Hesap edilmemiş adımlarla yüzleşme 
 
Ortada Türkiye Başbakanı'nı 'hizaya getirmeyi' hedefleyen komplo teorisini gündeme getiren çetin bir saldırı var. Erdoğan, metnin dışına çıktı veya buna zorlandı.
 
 
 

Yahut rakipleriyle mücadelede ülkesi, Türk diplomasisi ve özellikle de partisi için daha fazla puan, nüfuz ve rol kazanma fırsatı gördü. Rakipleri 'kendi sokaklarını' kaybetmek üzere olduklarını anladılar. Özellikle de en büyük muhalefet partisi CHP'nin lideri Deniz Baykal'ı deviren cinsel skandal sonrası ipleri ellerine aldılar ve CHP'nin de kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923'te ilan ettiği laik cumhuriyetin değerlerini savunma noktasında daha tutucu ve maceracı bir lider seçtiler.

Rakipleri diyoruz, çünkü Türk temyiz mahkemesi önceki gün darbe şebekesine üye olmakla suçlanan bir başsavcıyı serbest bıraktırdı. Ayrıca diğer dokuz tutukluyu ve özellikle de askerlerin ve istihbarattaki unsurların serbest bırakılması emrini verdi. Bu karar, mahkemeyi yargıya saygı göstermemekle ve anayasal ilkeleri ihlal etmekle suçlayan Erdoğan'ı öfkelendirdi. Yani zor iç ve dış mücadeleye giren bu adam, rakiplerinin yargı ve arkasındaki ordu kanalıyla göndermek istedikleri mesajı dayatma başarısı göstermesinden önce davranmak istedi.

Erdoğan, yargı ve orduyu hukuki ve anayasal yollarla vurmaya çalıştı. Ergenekon davası ve muvazzaf-emekli generallere ve yargıçlara kadar uzanan soruşturmalar kanalıyla bu konuda nispeten başarı sağladı. Hatta anayasa değişiklikleri yapma noktasında önemli bir puan kaydetti. Değişiklikleri yasaya dönüştürmek için yeterli oy oranına ulaşamadı, ancak bu durum halk referandumuna sunulmasına yol açtı. Yalnız şu an Erdoğan, temyiz mahkemesinin kararının yol açtığı bir 'nükseyle' mücadele ediyor. Rakiplerinin kendilerine güveni ise bu nükseyi artırıyor ve bu durum onları Erdoğan'ı iç ve dış düzlemde daha fazla kayba maruz bırakacak hesap edilmemiş adımlar atmaya sevk edecek.

Dış düzlemde Amerikan Kongresi ve İsrail Parlamentosu'ndaki 'özgürlük yandaşları ve insan hakları savunucuları' NATO üyesi ve güçleri Afganistan'daki savaşa katılan ülkenin yani Türkiye'nin başbakanına Dünya Kupası'nın sıcaklığı içinde sarı kart gösterdiler ve İsrail'den uzaklaşmayı sürdürme ve çıkarları tehlikeye atma aptallığına dair uyardılar ve devrilmesi yönünde kırmızı kart çıkarılması bağlamında üzerinde çalışılmış pratik adımları ima ettiler. Hatta belki yarım asır önce Adnan Menderes'e yaptıkları gibi darağacına da asabilecekleri mesajı verdiler.

Peki ne yapacaklar? Amerikan Kongresi ve İsrail Parlamentosu'ndaki Siyonist lobinin sürdürdüğü üzere Ermeni katliamları etrafındaki tartışmayı yeniden açmak. Geçmişte bu konu erteleniyordu. Çünkü kendi çıkarları ile Türkiye'nin çıkarları buluşuyordu. Mesele bir vicdan veya ahlak meselesi değildi. Şimdi ise dosya arşivden çıkarılıyor. Kongre, Ermeni katliamlarını tartışacak. Yakın zamanda kardeşi İsrail Parlamentosu da bunu yapacak. Ankara'daki karar sahiplerinin içeriği anlamaları ve kendilerine onurlu bir çıkış yolu bulmaları gerekiyor. Yoksa?!!

Siyasette her şey mümkün. Erdoğan nihayetinde kendi şahsi geleceğine, ülkesinin ve partisinin çıkarlarına mahkum. Fakat siyasi geleceği ülkesinin saygınlığından, halkının canından ve vatanının egemenliğinden geri adım attığı zaman daha fazla tehlikeye girecek. Bu yüzden Erdoğan dikkatli şekilde İsrail'e yükleniyor. Hizaya getirme veya Erdoğan'ın siyasi geleceğini tehdit etmek de dahil bütün ihtimaller açık. Fakat bütün yaşananlar ABD, İsrail ve Türk ordusu şeklindeki üçlü komplo teorisinin dışında mı? Türk ordusu, Batı desteğiyle tanklarını kışladan çıkarabilir mi? Ki Batı CIA'nın planladığı kanlı veya kansız askerî darbeleri tanımasını haklı çıkarma noktasında bildiğimiz ikiyüzlü dili destek almıştır.

Muhammed Harrub- Ürdün gazetesi El Rey 20 Haziran 2010 
 

Kaynak: Zaman