Türkiye’deki modernistlerin temel sorunlarından birisi halka güvenmemek. Bu nedenle Türkiye ne zaman ‘değişim’ sorunuyla yüz yüze gelse onları bir korku sarıyor. Ne yapıp edip, bir müdahale yolu yaratabilmek amacıyla harekete geçiyorlar. Bu hareketlerin esasını da seçim dışı, demokrasi dışı yollara başvurmak oluşturuyor.

Suikast örgütlemekten, askeri darbe tezgâhlamaya kadar uzanan bir geniş alan onların faaliyet alanı olarak öne çıkıyor. Onlara göre; ‘Türkiye’nin çok partili sisteme geçmesi erken’ oldu. Onlara göre; hâlâ da çok partili sisteme güvenmek akıl karı değil. Bu güvensizliğin altında yatan temel mesele ise halk. Halk, hiçbir zaman onları istediklerini seçmiyor. Bu gidişle seçmesi de mümkün olmadığı gibi bir kanaat içindeler.
Bu halk korkusu, seçim korkusu onların psikolojisini bozmuş durumda. Bu ruh hali, onları seçilmiş meclislerin ve hükümetlerin üzerinde bir sistem kurulması fikrine götürüyor. 12 Eylül 1982 darbe Anayasası’nın da, 27 Mayıs 1961 darbe Anayasası’nın da temel mantığı ‘seçimlere’ güvenmemek üzerine kuruldu.

Şu anda Meclis’teki Anayasa değişikliği tartışmalarının özünü de bu ‘güvensizlik’ oluşturuyor. Onlara göre; halkın seçtiği meclisler ‘denetim’ altında tutulmalıdır. Anayasa’da yer alan siyasi partilerin kapatılması rejimi, yargıç ve savcıların atanması sistemi, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş felsefesi hep bu korkuya göre sistemleştirilmişti.

***
Deniz Baykal, dün CHP Meclis grubunda konuşurken, anayasa değişikliğinin parti kapatılmasına ilişkin maddesini Meclis’in reddetmesi konusunda ilginç bir değerlendirmede bulundu. Bu kararın ortaya çıkması sağlayan milletvekillerine şükranlarını sundu, büyük bir tarihi görev yerine getirdiklerine dikkat çekti.

Kimdi bu sonucun ortaya çıkmasına neden olan milletvekilleri? AK Parti içinden 8-10 kadar milletvekili. Bazı AKP’li milletvekilleri görüldüğü gibi genel başkanlarının, parti yönetiminin isteğine rağmen en kritik değişiklikte farklı yönde oy kullandılar. Bu kararı gören bazı CHP yöneticilerinin sevinçten ağladığı söyleniyor.

Görüldüğü gibi o ‘güvenilmez’ Meclis çoğunluğu, Anayasa değişikliğinin kritik maddelerinden birisini reddetti. Üstelik iktidar partisi içindeki bir gizli muhalefet, bu sonucu yarattı. Bu sonucu gördüğümde aniden ‘bu halka güvenilmez’ diyen, ‘bu milletvekilleri memur’ diyenler aklıma geldi.

Görüldüğü gibi AKP milletvekilleri öyle iktidarın her dediğini yerine getirmeyebiliyorlar. Geçen yıl yapılan yerel seçimleri hatırladım. Halk da AK Parti’ye iki yıl önce yüzde 46.7 oy vermişti, daha sonra ise bu desteğini yüzde 38’4e düşürmüştü. Halk bazılarının sandığı gibi ‘sadaka’yla oy vermiyordu, ‘kömür, fasulye’ye bakarak oy vermiyordu. Halkın kendi değerlendirmesi, sağduyusu bir şekilde kendisini ortaya koyuyordu.

***
AK Parti’nin iki genel seçimi üst üste kazanması üzerine bazı çevreler, ‘rejim elden gidiyor’ korkusu üzerinden siyasetlerini geliştirdiler. Neydi ‘elden giden’ rejim: Laik Cumhuriyet. Bu çevrelerin iddiasına göre; AK Parti Cumhuriyet’i yıkacak ve ‘İslamcı bir rejim’ kuracaktı. Türkiye İran olma tehlikesiyle yüz yüzeydi.

Gerçekten Türkiye bir rejim değişikliğiyle yüz yüze miydi? Böyle olmadığını bu tezi ortaya atanlar da biliyordu. Türkiye’de bir şeyler değişiyordu, ancak bu değişiklik büyük ölçüde geriye doğru değil ileriye doğru oluyordu. Yasalarda, yönetmeliklerde yapılan değişiklikler Türkiye’yi geçmişe göre daha demokratik bir yerlere götürüyordu.

Rejim bir tehdit altında değildi ama, kafaları tek partili Cumhuriyet’e göre şekillenmiş anlayışlar, ikinci bir partinin gelip çoğunluğu elde etmesini, onlardan farklı bir şekilde ülkeyi yönetmeye kalkmasını bir ‘rejim değişikliği’ olarak algılıyorlardı. Onun üzerine hemen ‘korku’ teorileri üretiliyordu. Anayasa değişikliği girişimi de aynı şekilde yansıtılmaya çalışılıyordu.

***
Anayasa değişikliğine farklı itirazlar yapılabilir. Asıl itiraz ise bu değişikliklerin ‘yetersiz’ olduğu şeklinde olabilir. Ben de böyle düşünenlerdenim. Ancak yapılması istenen bu değişiklikleri de ülkemizin demokratikleşmesine yarayacağını görüyorum.
Gelin görün ki, ne zaman AKP Anayasa değişikliği talebiyle ortaya çıksa yer yerinden oynuyor. Hemen ‘rejim’ elden gidiyor korkusu peydahlanıyor.

Bunlar tamamen üretilmiş korkular. Bu halka güvenmek gerekiyor. Seçilmemiş seçkinlere, üst yargı kurumlarına, askeri yönetim arzularına karşı yine de Meclis’e ve halka güvenmek gerekiyor.

Anayasa değişikliğinin siyasi partilerin kapatılmasına Meclis denetimi getirmesine ilişkin maddesi demokratik bir içeriğe sahipti. Muhtemelen bu değişiklik maddesi AKP içinde, ‘Bu BDP’nin de kapatılmasını zorlaştırır’ diyen milliyetçilerin oyuyla reddedildi.
Sonuçta ortaya çıkan Meclis iradesidir. Daha iyi bir sistem olmadığına göre, Meclis’e ve halkın tercihlerine güvenmek yine de en makul olanı değil mi?

Kaynak: Radikal