Bu sene NATO iki ülkede tanıtım kampanyası düzenliyor. Bu ülkelerden biri Türkiye... Kampanyanın vesilesi, Türkiye’nin NATO üyeliğinin altmışıncı sene-i devriyesi. Bu kampanyaya ihtiyaç duyulmasının nedeni ise NATO’ya desteğin Türkiye’de AB ve ABD’deki vasatın çok altında kalması...
Marshall Fonu’nun (GMF) “Transatlantik Eğilimler” araştırmasına göre Türkiye’de “NATO ülke savunması için önemlidir” diyenlerin oranı sadece yüzde 37.
“NATO önemlidir” diyenlerin oranındaki düşüş trendi ABD’nin Irak işgaliyle başlıyor. GMF’in Türkiye’de NATO ölçümünü ilk yaptığı yıl olan 2004’te Batı İttifakı’nı destekleyenlerin oranı yüzde 53 çıkmış; ardından her yıl irtifa kaydederek 2007’de 30’lar bandına oturmuş.
NATO, ABD’nin Irak işgalinde rol oynamadı ama imajı bu işgalden büyük zarar gördü. Nedeni de basit: NATO, Türkiye dâhil birçok Ortadoğu ülkesinin kamuoyunda ABD’yle özdeşleştiriliyor.
Bu arada NATO’nun bilgilendirme kampanyası düzenlediği ikinci ülke hangisi biliyor musunuz?
Paradoksa bakın ki o ülke ABD.
Ortadoğu’da insanlar NATO’yu ABD’yle bir görürken buna mukabil Amerikalılarda ülkelerinin NATO’yla ilişkisine dair bir bilinç eksikliği tespit edilmiş olmalı...
Türkiye’de ise hayli utangaç bir tanıtım kampanyası sürdürülüyor.
Mesela, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’in Türkiye’nin İttifak’a üyeliğinin 60’ncı yıldönümü münasebetiyle geçen şubat ortasında Ankara’ya yaptığı ziyaret, bu kampanyanın en önemli etabıydı aslında. Ve bu ziyaretin kampanya ile ilişkilendirilmesinden özenle kaçınıldı.
Geçen kasımda Brüksel’e yaptığımız bir ziyarette Türk yetkililerinden NATO’nun kendilerine bu kampanyanın içeriği hakkında danıştığını, kampanyaya Türkiye’nin de katkılarının olacağını öğrenmiştik.
Türkiye’nin NATO’ya üyeliği utangaç bir hal aldığı için bu kampanya da farklı olmuyor.
Utangaçlığın kökeninde başlıca iki neden var...
Birincisi iç politika. Mevcut iktidar, Cumhuriyet Türkiye’sinin Batı kaynaklı modernizmin değerlerini referans almış siyasi kültürünü kendisininkiyle değiştiriyor; ülkeyi din, tarih ve kadim kültürü üzerinden tanımlayan bir kimliği egemen kılıyor.
“Batı İttifakı”na mensup olmanın bu yeni kimlik tarafından izahı da tabii ki Batı’yla paylaşılan değerler dairesinde değil, faydacılık esasına göre yapılıyor.
“NATO Türkiye için neden iyidir?” sorusuna Türk yetkilileri artık şu cevabı veriyorlar: “NATO’daki tüm siyaset ve güvenlik tartışmalarının içindeyiz ve istemediğimiz her şeyi engelleme imkânına da sahibiz”.
Türk kamuoyundaki NATO desteğinin bu denli düşmesinde iktidar sözcülerinin Batı karşıtı söylem ve tutumlarının etkisi de inkâr edilemez. İktidar ve kamuoyundaki Batı karşıtlığı birbirini güçlendirerek, NATO algısının kötüleşmesinde “aşağıya doğru burgu” etkisi gösteriyor.
İkinci neden de dış politika...
İktidarın dikkatini, mesaisini ve enerjisini büyük ölçüde Ortadoğu’ya teksif etmesinin güncel gerekçesi “Arap Baharı/İsyanları”nın zorlayıcılığı olabilir elbette. Ama bu Ortadoğu ilgisi, ekonomik, siyasal, ideolojik ve tarihsel bir tercih olarak çok daha önce ortaya zaten çıkmıştı.
AKP iktidarı ve onu destekleyen iş çevreleri bölgeye dönük büyük beklentiler içinde... Ve bu nedenle bölgenin Batı ve Türkiye hakkındaki algısı önem taşıyor.
TESEV’in geçen ekim ve aralık aylarında 16 Ortadoğu ülkesinde yürüttüğü “Ortadoğu’da Türkiye Algısı” konulu araştırma ilginç fikirler veriyor.
Bölge ortalamalarına göre, “Batı’nın etkisi ve varlığı” yüzde 12 ile Ortadoğu’yu ilgilendiren en önemli konular arasında üçüncü sırada...
Türkiye, hakkında en olumlu düşünülen ülke (yüzde 78).
Buna karşılık Türkiye’nin Batılı müttefikleri hakkında olumlu görüş bildirenlerin oranları bir hayli geride kalıyor: ABD yüzde 33, Birleşik Krallık yüzde 36, Fransa yüzde 46 ve Almanya yüzde 52.
Bölgede barışın sağlanmasında olumlu etkisi olan aktörler sorulmuş... Türkiye yüzde 77 ile birinci çıkmış, BM yüzde 58 ile ikinci, aynı oranda AB... NATO ise yüzde 46 ile sonuncu olmuş.
AKP’nin hariciyesi bu verileri de dikkate alarak bir Ortadoğu politikası kurgularsa, genelde Batı’yla ve NATO’yla Türkiye arasında mesafe varmış gibi yapar mı, yapmaz mı? Ortadoğu’da imajı pek de olumlu olmayan Batı İttifakı’yla kol kola görünmenin AKP ve onu destekleyen muhafazakâr sermaye açısından riskli yönleri olur mu, olmaz mı?
Türkiye’nin utangaç NATO üyesi rolünü oynaması biraz da bu yüzden mi acaba?
Kürecik radarı İran’a karşı iken, “Değildir” demek...
Verilerin İsrail ile paylaşılmasına teknik olarak hiçbir engel yok iken, öyle değilmiş gibi yapmak...
Güvenlik NATO’dan, “ekmek” Ortadoğu’dan olunca siz ne yapardınız?

Kaynak: Milliyet