Türkiye"deki siyasi boşluğu her zaman güç (Asker) dolduruyor! Bu birinci dünya savaşının paylaşımının İslam dünyasındaki devamının garantisi ve sadece Türkiye değil bütün bir İslam coğrafyasında durum bundan farklı değildir. Fakat devran dönüyor! Gücün kendisinde parçalanmalar oluyor! Yeni güç dengeleri oluşuyor ve bu gücün siyasete yeniden müdahaleleri var. Uluslararası gücün kendi içindeki çatışmalarını dikkatle gözlemekte yarar vardır…

Bu kadar önemli olan gücün tanımı üzerine düşünelim, işleyişi üzerine ve siyasi varlığının dayanaklarını tartışalım!

Güç; nesne ve özne üzerine yapılan baskı ve onu tabii mecrasının dışına çıkarmaya zorlamadır. Yani güç; bir olayı, bir olguyu, bir fikri, bir düşünceyi, bir felsefeyi, bir inancı ve onlardan neşet eden bir eylemi fıtri (doğal) olmayan yöntemlerle değiştirmeye yarayan her türlü baskı yöntemleridir. Ve gayrı meşrudur. O yüzden gücün siyaseti açıklık, şeffaflık ve doğruluk taşımaz! Hakkaniyet, adalet ve eşitlikten uzak, liyakat ve ehliyeti de içermez! Bu güç sadece birilerinin iktidarını sağlamlaştırmaya ve meşru olmayan işlerin kolaylıkla uygulama sahasına konulmasına yarar! Millet yararına ve halkın genel çoğunluğu için çıkarı olmadıkça kılını kıpırdatmaz!

Bütün meşru alanları işgal eden bu güç meşru güçleri de devre dışı bırakan yöntemler kullanır. O yüzden bu tarz yönetimlerde sık sık siyasete müdahil olunur ve siyasetin mecrası değiştirilir. Çünkü kendi mecrasında akan şey bu tarz gücün dışına çıkmaya zorunludur! Bu zorunluluk da siyaseti tasarımlamak için sürekli müdahaleyi gerektirir…

 Bazen milletin siyasete müdahalesi söz konusu olsa da belirleyici olan militer güçtür. Kırılgan ve naif bir inşa üzerine kurulmuş milletin siyasi yapısı güçlendirilmediği takdirde sürekli tazyike maruz kalacaktır.

Son bir ayda yaşadığımız terör olaylarını ve siyasal gelişmeleri birde bu gözle okumaya çalışalım! Bir bardak suda kopartılan fırtına sonucu hepimiz Kuzey Irak"a gireceğimizi, ABD, Avrupa Birliği, Barzani ve Talabani ile savaşacağımızı ve PKK"yı ininde vuracağımıza inandırılmıştık. Önceki gün (12.06.2007) PKK saldırmayacağını ilan etti. Başbakan öncelikle içerdeki terör eylemlerine işaret etti. Basında da ciddi sorular eşliğinde (Sedat Laçiner, Ahmet Altan) meydana gelen terör eylemlerinin oluşturduğu güvenlik zaafına dikkat çekildi. Ortalığı kaplayan toz duman arasında Tunceli de meydana gelen karakol baskını ve diğer terör saldırılarının askeri zafiyeti üzerine durulamamıştı.

Aslında böyle bir gelenekte yok sanırım! Belki bu bir ilk; basında ciddi bir şekilde sorular eşliğinde bu sorun sorulaştırıldı…

Bütün bu meydana gelen siyasi oyunların altında yatan gerçek ne?

