Hacı adayları yola çıkıyor yine. O ihrama bürünür ilkin. İhram deyince akla ilk gelen şey dikişsiz beyaz elbisedir ama aslında ne çok manası var bu giysinin.

Öncelikle insanlar arasında eşitsizlikler hükümranlıklar ve boş kibre yol açan makam, servet ve rütbe farklarını bir anda sıfıra indirir. Kalbinizin gücü, aklınızın sınırları ile karşılaşırsınız. Her türlü gösteriş ve maskeden arınmış olarak kendi içinize dönersiniz ki bu ürpertici durum neredeyse ölümle eşdeğer. İhram giymek ölmeden evvel ölmektir bu yüzden. Son bir mühletle yeniden dünyaya gönderilmiş ve bir kez daha şans verilmiş bir insanın halidir bu. Kaybolup gitmiş, dünyanın parlak taşlar gibi ışıldayan iğvaları karşısında varoluşun temel hedeflerinden uzaklaşmış olan insan, uzaklardan eve dönecek ve varoluş hakikatiyle karşılaşacaktır. Güç vehmettiği, karşılarında baş eğdiği insanların, karmaşık dünyevi güçlerin hepsi geride kalmış ve güzel bir fakirlikle yegâne nimet verici olan Rabb'ine yönelmiştir. İhramı aynı zamanda takva elbisesi.

İhram giyen kişiye konan kimi yasakların başında Mekke ve çevresindeki bitkileri koparmak, yeşilliklere zarar vermek vardır. Yanılıp da bir yaprak koparırsa dalından, cezası vardır. Bu dünyadaki tek bir yaprağın bile büyük kıymeti vardır çünkü, nimetlerle incitmeden, gereksiz yere örselemeden kardeşçe iletişim kurulmalı, illa tüketilecekse saygıyla muamele edilmelidir.

Mekke'de haram bölgesinde bir hacı adayının kazara da olsa devekuşu yumurtasına verdiği zararın cezası Peygamber tarafından her biri için bir günlük oruç ya da bir yoksul doyurma olarak verilmişti mesela. Aslında sadece doğal hayat değil, toplumsal ve sosyal hayatın da yasaları var. İnsanlar hacının en çetin doğal çevresini oluşturur ve karşılıklı ilişkilerin hakkaniyetle yürütülmesinin yolu yordamı da Rabbimiz tarafından öğretildi peygamberler aracılığıyla. Bu bilgiler bütün insanları tarağın dişleri gibi eşit görmeyi, sadece şu an yeryüzünde yaşayan insanların değil, gelecekte var olacak insanların da hakkını hukukunu şimdiden teslim etmeyi gerektiriyor. Huzur ve iyilik istiyorsak, herkes yerini yurdunu cürmünü bilmeli ve yerlerin ve göklerin adaletle ayakta durduğunu anlamalı. Yaşamak için hava ve su kadar gereklidir bu dünyada adalet. Suyun, toprağın, rüzgârların, güneşin, ayın ve daha nice yarattıklarının sahibi olan yüce Allah, hepimizin en onurlu ve ahenkli bir şekilde nasıl yaşayacağımıza dair ipuçlarını gösterdi açıkça.

Hamuru karılan ve tesviye edilen insanlar olarak ses veren balçıktan yaratıldığımız bildiriliyor Kur'an'da. O halde toprak, su ve soluduğumuz hava, çevremizde en çok korunması, gözetilmesi, kirletilmesine müsaade edilmemesi gereken aziz ihsanlar. Bunlara ihanet, doğrudan kendimize ve Allah'ın varlığı yaratmasına ihanet olur. Bir hacının çevresini saran her şey azizliği, varlığa iman ve hikmetle yaklaşılmasını gerektirir. Allah'ın Rahman sıfatıyla bize vermesi, lütfetmesi gibi bizim de ihsan gözüyle bakmamız lazım verilenlere.

Onlar: Ey Rabb'imiz! Sen bütün bunları boş yere, iş olsun diye yaratmış değilsin, derler. (Al-i İmran 191)

Silahlar, savaşlar, sanayi atıkları, yeryüzüne acımasızca saldırıp her şeyi tüketme hırsı, ırkçılık, ayrımcılık, ayrıcalık savaşları, bozgunculuk ve fesat Tanrı'ya savaş açmaktan başka bir şey değil. Yaratılan çevre kirliliği ve atılan amansız bombalar bu güzel gezegende sayısız bitki ve hayvan türünün yok olmasına sebep oldu. Oysa onların her birinin oluşumu ve mevcut haline ulaşması milyonlarca yıl aldı ve bir hikmetle doğanın dengesini oluşturdular. Nadide bir varlığı, canlıyı, özenle yaratılmışı ne hakla ve ne cür'etle yeryüzünden silebilirsiniz? Cahilliğin en alt basamağıdır bu. İnsana meleklerin ihtiram etmesi söylenmişti ama herhalde bu insana değil.

Mikat hac yasaklarının başlama noktası. Rehber burası Mikat sınırı dediğinde hacı adayını bir ürperti alır. Kalbini kaplayan incinmişliklerden, bilerek bilmeyerek işlediği günahlardan, her türlü mahlûkata yönelik hak ihlallerinden tövbelerle uzaklaşma, yükünü indirme zamanı gelmiştir. Yaralı gönülle temiz bir sayfa açarak kanatlanmaya hazır olmak lazım.

Kâbe, Ali Şeriati'nin dediği gibi alçaldıkça yükselmenin bir göstergesi ve daha nice hikmetler gereği Mekke'nin en çukur yerinde inşa edilmiş herkese haline göre cevap veren bir ev. İşte burada tavaf ederken hacı anlar ki çevre denilen olgu bütün evren. Onu kuşatan yerler, gökler, bitkiler, hayvanlar, taşlar ve gezegenler her birisi canlı, kendine göre şuur sahibi ve Yüce Rabb'imizi tesbih etmekle meşgul. Tavafın yönü gezegenlerin dönüş yönüdür bu yüzden. Bu ritme katılmak ve yaratılmışların ahenk ve imanla döndüğü yörüngeye girmektir tavaf.>>>Devamı>>>