"Adalarınızı satın, batıyorsunuz hatta Akropolis'i de" Bild Gazetesi manşeti, 4 Mart 2010Tabloid gazetelerin manşetlerini hazırlayan gazeteciler, bazen kullandıkları alıntıları doğru bir şekilde aktarmasalar da hikâyenin özünü çok iyi yakalarlar. Bild gazetesinin manşetine taşınan Alman siyasetçinin sözleri bunu çok iyi örnekliyor: "İflas etmiş bir taraf, mali kaynak sağlayacak her türlü şeyi kullanmalı ve alacaklarına hizmet etmelidir... Yunanistan mevcut borçlarını ödemek için sahip olduğu binalar, şirketler ve pek çok boş adadan faydalanmalıdır." 

Alman siyasetçinin tam demek istediği Bild'in manşetine açık ve net bir şekilde taşındı: Almanlar, Avrupa'da yaşayan herkesin faturasını ödemekten artık bıktı, alenen tutarsız olan resmi istatistikleriyle sorumsuz Yunanlıları mali destekleriyle kurtarmak istemiyorlar, Avrupa'nın son mercideki finansmanı olmaya içerliyorlar, "Avrupa ittifakı" adına Yunanistan'ın büyük bütçe açığını kapamalarını bekleyen evrensel talebe karşı çıkıyorlar ve uzun zamandır ilk kez bunu yüksek sesle söylüyorlar. Bir taraftan tabloid gazeteler Akropolis'in satışını önerirken, diğer yandan Almanya'nın ciddi gazetesi Frankfurter Allgemeine Zeitung bile emeklilik yaşının 61'den 63'e çıkarılması yüzünden protestolar düzenleyen Yunanlılara, Almanya'nın emeklilik yaşını çok kısa bir süre önce 65'ten 67'ye yükselttiğini hatırlatıyor: "Bu, Yunanlılar emekliliklerinin tadını çıkarsın diye Almanların ileride emeklilik yaşını 67'den 69'a çıkarması mı demektir?"

Yunanlılar ise zamanlamaya hiç dikkat etmeksizin, buna cevaben, kendi içerlemelerini azametle gözler önüne serdiler. Yunanlı bir bakan BBC'ye "Nazilerin Yunanistan Merkez Bankası'ndaki altınları ve paraları aldığını ve hiçbir zaman geri ödemediklerini" söyledi. Atina valisi ise, Almanlardan Nazilerin savaşta verdiği hasarı karşılamaları için 70 milyar Euro (95 milyar dolar) talep etti. Yunanistan tüketici dernekleri, Almanya'nın mali yardımından ya da Avrupa'nın Yunanistan'ın bütçe kesintilerine gitmesi talebinden memnun olmadıkları için Alman ürünlerini boykot etme çağrısı yaptı. Resmi açıklamalarda, Almanlar bu tür eleştirilerin kendilerine "yardımcı" olmadığını belirtti. Gayri resmi açıklamalarda ise, Alman basını yukarıdaki örnekte olduğu gibi köpürdü ve Alman siyasetçi ve seçmenlerin görüşlerini ilk kez net olarak yansıttı.

Merak uyandıran şey ise neden tüm bunların şu münferit anda yaşandığıdır: Ne de olsa, Almanya, Avrupa ittifakı için yalnızca nakit para değil aynı zamanda tarım sübvansiyonları sağlamakta, fakir bölgelere yardım etmekte, İspanya ve İrlanda'da otobanlar inşa etmektedir vs. ve bundan da on yıllardır şikâyetçi olmamıştır. Varşova'daki bazı çocuk parklarına, bu parkların, çoğu Alman vergi mükelleflerinden gelen "Avrupa parası sayesinde inşa edildikleri" yazıları konulmuştur. Pekâlâ, neden Alman vergi mükellefleri bir anda Yunanlıları şikâyet etmeye başladılar?

ALMANLAR BİR GÜN YETER DİYECEK

Bunun bariz cevabı kötü zamanlama ile ilgili olsa gerek: Almanya hâlâ fiilen ekonomik bunalım içinde, işsizlik göreceli yüksek ve yeni koalisyon hükümeti harcamaları kıstı. Başka bir deyişle, Almanlar uzun süredir ilk kez gelirlerinde, emeklilik güvencelerinde ve eğitim kurumları da dâhil olmak üzere devlet kurumlarında doğrudan bir mali sıkıntı yaşıyorlar. Eğer, Almanlar ekonomik döngünün bu münferit zamanlarında hiç kimseye -özellikle de kendilerinden erken emekli olabilenlere- mali destekte bulunmak istemiyorlarsa, kimsenin onları suçlamaya hakkı yoktur.

Daha örtülü cevap ise Nazi dönemine dair yapılan açıklamalarla ilgili olabilir. Avrupa Birliği'nin 1950'lerde kurulmasının arkasındaki itici güç, Almanya'nın II. Dünya Savaşı'ndaki suçudur: Bununla birlikte diğer ülkelerin farklı motivasyonları olmuştur, Avrupa ekonomik ve siyasi ittifakı, Alman bakış açısından, uluslarını ve tekil tarihlerini geniş ve daha akla uygun bir tarihe eklemlemeye hizmet etmiştir.

Avrupa, birliğin devamını sağlayacak başka etmenler de yarattı; örneğin, Euro -Yunanistan'ın borçları için oynak bir şekilde kullanılan, kıtanın para birimi olan Euro- ABD ile yarışabilecek ortak bir pazar oluşturmak için yaratıldı. Ancak, her zaman siyasi gereklilikler ekonomik gerekliliklerin önüne geçmektedir ve Almanların milli egemenliklerinden ödün vermeye imkân tanıyan temel dürtülerinin yokluğunda, tüm birlik dağılacaktır.

İşte bu nedenle Almanların Yunanlılara karşı öfkelenmesi ya da içerlemesi son derece önemlidir: Ne de olsa Almanya savaşa dair kişisel anıları olmayan genç bir kuşak tarafından yönetilmektedir. Almanya tarihine dair tartışmalar şimdilerde sadece Almanya'nın kurban ettiklerine değil aynı zamanda savaş zamanında bombalanan ve savaştan sonra da Yunanistan'dan ya da başka ülkelerden sınır dışı edilen bizatihi Almanların kaderine odaklanmaktadır. Er ya da geç, Almanlar yeterince ödün verdiklerine ve Avrupa'ya olan borçlarını ödediklerine müşterek olarak karar vereceklerdir. Adalardaki villalarıyla, geniş emeklilik haklarıyla iyilik bilmez Yunanlılar vesilesiyle, beklenen gün düşündüğümüzden de erken gelebilir. 9 Mart 2010, Washington Post

Kaynak: Zaman