Genelkurmay Başkanı açıklama yaptı ve 'açılım bitti'.

Gerçekten öyle mi?

Elbette, hayır.

MHP başta olmak üzere herkes pekala biliyor ki, Genelkurmay Başkanı tarafından 30 Ağustos vesilesiyle yapılan açıklama, açılım sürecinde herkesin nerede durduğunun tanımlanmasıdır.

Nitekim metinde yer alan 'Güvenlik alanının dışında kalan ekonomi, sosyo-kültürel ve uluslararası alanlarda da devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğunu inanmaktadır' ifadesi, TSK'nın bu süreçte kendisine biçtiği rolü ortaya koyuyor.

Bu açıklamanın muhalefetin baskısından ve özellikle de MGK bildirisiyle başlayan tartışmalardan etkilendiği doğrudur. Ancak gerek metne hakim olan bakış açısı, gerekse yaşadığımız süreç, açılımın bitmesi bir yana henüz başladığını ifade ediyor.

H H H

Daha önce sıkça değinmeye çalıştık. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin sistem içindeki yeri değişmiştir. İlker Başbuğ'un yazılı açıklamasını, bu süreçten, özellikle de 'zamanın ruhu'ndan bağımsız okuyarak bir yere varamayız. Hele bu metinden hareketle TSK'yı tekrar sistemdeki eski yerine çekmeye çalışmak, bunun için de onu 'hassas' başlıklar üzerinden köşeye sıkıştırmak akıl alacak bir iş değil.

Genelkurmay Başkanı'nın üniter yapı, bölünmezlik gibi başlıklar üzerinden verdiği mesajlara gelince. Bunlar zaten ne MGK'da, ne devletin herhangi bir kurumunda, ne hükümetin gündeminde tartışma konusu değil.

Hükümetin süreci daha iyi yönetmek adına şu ana kadar daha çok 'dinleyici' pozisyonunda durması, sanki bu alanlarda 'suskun' kalıyormuş gibi bir imaj oluşturdu. Belki şu ana kadar derdini yeterince anlatamadı.

Fakat hükümet, zihnen bölünmüş, milyonlarca insanın ciddi bir 'aidiyet' sorunu yaşadığı bir ülkeyi, yeniden bir ve bütün kılmaya çalışıyor. Kimse bu gerçeği yok sayıp, 'ülkeyi bölüyorlar' gibi içi boş sözlerin ardına sığınmasın.
Muhalefet şu basit gerçeğe ve onun ortaya çıkardığı sorulara bugüne kadar cevap vermedi. Nasıl olur da ülkenin en büyük iki muhalefet partisi, milyonlarca insanın yaşadığı bir bölgelerde milletvekili çıkarmak bir yana, neredeyse oy bile alamaz hale gelir? Acaba bir ülkenin ayrışması ve zihnen parçalanması için daha fazla ne olması gerekir?

Bu tabloyu yok sayıp, ülkenin fiilen yaşadığı bir ayrışmayı 'Hani nerede sorun var, biz göremiyoruz' tuhaflığıyla karşılamak gibi kolaycı yaklaşımlar, bunun üzerine inşa edilmeye çalışılan öfkeli söylemler, şu ana kadar Türkiye'yi bir yere götürmedi. Bundan sonra da götürmesi mümkün değil.

H H H

MHP'nin akil isimleri, 2007 seçimlerinde AK Parti'nin doğu ve güneydoğuda aldığı oyların, Türkiye için ne kadar önemli olduğuna işaret etmişlerdi. Ne yazık ki şimdi bu gürültü patırtının ortasında bu sesleri duyamıyoruz. Oysa bugün çözüm için gereken, bu sağduyuyu yeniden ortaya çıkarmak.

Bazı kurumları yeniden geçmişteki pozisyonlarına ve reflekslerine zorlamak, onların sözlerini cımbızlayıp kendi tezlerine destek yapmak bize sadece zaman kaybettiriyor.

TSK, terörle mücadele sürecinde sadece teknik anlamda değil, pek çok yönden ciddi bir tecrübe edindi. Daha büyük soruna çözüm getirilmeden, terörle mücadelenin başarılı olamayacağını öngörecek kadar önemli bir tecrübe bu.

Zaman zaman aksamalar ve geçici krizler yaşansa da, devletin kurumları arasındaki mutabakat ciddi ölçüde devam ediyor.

Umudumuzu korumaya yeter de artar bile.

Kaynak: Star