayı Tahran'a teşekkür etti. Aynı zamanda birkaç gün önce Washington'un favorisi Afgan başkan Hamid Karzai, Bush'un rahatsızlığını büyük oranda arttıracak şekilde İran'ı ülkesinde "bir yardımcı ve çözüm" olarak tarif etti. (5) Benzer problemler İran'ın yakın komşularının ötesinde de bol bol var. Wright'ın haberine göre anketler, Lübnan'da, Lübnanlıların çoğunluğunun İran destekli Hizbullah'ı "ülkelerini İsrail'e karşı koruyan meşru bir güç olarak" gördüklerini gösteriyor. Ve Filistin'de "demokrasi teşviki" konusunda başka bir bölüm olarak ABD ve İsrail tarafından Filistin nüfusunun "yanlış tarafı" oylamalarından dolayı zalimce cezalandırılmasına neden olan İran destekli Hamas serbest seçimleri kazandı.
Fakat bunlar sorun değil. İsmi belirtilmeyen bir ABD hükümet görevlisine göre ABD saldırganlığının ve daha zayıf olanlara akan silah akışının amacı; "bölgedeki herkesin daha saldırgan bir İran tarafından gerçekleştirilen bir kas gösterisi olduğuna inandıkları şeyle" yüzleşmektir"herkes" teknik bir terim olarak Washington ve onun sadık müvekkilleri anlamına gelmektedir. (6) İran'ın saldırganlığı; bölgede pek çok kişi tarafından olumlu karşılanması ve komşu Irak'ta ABD işgaline karşı gösterilen direnişi desteklemesidir.
İhtimal dâhilinde olmasına rağmen çok az tartışılan öncelikli kaygı; mesleki basının haberlerinde geçtiği şekliyle "Rusya ve Çin bu gün, bölgedeki ABD etkisine karşı oluşturulan Orta Asya güvelik kulübünün bir zirvesinde İran cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecat'a ev sahipliği yapıyorlar" haberinin gösterdiği gibi İran'ın doğuya etkisidir. (7) "Güvenlik kulübü" son yıllarda yavaş yavaş şekillenmeye başlayan Şanghay İşbirliği Örgütü'dür (ŞİÖ). Örgütün üyeleri arasında sadece Rusya ve Çin gibi devler yok aynı zamanda enerji zengini Orta Asya devletleri; Kırgızistan, Özbekistan, Kazakistan ve Tacikistan da var. Afganistan devlet başkanı Hamid Karzai de Ağustos zirvesinin onur konuğuydu. "Amerikalılar için hoş olmayan bir diğer gelişme de Türkmenistan devlet başkanı Kurbanguli Berdimuhammedov'un da zirveye katılması için yapılan bir daveti kabul etmesiydi." Bu, ABD'nin ülkeyi Rusya'dan izole etme üzerine kurulan köklü politikasının tersine giderek özellikle de enerji konusunda Rusya ile olan ilişkilerini geliştirmenin bir diğer aşamasıydı. "Mayıs'ta Rusya, Avrupa'ya gaz sağlamadaki tekelini sağlamlaştırarak ve Rus bölgesini pypas edecek olan ABD destekli planla rekabet başlatarak Türkmenistan'dan daha fazla gaz ithal etmek üzere yeni bir boru hattı inşa etme anlaşması imzaladı." (8)
İran ile birlikte üç resmi gözlemci devlet daha vardı: Hindistan, Pakistan ve Moğolistan. Washington'un benzeri bir statü isteği reddedildi. 2005 yılında ŞİÖ, Orta Asya'daki her türlü ABD askeri varlığının sonlandırılması için çağrıda bulundu. Ağustos buluşmasına katılanlar, Rusya topraklarında gerçekleştirilen ilk Rus-Çin ortak askeri tatbikatını izlemek üzere Urallara uçtular.
