Değerli okuyucularımıza önce bu gibi ezan sesinin duyulmadığı, insanların namaz vakti diye bir şey bilmediği yerlere gitmeden önce Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Web sitesine girerek gerekli ön bilgileri almalarını tavsiye ediyorum. DİB Web sitesindeki ülkeye, şehre ve tarihe göre namaz vakitlerini ve kıble açısını gösteren program bu tür yolculuklarda çok işinize yarayacaktır. Bu nitelikteki şehirlere hatta dünyanın neresine giderseniz gidin yol hazırlıklarınızdan biri de gideceğiniz şehrin kıble açısını ve orada bulunacağınız tarihlerdeki namaz vakitlerini tespit etmek olmalıdır.
Oldukça önemsediğim namaz seferberliğine bizim de katkımız bu hatırlatmayı yapmak olsun. Çünkü namaz, bizim hayatımıza anlam kazandıran imanımızın ve tevhidî kimliğimizin en önemli amelî boyutudur. Türkiye toplumunda namazın önemi ve hükümleri yeterince anlaşılabilmiş değildir. Bazıları hâlâ "kalbim temiz" gerekçesine sığınarak Müslümanlığı sadece bir kalp aksiyonundan ibaret görüyor. Bazıları "kılarsam iyi Müslüman olurum, kılmazsam ihmalkâr; biraz ihmalkârlıkla ne olur?" kolaycılığıyla işi kurtarmaya çalışıyor. Bazıları "daha önümde tevbe etmek ve arınmak için epey vakit var" oyalanmasıyla sürekli erteleme yoluna gidiyor. Bazıları da normal şartlarda namazlarını kıldıkları halde istisnaî durumlarda özellikle de yolculuklarda "kaza ederim" kolaycılığına sığınıyorlar. Oysa bunların hiçbiri geçerli olmadığı gibi yolculuk namazı kazaya bırakmanın gerekçesi değildir. Bütün bu yaklaşımların temelinde namazın önemini ve hükümlerini bilmemek var. Ama biz ayrıntıya girmeden sadece bir hatırlatma yapmakla yetinmek istiyoruz.
Bangkok'a gitmeden önce bu şehrin namaz vakitlerini ve kıble açısını kaydetmem orada çok işime yaradı. Ramazan olması münasebetiyle imsak ve iftar vakitlerini takip açısından da büyük kolaylık sağladı. Aksi takdirde namaz vaktinden ve kıbleden anlayan birini bulmam mümkün olmayacaktı.
Ben sadece Bangkok'un değil Kuala Lumpur'un da namaz vakitlerini çıkardım. Gerçi orada ezan seslerini duyduğunuz, kaldığınız otellerde genellikle kıble istikameti işaretlendiği ve etrafınızdaki insanlardan gerekli bilgiyi alma imkânınız olduğu halde elinizde bir imsakiyeniz olması yine çok işinize yarıyor. En azından programınızı belirlerken namaz vakitlerini dikkate alıyorsunuz.
Bangkok'ta kaldığım otelde kıbleyi belirlemek için kat görevlilerinden birine batı istikametini sordum, bilemedi. Diğer kat görevlilerinden yararlanmak istedi, hiçbiri bilemedi. Kaldığım odada bir ok işareti önünde "N" harfi dikkatimi çekti ve kat görevlisine: "Bu, kuzeyi mi gösteriyor?" diye sordum. Emin olamadı ve birim şefini getirdi. Birim şefi bayan okun kuzeyi gösterdiğini söyledi. Yönleri merak etmemdeki sebebi de hemen tahmin ettiği için: "Siz, Müslüman mısınız?" diye sordu. Ben de davetin bir boyutunun imanî kimlikle ilgili olduğunu düşünerek Müslüman olduğumu söyledim. Yönlerden yararlanarak da kıbleyi tespit ettim ve yanımda götürdüğüm ince seccadeyi yere sererek Allah'ın izniyle gönül rahatlığıyla namazlarımı kıldım.
Bu gibi yerlere gideceklere yapacağım bir hatırlatma da yemeklerle ilgilidir.
Bangkok'ta kaldığım mıntıkada iki yerde "Müslüman Yemekleri" yazısı gördüm. Birinde "Müslüman ve Hindu Yemekleri" diye yazıyordu. Ama insan yine de emin olamıyor. Acaba gerçekten İslâmî hükümler dikkate alınarak hazırlanmış yemekler mi satılıyor yoksa Müslüman müşterileri avlama amacı mı var? Öte yandan caddede dolaşırken yemek tezgâhlarında çeşit çeşit hayvanların haşlamalarından ve kızartmalarından yapılmış yemek türlerini bolca görüyorsunuz. Anlatıldığında masal gibi geliyor ama bir işportacı bir tezgâh dolusu kertenkele kızartmasını yanınızdan geçirince veya kaplumbağa haşlamasından yapılmış yemekler satan işportacının önünde kuyruk oluştuğunu görünce her şeye inanıyorsunuz. Cadde kenarlarına yiyecek tezgâhları kurmuş kadınların bir yandan haşerat temizlerken diğer yandan meyvelerin kabuklarını soyup servise hazır paket yaptıklarını görünce meyveleri de içim çekmemeye başladı. Dolayısıyla kısa süreliğine bu gibi yerlere gideceklerin yanlarında kendilerine yetecek kadar hazır yemek götürmelerini tavsiye ediyorum. Fazla bir ağırlık oluşturmuyor.
Ben iki gece iftarı, sadece canlı ya da çok taze deniz ürünleri satan ve müşterinin seçip satın aldığı ürünlerden yapılmış paketi pişirip servis eden, oldukça temiz ama biraz pahalı SeaFood adlı markette yaptım. Üçüncü günün iftarında ve sahurlarda yanımda götürdüğüm hazır yemekleri yedim.
Kaynak: Vakit