Araplar ile Türkiye arasında karışık ve belirsiz bir ilişki olduğu şüphesiz. Bu ilişki, hilafetin merkezi Osmanlı İmparatorluğu'nun Arap bölgesinde egemen olduğu Osmanlı geçmişiyle sınırlı kalmayıp Arap yarımadasına askerî operasyonlarda bulunma ve Vahabilik hareketine sert muamele derecesine varmıştı.
 
Irak, Mısır, Şam diyarında uyguladığı sertlik, Beyrut ve Şam meydanlarında darağaçları dikmesi, bunun kanıtı oldu. Lübnanlılar ve Suriyeliler, geçen yüzyılın başlarında Cemal Paşa eliyle kurbanlarının anısını ebedî kılmak için Beyrut'un ortasında 'şehitler alanı' adını vererek bu sertliğin yıldönümünü ebedîleştirdiler. 20'nci yüzyılın başlarında dahi Şam diyarında Osmanlı dönemini konu edinen Suriye dizilerini, işkence ve sertlik yöntemlerini izleyenler bu tablonun boyutunu anlarlar.

Fakat siyaset ve çıkarlar dünyasında geçmişe takılı kalmaya, acılarını düşünmeye, geleceği aramaksızın ve çıkarlar dünyasında stratejik ilişkiler dokumaksızın geçmişe boğulmaya yer yoktur. AK Parti eliyle Türkiye, 2002 yılında bu partinin iktidara gelmesinden bu yana stratejik ilişkiler dokumaya çalışan esnek, ılımlı bir güce dönüştü. Fes ile fötr arasında kimlik çekişmesi yaşayan Türkiye, din ve acılı da olsa tarih bağıyla ortak olduğu Müslüman Arap Doğu'ya yöneliyor. Bir kez daha Türkiye, okyanustan Körfez'e Arap dünyamıza dublajlı dizileri, müzikleri, şarkıları, malları ve turizmiyle saldırıyor. Türkiye, kelimenin tam anlamıyla Doğu ile Batı arasındaki coğrafik konumu sebebiyle bir medeniyet köprüsü oldu. Daha da önemlisi, İslam ile Batı arasında bir medeniyet ve kültür köprüsüdür. Dahası Washington ve Avrupa başkentleri, Türkiye'yi ılımlı ve aydınlıkçı İslam'a örnek olarak sundu.

Ankara'nın etkin roller oynama, zıtlarla zeki ilişki kurma ve bölgesel zıtlıkları zeki şekilde bir araya toplama gücü dikkat çekici ve etkileyici. Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk yapıyor, İran ile ABD arasında arabuluculuk teklif ediyor. Aynı zamanda İran'la güçlü ilişkilerle bağlı. Ayrıca Arap Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleriyle işbirliği ve ortaklığa giriyor. Türkiye ayrıca Başbakan Erdoğan'ın İsrail Cumhurbaşkanı Perez'i Gazze holokostu, çocuk ve masumların öldürülmesi arka planında Davos'ta paylamasıyla Arapların ve Müslümanların saygısını kazandı.

Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri 2005'te ekonomik ve ticarî işbirliği projelerini, gıda güvenliği, yatırımlar ve turizm alanlarındaki projeleri kapsayan bir işbirliği çerçeve anlaşması imzaladılar. İki taraf arasında serbest ticaret anlaşmasına varılması için ilk adımdı bu. Ortada enerji ve gaz alanlarında da bir işbirliği var. Bu arka planda İstanbul'da geçen hafta yapılan birinci bakanlık toplantısı taraflar arasındaki çabaları taçlandırdı, siyasî, ekonomik, savunma ve güvenlik ilişkilerinin güçlendirilmesi için ortak bir yol haritası konularak taraflar arasında çeşitli alanlarda işbirliğine dair yeni ufuklar açtı. Toplantının göstergeleri ve mesajları olduğu şüphesiz.

Körfez-Türk yakınlaşması, karşılıklı ticaret düzleminde benzeri görülmemiş büyük sıçramalar gerçekleştirdi. Ticaret hacmi 2002'den bu yana sekiz kat arttı ve geçen yıl 16, 6 milyar doları aştı. Türkiye'deki Körfez yatırımları geçen yıl 10 milyar dolar engelini aştı. Bu yüzden Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye ile Konsey ülkeleri arasında başlığı 'bölge sorunlarıyla mücadele işbirliği, bölgede istikrar ve barışın yerleşmesine çalışmak' olan ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığını ilan etti.

Körfez ülkeleri, Türkiye'nin Körfez güvenliğinin küreselleşmesine katılım için ilave bir değer olarak Türk rolü ve varlığını kullanmalılar. Koalisyonlarımızın gücümüzü artıracağını, seçeneklerimizi genişleteceğini ve güvenliğimizi sağlamlaştıracağını söylemek yararlı olacaktır. Ortaklık taraflara kâr ve yarar olarak döner. Yapmamız gereken çıkar dili budur.

Katar gazetesi El Vatan
 
Kaynak: Zaman