Şanghay İşbirliği Örgütü ile İran'ın ortaklığı; saldırılarını, Çin'in ticaretini arttırdığı ve bölgenin en kıymetli ülkesi olan Suudi Arabistan ile ilişkiler geliştirdiği Ortadoğu'ya uzatmaktadır. Suudi Arabistan'da İran etkisinden çok çabuk etkilenen bastırılmış Şii bir nüfus varve Suudi petrollerinin çoğunun üzerine konabilirler. Ortadoğu petrollerinin yaklaşık %40'ı batıya değil doğuya gitmektedir. (9) Doğuya akış artarken ABD'nin, 60 yıl önce devlet bakanlığının Suudi petrolünü "stratejik gücün muazzam bir kaynağı" olarak tarif ettiği, dünya hâkimiyetinin bu aracı (petrol) üzerindeki kontrolü azalıyor.
I. Soğuk Savaş'ta Kremlin demir perde dayattı ve batı etkisini kuşatmak için Berlin Duvarı'nı inşa etti. Wright, II. Soğuk Savaş'ta eski Kremlinolojistlerin İran etkisini engellemek için "yeşil bir perde" dayatacak bir politika oluşturacaklarını söylüyor. Kısacası hükümet-medya doktrini şudur; İran tehdidi, Rusya'nın çevrelemeye çalıştığı batı etkisi tehdidine benzemektedir ve ABD tutkulu bir şekilde heyecanlandırıcı "yeni Soğuk Savaş"ta Kremlin'in rolünü üstlenmektedir.
Bütün bunun hepsi gözle görülebilir bir alaka olmadan sunuluyor. Bununla beraber ABD hükümetinin kendini Stalin üzerinden modelleğinin ve yeni Soğuk Savaş'ta onun halefi olduğunun kabulü en azından biraz utanma belirtilerini arttırmalıdır. Muhtemelen bu, İran saldırganlığını bir Sıcak Savaş derecesine tırmandırıyor şeklinde açıklama yapan Washington Post gazetesinin insafsız başyazısını nasıl açıklayabileceğimizin yoludur: "İran İslam devletindeki radikal bir devlet olan Devrim Muhafızları ABD'ye karşı savaşıyorlar ve olabildiğince daha fazla Amerikan askeri öldürmeye çalışıyorlar." ABD bu yüzden, onun sınırsız saldırganlığıyla karşılaşsa bile "Avrupalı diplomatlardan ve İran'ı sınırlandırmak için askeri harekâttansa diplomasi ve ekonomik baskı kullanma taraftarı olan diğerlerinden gelen hoşnutsuzluk söylenmelerini anlamaya değer" bularak, editörlerin gürlemeleri ile "mücadele" etmelidir. Onlara göre İran'ın, ABD'ye karşı savaştığının delili kesindir. Ne de olsa bu delil hiç bir zaman Amerikan halkını kandırmamış bir yönetimden gelmektedir hatta seleflerinin ünlü yıldız samimiyeti (Reagan'a gönderme) üzerinden daha da ileriye gitmiş bir yönetim.
Bir kerecikte olsa Washington'un iddialarının doğru olduğunu ve İran'ın gerçekten Amerikan askerlerini öldüren yol kenarı bombalarını Şii milislere sağladığını, hatta belki de rehinelere yardım etmek bahanesiyle (bu çabalar sırasında rehinelerin sayısı üçe katlandı) Nikaragua'ya karşı sürdürülen illegal savaşı finanse etmek için Ronald Reagan tarafından Devrim Muhafızları'na bolca satılan ileri teknoloji ürünü olan silahların (İrangate) bazılarını da kullandığını farz edelim. (10) Eğer iddialar doğruysa İran, Afganistan'a istikrar ve adalet getirmeye yönelik Sovyet çabalarını bozmaya çalışan "isyancılara" Stinger füzeleri ve diğer askeri yüksek teknoloji ürünleri satan Reagan yönetiminin günahından çok küçük olan bir kısmını işlediğinden dolayı suçlanabilir. Muhtemelen İran, 1940-41'de barışçı ve muktedir Vichy Fransası'na saldıran terörist partizanları destekleyen ve böylece Pearl Harbor'ın hemen öncesinde Almanya'ya savaş ilan etmesini sağlayan Roosevelt yönetiminin cürümlerinin çok daha azından dolayı suçludur.