Bana göre kasıtlı bir şekilde oluşturulmuş siyasi hayat ve bu siyasi hayatın sağladığı gücün oluşturduğu siyasi boşluktan kaynaklanmakta! Bunun tipik örneğine önceki gün (12 06 2007 İttifak/ Star) kendi köşesinde değinen Mahir Kaynak"ta atıfta bulunmakta! Liberal ve İslamcı ittifakının geleceğinin olup olmayacağını sorması ve laik kesimlerin batı karşıtlığı ve düşmanlığının yersizliği gibi…

Yani Türkiye deki ittifakların ve ihtilafların yanlış mecralarda birleştiğini ve bu birleşmenin her an bozulabileceğini görmemiz gerekmektedir. En sıcak örnek ise ANAP ve DYP birleşmesinin fiyasko ile neticelenmesi ve resmen ıskartaya çıkarılmalarıdır. Benzer bir akıbette MHP"yi beklemektedir. Şehit cenazelerini siyasi arenaya çevirmelerinin cezasını oy sandıkları açıldığında görecektir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte başlayan siyasete müdahale terör faaliyetleri ile de desteklenerek halkın oyları etkilenmeye çalışılmaktadır. Ancak artık bu halk eski halk değildir! Fakat siyasi mühendisler bunu anlamamış görünmekte kararlılar. Tabii sonuçlarına katlanmayı göze aldıktan sonra bize bir şey söylemek düşmez!

Bizim için asıl önemli olan gücün siyaseti belirlemesinin önüne geçilememesi ve böyle bir çabanın olmamasıdır! Siyaset kendi doğal mecrası içinde bir hareketlilik kazanamadığı sürece operasyona açık bir biçim almaya devam edecektir. Bu durumda da ulusal ve uluslar arası güçlerin Türkiye deki siyaseti tanzim faaliyetlerine dur demenin imkânı kalmamaktadır.

Aklı başında her insanın, aydının, öncünün, dava erinin öncelikle siyasi boşluğun içinin doldurulması için düşünmeye başlaması ve gereken adımları atma iradesine sahip çıkmasıdır…

Bunun için atılacak ilk adım; ittifak edileceklerin ontolojik yapısı ile bağdaşık olmasına dikkat etmeleridir. Yanlış ittifaklar sadece siyasi boşluğun nedeni olabilir. İkinci adım ise; gücü eksene alan değil sivili, milleti hesaba alan ve siyasetini sivil alan üzerine inşa etme basireti göstermesidir. Üçüncü adım ise; her halükarda ahlaki yapıyı öne çıkarması ve yanlış emellerle siyasi arenaya göz koymamasıdır. Dördüncüsü ve en önemlisi ise; siyaseti bir geçim kaynağı olmaktan çıkararak milletin temel çıkarlarının eksene alındığı ve ayrıca hiçbir şekilde de milletin çıkarları ile kendi çıkarlarını tevhit etmemeyi ilke olarak benimsemeleridir.

Bu temel ilkeler eşliğinde ve buna eklenecek siyaseti siyasal alan içinde tutan başka ilkeler eşliğinde bir siyasi hareket öne çıkarsa, bundan hem millet ve hem de devlet yarar görür. Ancak böyle bir yarar başka güçlerin yararlarını ortadan kaldıracağı için pek istenmemektedir!

Benim önerim: sağlıklı bir siyasi yoruma ulaşmanın yolu, siyasetin üzerine örtülen kalın perdenin dışına çıkarak neler olduğunu gözlemlemeye çalışmaktır. Meydana gelen sis ve bulut ardından başka hesaplar görülerek gerçekler milletten saklanmakta ve gerçek hep milletin uzağına düşmektedir.

Mevcut siyasi yapılanmanın hiçbiri milletin iradesi sonucu oluşmuş siyasi yapılar değildir. Bu yargım belki ağır gelebilir. Ancak gerçek genelde sevimli değildir. Fakat bir avuç yiğit bu serüvene kalkışarak bütün siyaset bezirgânlarına hadlerini gösterebilir.

Korkunun ecele faydasının olmadığını bilmek, kendi çıkarı yerine hakikat adına bir gözü peklik yapma cesareti ve sığ bir algı yerine hikmetle buluşmuş bir basiret üzere bulunma sorunun çözüm anahtarıdır…

Bakalım bu anahtara kim sahip çıkacak?

 

 

Yasal Uyarı: Dünya Bülteni haber portalında yayımlanan yazarlarımıza ait makaleleri, site yönetiminin izni olmadan kopyalamak veya yeniden yayınlamak yasaktır.