1995 yılı veya sonrasına denk gelen süreç özel bir tarihî öneme hâiz. Bu tarihten itibaren iyi döşenmiş bir yemek odasına veya Londra'da bir restorana giren herkes güzel bir Rus kadınıyla karşılaşacağına emin olabilirdi. "Güzelin" dünyası bu fenomeni gerçekten yakalayamamış olsa da benim hatırladığım bütün kadınlar bu durum karşısında aşırı derecede afallamış durumdaydılar.
Bu kadınlar yarı Kazak veya Moğol-Tatar kırması bir soydan geliyorlardı ve mükemmel bir tene sahiptiler. Çoğu pahalı elbiselerden oluşan çok zevkli giysileri taşıyorlardı ve yumuşak deri ayakkabıları, mükemmel saç tuvaletleriyle arzı endam ediyorlardı. Genellikle yanlarında yaşlı, bazen oldukça yaşlı, belki evli, hoş da görünmeyen adamlar olurdu. Odanın ölüm sessizliğini bozan kısık ve cazibeli bir ses tonuyla konuşurlardı. Son on yılını Sovyetler Birliği'nde geçirmiş iş arkadaşımın böyle birine sanki bir yaratığa bakar gibi gözünü kırpmadan baktıktan sonra başını iki yana sallayarak "Peki ama daha önce neredeydiler?" dediğini çok net hatırlıyorum.
Final rauntlarının eski Sovyet Bloğundan tenis şampiyonlarının dikkat çekici ve şaşırtıcı geçit törenine sahne olduğu Avustralya açık tenis şampiyonalarından söz açıldığında arkadaşımın sorusunu devreye sokmanın tam zamanı gelmiş olur. Aslında 1970 ve 1980'lerin Sovyetler Birliği hakkında söyleneceklerin arasında kadınsı zerafet olarak bilinen şeye rastlanmaz. Yine 1970 ve 1980'lerin profesyonel kadın tenisçileri hakkında söyleneceklerin arasında da son Avustralya açık tenis şampiyonasının galibi Maria Sharapova benzeri herhangi bir sporcuya rastlanmaz.
Bunlar daha önce neredeydiler?
Bu oldukça saçma bir soru (evet, çok saçma bir soru). Fakat bu sorunun çok ilginç bir cevabının olduğuna inanıyorum. Dolambaçsız açıkça söyleyecek olursak, Sovyetler Birliği kadınsı güzellik için bir pazar değildi. Orada moda dergisi olmadığı için moda dergileri güzel kadınlarla belirmedi. Reyting kaygısı olmadığı için yüksek reyting için güzel kadınlara bel bağlayan televizyon dizileri de yoktu. Güzel kadınlara yönelecek, onlarla evlenecek yeterince zengin adam yoktu ve zengin yabancı adamlar da ülkeye istedikleri türden giriş izni alamıyorlardı. Tabii ki orada da film starları vardı –ki ben Stalin'in favorisi olduğu söylenen Lyubov Orlova'nın bir star olduğunu düşünüyorum– ama bu meşhur oyuncular şehvetli ve şaşırtıcı olmaktan çok erdemli ve güler yüzlü olmaya çalışırlardı. Normal olmayan farklı güzellik, aynı normal üstü yetenekler gibi, Sovyetler Birliği'nde ve uydu Cumhuriyetlerinde fazlaca kuşkuyla karşılanırdı.
Bu, tabii ki orada hiç güzel kadının olmadığı anlamına da gelmiyor. Sadece bakışlarını değiştirecek kozmetik ürünlerine ve pahalı elbiselere sahip değillerdi. Daha da önemlisi meslekî kariyerlerini uluslar arası alanda tamamlamak için yüzlerini kullanıma sunmuyorlardı. Londra'nın sergi salonlarını süslemek yerine Minsk, Omsk veya Alma-Ata'da oturuyorlardı. Modacılar tarafından hazırlanmış elbiseler yerine ucuz polyester giyiyorlardı. Eyalet meclis üyesi, Komünist Parti denetçisi, tabii ki ev hanımı da olabilirlerdi ama kızları giydiren bir "moda" olmazlardı. Birkaç moda yayını görülmüş olsa da onlar kızları giydiren "moda" olmayı hiç istemediler.
Bu noktada kızları giydiren "moda" örneği olarak Natalia Vodianova'nın hikayesinden bahsetmek öğretici olacaktır. Bekar ve muhtaç bir annenin kızı olarak Nizhny Novgorod'da doğdu. Vodianova ilk 15 yaşını mahalle pazarında meyve satmak için eviyle pazar arasında koşturmacayla geçirdi. (Biyografisinde yazdığına göre başarılıydı da.) 17 yaşında Fransız bir manken ajansı tarafından fark edildi ve kendisinden üç ay içerisinde İngilizce öğrenmesi istendi. Paris'e gittikten sonra öğrendi de. Aristokrat bir İngilizle evlendi. Calvin Klein parfümünün "yüzü" oldu. Yılda 4 milyon dolardan daha fazla kazanıyor. Moda dünyası komik olacak kadar bön ve yapaydır, ama Vodianova'yı, 1989'dan önce eşine rastlayamayacağımız bir şekilde, Nizhny Novgorod'dan annesinin küfürbaz arkadaşlarından çok uzağa, Londra'ya getirdi.
Nihayetinde insanın diğer yapıp ettiklerinde yaşanan değişim moda dünyasında da yaşandı. Geçmişte eğer Doğuda doğduysan uluslar arası sermayenin dikkatini çekmek için satranç oynamak veya jimnastik şampiyonu olmak zorundaydın. Bugün ise, önceden yapıldığı gibi Parti tarafından onaylanmayan artistler –romancılar, sanatçılar, bilgisayar uzmanları- şansı ve şöhreti yakalayabiliyorlar. Yetenekli girişimciler için gökyüzünün altı sınırlı.
Güzellik bir şanstır ve fakat birçok hüner için de aynı şey söylenebilir. Açık pazar, diğer yetenek çeşitlerine ne yapıyorsa aslında güzel kadınlara da aynısını yapıyor. Öyleyse gelecekte erkeğin dikkatini üzerine çeken Sibiryalı sarışını listenin en sonunda görürsen sevinmelisin. Onu senin düzenlediğin akşam yemeğine getiren aynı mekanizma günün birinde kanser tedavin için seni Ukraynalı bir doktora veya servet kazanman için Polonyalı bir borsa uzmanına götürebilir.
Çeviren: Aynur Erdoğan