Birileri bu örnekleri daha da ileriye götürebilir. 1981'de Pakistan'daki CIA istasyon şefi Howard Hart, "Ben harika bir emirle yurt dışına gönderilen ilk şefim: 'Git Sovyet askerlerini öldür'. Düşünün! Ben onu sevdim" diyor. Tabi ki "görev Afganistan'ı özgürleştirmek değildi" şeklinde malumu tekrarlayarak yazıyor Tim Wiener CIA tarihi ile ilgili kitabında. Fakat "o asil bir amaçtı" diye yazıyor. Afganların kaderleri ile ilgilenmeden Rus öldürmek "asil bir amaç"tır. Fakat bir ABD istila ve işgaline direnişi desteklemek alçakça bir hareket ve savaş ilanı olacaktı.
Çok ciddi bir şekilde Bush yönetimi ve medya İran'ı, Irak'a "müdahale" ile suçlamaktadırlar eğer İran bu müdahalede bulunmazsa Irak yabancı müdahalesinden tamamen kurtulabilirmiş iddiasındalar. Bunun delili kısmen tekniktir. Uzaktan Kumandalı Patlayıcıların üzerlerindeki seri numaraların izi gerçekten İran'a işaret ediyor mu? Eğer böyleyse İran yönetimi bunlardan haberdar mı yoksa sadece İran Devrim Muhafızları mı bunlardan haberdar? Tartışmayı açarak Beyaz Saray, Devrim Muhafızları'nı "özellikle tasarlanmış küresel terörist" bir güç olarak damgalamanın, ulusal askeri bir yapıya karşı benzersiz bir hareket gerçekleştirmenin ve Washington'u geniş çaplı cezalandırıcı faaliyetler için yetkilendirmenin planlarını yapmaktadır. İnanmadan olayları seyreden dünyanın büyük bir çoğunluğu İran'ın komşularını istila ve işgal eden ABD ordusununveya şimdilerde 40 yıllık zalim işgalini, gayri meşru yerleşiminin ve bir yıl önce gerçekleştirdiği beşinci Lübnan istilasının hatırasını kutlamak için büyük bir askeri yardım almak üzere olan vekil İsrail'inbu iddiaya doğruluk payı katıp katmadığını soruyor.
Washington'un propaganda çerçevesiningörüntüye bakarsak dikkat edilmeden ABD ve Batı da "çılgın sol" olarak adlandırılan marjinal uç gruplar dışındaizah edilip haber olarak işlenip kontrolsüz bir şekilde kabul edilmesi aydınlatıcıdır. "Eleştiri" olarak dikkate alınan şey, Irak'ta İranlıların saldırganlığı ile ilgili Washington'un suçlamalarının doğru olup olmadığı söz konusu olduğunda şüpheciliktir. Rusya'nın, Nazi Almanyası'nın ve diğer saldırgan veya işgalcilerin propaganda standartlarını, bu günün liberal basın ve yorumcularının standartlarına ne kadar yaklaştırdıklarına odaklanan bir araştırma gerçekten ilginç bir araştırma olurdu.
Mukayeseler tabiî ki adil değil. Alman ve Rus işgalcilerden farklı olarak Amerikan güçleri meşru haklarıyla Irak'talar, prensipte, ifade etmek için çok uygun, ABD dünyanın sahibidir. Bu yüzden ilkel bir mantığın bir meselesi olarak ele alındığında ABD, başka bir ülkeyi istila ve işgal edemez. ABD sadece başkalarını savunur ve özgürleştirir. Aralarında en canavarca olanlarının olduğu selefler ortak bir şekilde aynı ilkeye yemin ettiler fakat yine çok açık bir fark vardı: onlar Yanlıştı ve biz Doğruyuz. QED (Quod Erat Demonstrandum) Söylenecek başka bir şey yoktur.
