Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan, mahkemeye son söz olarak söylediği, "Vereceğiniz karar hakkınızda hayırlı olsun." cümlesinin içinde saklı olan tehdidin bir benzerini dava başladığı zaman ortaya atmıştı.
Mahkemeye götürülürken "Bu balyoz birilerinin başına inecek, o zaman görecekler." demişti. Bavul bavul belgelere rağmen, 'vatana şu kadar hizmet ettik' türü hamaset edebiyatıyla davayı siyasi gösterme çabalarını kamuoyu bugüne kadar hayretle izledi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın 'seminerin dışına çıktılar' ve 'emrim dışında toplanıyorlardı' şeklindeki ifadeleri de sanıkları bu hamasetten vazgeçiremedi.
Hayatındaki her şeyi güç üzerine dizayn etmiş bu insanların mahkemeye söyledikleri son sözlerde hâlâ yargılanmanın şokunu yaşadıklarını görmek mümkün. Çetin Doğan, mahkeme heyetine, "Daha önce size bu haksız ve hukuksuz davayı inatla sürdürmekte cüret ve cesareti nereden alıyorsunuz?" diye sormuştum, derken aslında bu psikolojiyi ele veriyor.
Cüret ve cesaret! Gerçekten kriminal bir olayı yargılayan bir mahkeme cüret ve cesareti nereden alırdı ki? Gücün verdiği cesaretle işlenen suçları, güç ile örtbas edileceği düşünülen işleri bir gün gelip hukukun pençesi altına almak kimin haddineydi? Kim 12 Eylül darbesini sorgulayabilir, kim 28 Şubat'ı kritiğe tutabilirdi ki? İki dudağı arasında yüz binlerce askeri hareket ettirebilme kudreti olan generallerin yaptıklarının hesabı bir gün gelir sorulabilir miydi?
Biliyorduk ki, güç ile hukukun kadimden gelen bir kavgası vardı ve tarihte gücün hakim olduğu zamanlarda çoğunlukla zulüm, hukukun hakim olduğu zamanlarda da adaleti görmüştü insanlık... Bu ülke de, on yıllarca güç ile yönetilmiş, tartışılamayan, yargılanamayan, sorgulanamayan yüksek bürokrasinin istekleri doğrultusunda hareket etmişti. Yargılamalarda, hep suç değil suçu işleyenlerin kimlikleri tartışma konusu olmuştu.
Balyoz davası kararlarının bir başlangıç olmasını ümit ediyoruz. Bu karar, hukukun dışına çıkanlara bir gün gelip hesap sorulacağını göstermesi bakımından bir milat olmalıdır. Suçu, hele de bilerek ve kasten yapılan suçu, kim işliyorsa işlesin yargılama cesareti gösteren bir ülkenin önünde kim durabilir?
On yıl önce apoletlerin verdiği güçle devlet imkânlarını kullanarak, milletin seçtiği hükümeti devirmeye yönelik hareket edenler bir gün gelip yargılanır. Adaletin demir pençesi, 'ülke olağanüstü şartlara hazırlansın' diye kargaşa çıkaranların, adam öldürenlerin, bombalama yapanların yakasına yapışır ve adaletle yüz yüze getirir.
Balyoz davasından sonra hiç kimse hukukun kendisine vermediği güçleri, yetkileri kullanmayacak, gücüne güvenerek hiçbir hukuk dışı eylemin içinde olmayacak. Herkes bir gün gerçeklerin ortaya çıkabileceğini ve adaletin demir pençesinin yakasına yapışabileceğini düşünecek. Kimsenin yaptığı kasti faul yanına kâr kalmayacak.
Umut ediyorum ki Balyoz kararları yeni bir ülkeye uyanmamızı sağlar. Biz artık şahısları değil, suçu konuşuruz. Suça karışanların ağa babalarını değil de suçu konuşmaya başlarsak kimse hesaba çekilmeyeceğini düşünüp darbeye teşebbüs edemez, devlet içinde çeteleşme yoluna gidemez, sporda şike yapamaz... Eğer bunları yapanlar olursa da kimin yakını, kimin tanıdığı, hangi mesleğin mensubu olduğuna bakılmaksızın adalet onların yakasına yapışır.
Bugün gücün adalete yenildiği gündür. Bundan sonra herkes suç olan davranışlar içinde bulunurken, daha çok düşünecek.
[email protected]
http://twitter.com/mhmtkamis
Kaynak: Zaman