medeni cesaret, yüze gülüp arkadan kuyu kazmak, öfkeyi yenmek...
/
ihya'da (ulûmi'd-dîn; imam gazali) gıybet ve iki yüzlülüğü okudum. elbet pek faideli şeyler yazmış üstad-ı ekrem. biz faidelenmekde korkak ve okumakda ve akılda tutmakda gevşeklik etmesek...

bundan sonra, öfke ve zararları bahsi geliyor ki, bu bölümü tekrar be tekrar okusam yeridir. çünki, öfkemi zaptetmek ve sözgeçirmekdeki başarısızlığım, hayatımı ve akıl seyahatlerimi zorlaştırıyor. bu konuyu iyi çalışmam, iyi hazmetmem gerekli, elzem, zaruri...

(sen hâlâ oralarda mısın.. diye ense kökünden fısıltılarını duyar gibi oluyorum, işbu kadar kurnaz ve şeytana külahı ters giydirecek denli zeki olup, enayiliği kimseye kaptırmayan kerizlerin.)

ihya'yı okurken, şöyle bir hadis ile de karşılaşdım:
"kıyamet günü allah nezdinde en çok nefret edilenler, yalancılar ve mütekebbirlerdir. o kimseler ki, göğüslerinde arkadaşlarına nefret vardır; arkadaşlarıyla biraraya geldiklerinde ise onlara yağcılık ederler.  o kimseler ki allah'a ve peygamber'e itaate davet edildiklerinde ağırlaşır, şeytana ve onun emirlerine davet edildiklerinde duraksamadan icabet ederler."
dipnotda belirtildiğine göre: "ırakî, aslına rastlamadığını kaydetmektedir."
ırakî her ne kadar bu ifadenin hadis (peygamberimiz'in sözü) olduğuna dair aslına rastlamadığını belirtip şüphe izhar ediyorsa da; manasından, gerçekliğinden ve geçerliliğinden, doğruluğundan, gözucuyla etrafımıza baktığımızda; ciğerlerimizin her bir molekülünü, atomunu, elektronunu (işbirlikçisi nefsimiz ile, 'canımızınistemesi' ile) ele geçirmiş şeytanın bize düşmanlığı kadar; hem, içimizdeki mal mülk makam mansıb, şan şöhret ve riyaset hırsı, düşkünlüğü, bağımlılığı kadar apaçıklığından şüphe edebilir miyiz?

iki gün sonra ayağını kaydıracağı kişi ile oturup, pembe mumlu ve beyaz güllü masada yemek yiyen kalleş münafık tipler, medeni cesaret sahibi kabul edilmiyor mu!

bu tür medeni cesaret sahibi olup, böyle bir yemeğine şahid bulunduğum biri, el'ân bir neşriyat şirketinde müdir-i umum.

şimdi, böyle patronaja böyle müdir münasibdir, çünki, o patronaj dahi medeni cesaretin bu türüne sahib olmaklıkdan nâşi patron ve holding sahibi olmuşdur.

imdi; medeni cesaret'in altı oyulup, bu türden ikiyüzlülük betonuyla doldurulmadı mı? yani yüzsüzlük ve utanmazlık, eşitdir, medeni cesaret. hatta: kalleşlik, eşitdir, medeni cesaret.

(abdulkadir şener'in, meclis kürsisinden irad etdiği bir nutku hatırlıyorum: siyasetin ne kadar dürüstçe bir iş olduğunu ballandıra ballandıra ve anlata anlata bitiremeyince, çat diye ikiye yarılıp, tabanları yağlamış idim.)
medeni cesaret, elbet, öfkeyi yutmayı içerir.

medeni cesaret, kalleşlik karşısında öfkeyi yutup susmayı da gerektirir mi?
gıybet ve ikiyüzlülük karşısında öfkelenmeyi kontrol ile karşı çıkma cesaretini göstermek midir yoksa, asıl ve muteber medeni cesaret?

ve bu tür medeni cesaret, "sakın, doğrucu davutluk etme"lerle, "mahalleinin doğrucusu bir sen mi kaldın"larla, "mahallenin namus bekçisi misin"lerle hayatdan sürülmemiş midir; ve hâlâ daha, kırıntıları görüldükde, sürülmek istenmemekde midir?

iki yüzlü müsün, medeni cesaret sahibi misin, arkadaş?
kalleş misin medeni cesaret sahibi mi?
nefsine karşı korkak mısın, cesur mu?
içinde büyüyüp bir ejderha kesilmiş nefsine karşı durabiliyor musun --göreyim senin o cesurluğunu!

cesaret, güç ve kuvvetle karşına çıkmışlara gösterilirse cesaretdir. yoksa, yolunun üstündeki çimencikleri ezmişsin... bunu ne denir biliyor musun, ne denir? söyleyeyim mi? benden günah gitdi, söylüyorum: buna, "şeytanın ve nefsinin çifte tecavüzüne uğramak" denir...

ey serseri, serhoş köle; her gün, her an tecavüze uğruyorsun, haberin yok.

sonra kalkmış, bir tahta parçasına oturmuş, taht'a (tahtda) oturduğunu sanıyorsun, saltanat sahibi olduğunu sanıyorsun... o taht zannetdiğin tahtanın bir gün sana tabut olacağını akledemeyecek kadar kölesin işte, köle...

selam olsun bu köleliğin farkında olanlara,

selam olsun allah'ın kulu olma özgürlüğüne erenlere, vesselam.