Bizler, ABD askerlerinin Irak'tan çekilmelerinin ardından gelecek uğursuz sonuçlarla ilgili sert bir şekilde uyarılırken başka bir mukayese akla geliyor. Bu mukayese, 22 Ağustos'ta başkan tarafından yapılan utanç verici bir konuşmada dikkat çekilen tercihli Çinhindi benzeşmesidir. Bu benzeşme; Vietnam'ın çoğunun yıkılmasının ve ABD, Güney Vietnam enkazından geri çekilmeye başlarken gerçekleştirdiği kanlı Laos ve Kamboçya bombalamalarının da aralarında olduğu Çinhindi'ndeki ABD tavrının kaydını zihinlerinden silmede başarılı olanlar arasında yeterli olabilir. Kamboçya'da, bombardıman Kissinger'ın soykırımı buyuran emirleriyle başlıyordu: "Hareket eden her şeyin üzerinde uçun"içinde, bombardımanın rapor edilen inanılmaz düzeyinin beş katı yani II. Dünya Savaşı'nda bütün müttefiklerin gerçekleştirdikleri bombardımandan daha fazla olduğunu ortaya koydukları nerdeyse hiç dikkat edilmeyen önemli bir çalışmada Kamboçya uzmanları Owen Taylor ve Ben Kiernan'ın gözlediği gibi, ABD'nin bu hareketleri "Kissinger-Nixon bombardımanı başlamadan önce görece daha az destek gören Kızıl Kimmerler'in ellerine kızgın bir nüfus verdi." İlgili bütün gerçekleri tamamen gizledikten sonra başkan ve birçok yorumcu için Kızıl Kimmerler'in suçlarını Irak'ı mahvetmeye devam etmenin meşrulaştırıcı bir nedeni olarak sunmak olanaklıdır.
Fakat kaba Çinhindi benzeşmesi çok dikkat çekmesine rağmen aşikar olan bir benzeşme görmezden geliniyor: Rusya'nın Afganistan'dan geri çekilişi; Sovyet analizcilerinin öngördüğü gibi, çok özgürleşmiş olarak gördükleri Kabil'deki kadınların yüzlerine asit fırlatarak kendilerini eğlendiren, halkın Taliban'ı gerçekten hoş görmelerine sebep olacak derecede düzensizlik ve terör yaratarak şehri nerdeyse yok eden Reagan'ın gözdeleri tarafından ülke ele geçirilir geçirilmez, şok edici bir şiddete ve yıkıma öncülük etti. Bu benzeşmeye gerçekten de "istikamet değiştirmeme" savunucuları tarafından oluşturulan mükemmel saçmalık olmadan da başvurulabilir fakat bu açıkça çok iyi unutulmuş bir şeydir.
"Dışişleri bakanı Rice'ın görevi: İran'ı çevreleme" başlıklarıyla basın, Rice'ın, İran "ABD'nin Ortadoğu'daki çıkarlarına meydan okuyan çok önemli tek ülkedir" uyarısını haber veriyor. Bu makul bir yargıdır. Washington'un "açıkça ABD ile ittifak etmeyen herhangi bir rejimi yok etmek veya sınırlandırmak için gücünün yettiği her şeyi" yapmalıdır şeklindeki köklü ilkesini göz önüne aldığımızda İran tek meydan okumayı gerçekleştiriyor ve İran'ın etkisini kuşatma görevinin yüksek bir önceliğe sahip olması doğaldır.
