Ramazan ayı hayır ve bereket ayıdır. Senenin bütün aylarının en hayırlısı olan bu mübarek ayda yapılan iyiliklerin karşılığı kat kat fazlasıyla verilir. Bu ay her yıl büyük bereket ve hayırlarla gelir.
Ramazan aynı zamanda insanın salih amellerini ve hayırlarını artırması için bir fırsattır. Bu fırsatı iyi değerlendirerek, bu ayda salih amellerini ve hayırlarını artıranlar Ramazan'ın getirdiği bereketlerden ve hayırlardan daha çok yararlanmış olacaklardır. Böylece Resûlullah (s.a.s.)'ın da müjdelediği üzere rahmet, mağfiret ve cehennemden kurtuluş mükâfatına kavuşacaklardır.
Ramazan ayı içinde bin aydan daha hayırlı bir gece bulunmaktadır. Allah bu ayda kulları için rahmetinin kapılarını açar. Resûlullah (a.s.) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: "Bu ayı oruç tutarak, ibadet ederek ve hayır için harcamada bulunarak geçirenlere ne mutlu!"
"Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, (fenalıklardan) sakınırsınız diye oruç sizin üzerinize de farz kılındı. Sayılı günlerde. Sizden kim (bu günlerde) hasta veya yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Artık onu hiç tutamayacak kadar düşkünleşmiş olanlar ise (her bir gün için) bir yoksulu doyuracak kadar fidye verirler. Kim gönülden fazlaca bir iyilik yaparsa o kendisi için hayırlı olur. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır." (Bakara, 2/183–184)
Resûlullah (s.a.s.) bir hadisi şerifinde de şöyle buyurur: "Ramazan'ın ilk gecesinden itibaren şeytanlar ve cinlerin azgınları bağlanır. Cehennemin kapıları kapanır, artık (Ramazan'ın sonuna kadar) onun hiçbir kapısı açılmaz. Cennetin kapıları açılır ve artık (Ramazan'ın sonuna kadar) hiçbir kapısı kapatılmaz. Bir seslenici: "Ey hayırda öne geçen sen gel! Ey kötülükte ileri giden sen dur!" diye seslenir. Allah'ın o zaman cehennemden azad edilen kulları vardır. Bu her gece böyle olur." (Bu hadisi Tirmizi, Kitabu's-Savm, 1. bab'da rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir.)
Ramazan aynı zamanda cömertlik, hayır için dağıtma ve ihsan ayıdır. Mü'minlerin annesi Hz. Aişe (r.anha)'nın bildirdiğine göre Resûlullah (s.a.s.) insanların hayır yolunda en cömert olanıydı. En çok da Cibril (a.s.)'in kendisini çok sık ziyaret ettiği Ramazan ayında dağıtırdı. (Bu hadisi de Buhari, Kitabu's-Savm, 7. bab'da rivayet etmiştir.)
Ramazan, kişinin günâhlarından sıyrılarak bayrama bağışlanmış, günâhlardan arınmış bir şekilde girmesi için bir fırsattır. Bunun yolu da Allah'a ihlasla ibadet etmek, onun rızası için oruç tutmak ve Yüce Peygamber (s.a.s.)'in yolunu izleyerek zorda bulunan mü'minler için tasaddukta bulunmaktır. Müslümanların, bu ayda Resûlullah (a.s.)'ı örnek edinerek hayırlarını ve hayır yolundaki harcamalarını artırmaları, dünyanın çok değişik bölgelerinde zulüm gören, değişik maddi sıkıntılarla karşı karşıya olan Müslüman kardeşlerini hatırlamaları gerekir.
Dünya Müslümanları bu Ramazan'a da çeşitli sıkıntılarla ve acılarla girdiler. İslâm dünyasının birçok yöresindeki yaralar bu Ramazan'da da kanamaya devam ediyor. Bu yaraların sarılması ve kanamaların durdurulması ise ancak Müslümanların kendi aralarında dayanışmalarıyla, ümmet şuuru içinde birbirlerine destek olmalarıyla ve aynı bütünün birer parçaları oldukları şuuruyla hareket etmeleriyle mümkün olacaktır. İşte Ramazan bu şuurun tazelenmesi açısından ayrı bir önem taşımaktadır.
Orucun amaçlarından birinin de aç ve muhtaç insanların acı ve ızdıraplarını tanımak, onların yaşadıkları zorluk ve sıkıntıları bizzat yaşayarak onların dertleriyle dertlenmenin ehemmiyetini anlamak olduğu sık sık tekrarlanır. Fakirliğe, sefalete ve açlığa mahkum edilmiş insanların ızdıraplarını, dertlerini anladığımızı, onların dertleriyle dertlenmek istediğimizi herhangi bir şekilde dışa yansıtmazsak bu amaç gerçekleşmiş olur mu? İmkânlarımız olduğu halde orucun bu önemli amacını ruhlarımıza işlemediğimiz, pratik hayatımıza yansıtmadığımız zaman orucun çok önemli bir amacı bizim nefislerimizde gerçekleşmiyor demektir.
Resûlullah (s.a.s.) bir hadisi şerifinde: "Kim bir oruçluya iftar ettirirse kendisine aynen onun sevabı gibi sevap yazılır. Bununla birlikte oruç tutanın sevabından bir şey eksiltilmez" diyor. Burada kastedilen dost ve ahbaplara iftar ziyafetleri çekmek değildir. Elbette dost ve ahbaplara böyle bir ikramda bulunmanın da ayrı bir yeri var. Ancak hadiste kastedilen, oruç tutup da iftarlık yiyecek bulmakta zorluk çeken mü'minlere iyilik etmek, onların akşam iftar vaktinde karınlarını doyurmaları için infakta bulunmaktır.
Kaynak: Vakit