Başka yerde olduğu gibi bu durumda da Bush yönetiminin retoriği görece yumuşaktır. Ülkeyi, eşkıya ırkçı Forbes Burnham'a (1964'ten 1980'e kadar başbakan ve 1980'den 1985'e yani ölümüne kadar Guyana'yı yöneten politik lider) teslim eden CIA entrikalarıyla altüst edilen İngiliz Guyanası'ndaki serbest seçimleri ilerici Cheddi Jagan'ın (1957'den 1964'e kadar Guyana'nın başbakanıydı ve Sovyetlere yakınlığından dolayı İngiltere ve ABD tarafından yönetimden uzaklaştırıldı. 1992'deki serbest seçimlerde başkan seçildi ve 5 yıl bu görevi yürüttükten sonra bu görevdeyken öldü.) kazanma ihtimali tehdidi varken Kennedy yönetimi için "Latin Amerika dünyadaki en tehlikeli yerdi." (11) Birkaç yıl öncesine kadar, General Abdülkerim Kasım'ın CIA tarafından ciddi bir şekilde nüfuz edilen ABD yanlısı monarşiyi devirerek Ortadoğu petrolleri üzerindeki Anglo-Amerikan hâkimiyetini sonlandırmasından sonra Irak "dünya üzerindeki en korkunç yerdi" (CIA direktörü Allen Dulles). (12) Öncelikli endişe Ortadoğu'nun kıyas kabul etmez enerji kaynaklarını Ortadoğu halkı için kullanmada Nasır'a katılma olasılığıydı. Washington için sorun kontrol olarak erişim değildi. O zaman da ve yıllarca sonra da Washington, kasıtlı bir şekilde, güvenliğe şu an Oval Ofis'te oturan başarısız girişimci gibi Texas petrolcülerinin karı anlamını yükleyerek "ulusal güvenlik" çıkarlarında yerel kaynakları tüketiyordu. Fakat yüksek planlamacı George Kenan'ın çok önceden açıkladığı gibi "kaynaklarımızı korumayla" birlikte herhangi bir müdahale olmazsa koruyucularımızı rahatlatamayız.
Şüphe götürmez bir şekilde, ABD'yi izleyerek dünya çapında teröre, tahribe ve saldırganlığa bulaşmamasınaki bunlara bu günkü İran da muhataptır, eğer ABC'nin haberi doğruysa ABD, İran içinde terörist faaliyetler gerçekleştiren Pakistan'da konuşlanan Cündullah isimli terörist grubu desteklemektedirrağmen İran hükümetinin özellikleri sert bir şekilde lanetlenmektedir. (13) İran'la ilişkilendirilen tek saldırganlık İran, Washington'un yakın müttefiki Şah'ın idaresi altındayken körfezdeki iki küçük adanın alınmasıdır. ABD saldırganlığından kaynaklanan düzenli ayrılıkçı İranlıların düzenli protestolarıyla artan iç baskıya ek olarak İran'ın nükleer silahlar geliştirebileceği ihtimali çok tartışmalıdır. Nükleer enerjinin İran'ın hakkı olmasına karşınaralarında İranlıların çoğunluğunun olduğuhiç kimse onun nükleer silaha sahip olmasını istemez. Nükleer silahlara sahip olmaya çabalaması, kesin kanıtlardan hareketle dünyanın çoğunun dünya barışı için ilk tehdit olarak gördüğü ABD'nin desteğiyle hepsi nükleer silahlara sahip olan yakın komşuları Pakistan, Hindistan ve İsrail tarafından çok daha ciddi bir şekilde, varlığına yönelik bir tehdidi de ekleyecektir.
İran asıl politik doktrine meydan okuyarak ABD'nin Ortadoğu'yu kontrol etmesini reddediyor fakat asla askeri bir tehdit değildir. Tersine yıllarca dış güçlerin kurbanı oldu: yakın dönem hafızasına bakarsak, 1953'te ABD ve İngiltere'nin parlamenter hükümetlerini devirip yerine zalim bir tiranı geçirmeleri ve "uluslar arası toplumdan" hiçbir itirazla karşılaşmadan çoğu kimyasal silahlarla olmak üzere yüz binlerce İranlıyı katleden Saddam Hüseyin'in kanlı istilasını ABD'nin desteklemesi, İranlıların bütün bunlara sebep olanlar gibi kolaylıkla unutabileceği şeyler değildir. Sonrasında itaatsizliği için bir ceza olarak sert yaptırımlara maruz bırakıldı.
İsrail, İran'ı bir tehdit olarak görüyor. İsrail bölgenin tartışmasız hakimi olmak isterken İran aynı zamanda İsrail'in arzusuna boyun eğmeyen yerel güçleri destekleyerek zayıf bir karşı hat oluşturuyor. Bununla birlikte Hamas'ın uluslar arası sınırlar üzerine kurulmuş iki devlet konsensüsünü kabul ettiğini ve İran eşliğinde Hizbullah'ın ABD ve İsrail'i geleneksel retçiliklerinin içinde bırakarak Filistinliler tarafından kabul edilen her çözümü kabul ettiğini açıkça belirttiğini akıldan çıkarmamak faydalı olabilir. (14)
Fakat İran, İsrail için çok az askeri bir tehdittir. Ve olabilecek tehdit her ne ise eğer ABD, kendisinin ve İran vatandaşlarının büyük çoğunluğunun düşüncesini kabul ederse ve İran, İsrail ve oraya konuşlandırılmış ABD güçlerini de kapsayacak şekilde Ortadoğu'nun nükleer silahtan arındırılmış bir bölge olmasına izin verirse kolaylıkla aşılabilecektir. Herhangi biri "Ortadoğu'da kitle imha silahlarından ve menzillerinden dolayı bütün füzelerden arındırılmış bir bölge oluşturmak" için çağrıda bulunan 3 Nisan 1991 tarihli 687 sayılı BM Güvenlik Konseyi'nin kararını hatırlayabilir.
İran'a karşı askeri güç kullanımının sınırsız sorunların ötesinde bütün bölgeyi cehenneme çevirme riski taşıdığı yaygın bir şekilde bilinmektedir. İran hükümetinin çok az popüler olduğuTürkiye, Suudi Arabistan, Pakistangibi ülkelerde yapılan anketlerden, İran'a karşı herhangi bir askeri harekettense onun nükleer silahlara sahip olmasını tercih ettiklerini biliyoruz.
İran ile ilgili retorik, her iki politik partinin ve pratik olarak bütün ABD basınının meşru olarak kabul ettiği bir noktaya tırmandı ve gerçekten de Hillary Clinton ve diğer herkese gönderme yaparsak "bütün seçenekler masada" anlayışı geçerlidir, hatta nükleer silahların kullanımı da ihtimal dâhilindedir. "Bütün seçenekler masada" demek, Washington savaşla tehdit ediyor demektir.
BM Tüzüğü "tehdit ve güç kullanımını" kanunsuz kabul ediyor. Kanunsuz devlet olması için biçilmiş kaftan olan Birleşik Devletler, uluslar arası kanun ve normlara aldırış etmiyor. Biz istediğimiz herhangi birini tehdit etmeyeve seçtiğimiz herhangi birine saldırmayaizinliyiz.
Washington'un ateşli yeni Soğuk Savaş'ın "çevreleme" politikası Avrupa'ya sıçradı. İran füzelerine karşı bir kalkan olarak Avrupa'ya pazarladığı bir "füze savunma sistemi"ni Çek Cumhuriyeti ve Polonya'da kurma niyetindedir. İran nükleer silahlara ve uzun menzilli füzelere sahip olsa bile onları kullanarak Avrupa'ya saldırma ihtimali Avrupa'nın bir asteroid tarafından vurulma ihtimaline denktir, dolayısıyla Avrupa bir asteroid savunma sistemine yatırım yapsa bence daha iyi olur. Dahası eğer İran, Avrupa ve İsrail'e bir füze saldırısıyla ilgili küçücük bir niyete sahip olmuş olsaydı İran şu anda yok olmuş olurdu.
Tabi ki Rus planlamacılar kalkan önerisiyle çok fena sinirlendiler. Eğer Kanada'da Rus bir füze kalkanı sistemi kurulsaydı ABD'nin nasıl cevap vereceğini hayal edebiliyoruz. Ruslar, bir füze savunma sistemini kendilerine karşı ilk darbe silahlarının bir parçası olarak görmek için çok iyi bir sebebe sahipler. Böyle bir sistemin ilk darbeyi önleyemediği yaygın bir şekilde anlaşılmış durumdadır fakat bu sistem bir misilleme saldırısını makul bir şekilde engelleyebilir. Bu yüzden her açıdan "füze savunması" saldırıyı caydırıcı kılan bir engeli ortadan kaldıran ilk darbe silahları olarak anlaşılıyor. Ve Doğu Avrupa'daki küçük bir başlangıç kurulumu kolaylıkla sonraki yayılmanın bir üssüne dönüşebilir. Daha açık bir şekilde açıklanan amacı olan İran'ı düşündüğümüzde, böyle bir sistemin tek askeri fonksiyonu; İran'ın ABD ve İsrail saldırganlığı için caydırıcılığını önlemek olacaktır.
Olağan bir şekilde, "füze savunması" planlarına tepkisinde Rusya, Guam adasındaki ABD askeri üssünün yakınlarında son dönemde gerçekleşen bir olay üzerine, aralarında 15 yıllık bir aradan sonra nükleer silah taşıyabilen bombardıman uçakları ile uzun menzilli devriyelere yenileme kararının da olduğu tehlikeli jestlerini uygulamaya koydu. Analistlere göre bu hareketler "aralarında, Çek Cumhuriyeti ve Polonya'da bir füze savunma sisteminin de olduğu, Amerika ve NATO saldırganlığı olarak adlandırdığı şeye karşı" Rusya'nın kızgınlığını yansıtıyor (Andrew Kramer, NYT). (15)
Kalkanın çarkları öngörülemez sonuçlarıyla Ortadoğu'da ve başka yerde savaş ve olası bir ölümcül nükleer savaş ihtimalini arttırıyor. En yakın tehlike; kazara veya planlı bir şekilde Washington'un savaş planlamacılarının veya onların vekili İsrail'in II. Soğuk Savaşlarını sıcak bir savaş düzeyine tırmandırmaya karar vermeleridirbu durumda gerçek bir sıcak savaş kaçınılmaz olur.
Bu makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Wright, Washington Post, 29 Temmuz 07
[2] Muhabir Michael Wines, New York Times, 13 Haziran, 1999. Doolittle Raporu, Tim Weiner, Küllerin Mirası: CIA Tarihi, Doubleday 2007
[3] A.g.e, 77.
[4] A.g.e, 180.
[5] Paul Richter, LAT, 10 Ağustos, 2007. Karzai, CNN, 5 Ağustos, 2007.
[6] Robin Wright, "ABD'nin, Körfez Müttefiklerine Yeni Silah Satış Planları" Washington Post, 28 Temmuz, 2007.
[7] Henry Meyer, Bloomberg, 16 Ağustos 2007.
[8] A.g.e.
[9] Hiro
[10] Weiner
[11] Schmitz, Weiner.
[12] Weiner. Başarısız Devletler.
[13] Brian Ross ve Christopher Isham, "ABC Özel Haberler: İran'a Karşı Gizli Savaş," 3 Nisan, 2007; Ross ve Richard Esposito, ABC, "Bush İran a karşı yeni gizli eylemi onaylıyor," 22 Mayıs, 2007.
[14] İran Üzerine, bkz. Gilbert Achcar, Noam Chomsky ve Stephen Shalom, Tehlikeli Güç (Paradigm, 2007), ve David Barsamian editörlüğündeki, Ervand Abrahamian, İran'ı Hedefe Oturtma (City Lights, 2007). Hamas Üzerine, birçok benzer açıklamanın arasından, bkz. Hamas'ın en militan lideri Halid Meşal'in makalesi, "şimdi birliğimiz barış ve adalete giden yolu açabilir," Guardian, February 13, 2007. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah sürekli aynı pozisyonu almaya devam ediyor. Diğerlerinin arasından bkz., Irene Gendzier, Assaf Kfoury ve Fawwaz Traboulsi editörlüklerindeki, Lübnan'ın İçinden (Aylık Dergi, 2007).
[15] Kramer, "Soğuk Savaşın Geri Dönüşü, Rusya Uzun Menzilli Saldırı Uçuşlarına Geri Dönüyor," 18 Ağustos, 2007.