Son günlerde şöyle bir cümleyi sıkça duyuyoruz. 'Ciddi bir fırsat yakalandı, kaçırılmamalı.'

Sözlükteki anlamıyla fırsat: 'Kaçırılamayacak elverişli durum. Birşeyden yararlanılacak en uygun durum.'

* * *

Kürt sorununda böyle bir aşamada olduğumuz, eğer bu fırsatı kaçırırsak bir daha yakalamanın çok güç olduğu sıkça vurgulanıyor.

Fırsat sözcüğü, kendi anlamı içinde bir telaş ve kaygıyı barındırıyor zaten.

Sizi, 'Ne yapılacaksa bir an önce yapılmalı' telaşına sürüklüyor.

Belki de en doğrusu, bu tür tanım ya da ifadelerin bizi sürüklemesine izin vermeden, tabloyu daha soğukkanlı okumayı denemek.

* * *

Evet, devlet içinde ciddi bir görüş birliğinden söz etmek mümkün.

Her ne kadar ülkenin iki muhalefet partisi son derece sert açıklamalar yapsa da, iç kamuoyunda çözüme dönük ciddi bir beklentinin oluştuğu da açık.

Uluslararası şartlar ve çok kullanılan ifadeyle konjonktür de bu süreci besliyor. Sözgelimi ABD'nin Irak'tan geri çekilme takvimi aşağı yukarı planlandığı gibi işliyor. Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi'nden Türkiye'ye sıcak mesajlar gelmeye devam ediyor.

Sorunun tarafları, belki yorgunluktan, belki herkesin aradan geçen uzun yıllar boyunca kendine göre aldığı mesafeden ve edindiği tecrübeden kaynaklanan bir duruşla 'çözümü ne denli arzu ettiklerini' ifade ediyorlar.

Bu da çok önemli.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Suriye ziyaretinde ortaya koyduğu çerçeve ve sözlerinin oluşturduğu yankı; Türkiye'nin bu coğrafyada söylediği sözün etkinlik katsayısının, geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde yüksek olduğunu gösteriyor.

Türkiye'nin, bugüne kadar önemli ölçüde sorunun bir parçası olduğu bir konuda, bugün çözümün ortakları arasında sesini yükseltmesi, önümüzdeki döneme ait ciddi işaretler veriyor kuşkusuz.

Sorunun parçasıyken, kaderiniz sorunu yönetenlerin elindedir.

Çözümün ortağı olmak bu anlamda büyük değer taşıyor.

* * *

Ancak unutulmaması gereken çok önemli bir nokta var.

Sosyal olaylarda, çözümden söz ederken, özellikle toplumda bir 'paket algısı' ya da bugünden yarına bir 'çözüm beklentisi' oluşturmamak çok önemli.

Sözgelimi Erbil'de toplanması beklenen Kürt Konferansı'na bu türden anlamlar yüklendi; hala da ısrarla bunu yapanlar var.

Nisan ayında toplanması beklenen konferans sürekli erteleniyor.

Elbette bu ertelemeyi tek başına bir olumsuzluk gibi görmek yanlış. Tıpkı konferansı 'çözümün adresi' görmenin yanlış olması gibi.

Ortada karmaşık, bilinen ve bilinmeyen çok sayıda aktörün var olduğu ve her şeyden önemlisi yılların üst üste yığdığı algılarla sürekli dönüşen bir sorun var.

Bugün siyasetin eli geçmişe oranla çok daha güçlü. İkna edici olabiliyor, kurumlar arasında denge oluşturmayı başarıyor. Bölgesel anlamda ve uluslararası zeminlerde kendisini iyi anlatmayı da başarıyor.

Bunların hepsi önemli ve değerli.

Ama 'fırsat' sözcüğünün çağrıştırdığı telaşa kapılmak bize telafisi güç hatalar yaptırmamalı.

Türkiye bu aşamaya kolay gelmedi. Bu yakıcı sorunun çözümüne katkı sağlamak çabalayan niceleri, ucuz ihanet suçlamalarının, üzerlerine yapıştırılan haksız suçlamaların altında ağır bedeller ödediler.

Endişe etmeyelim.

Türkiye bu aşamadan geriye gitmeyecektir. Açıkçası daha geriye götürmeye kimsenin gücü yetmeyecektir.

Yeter ki biraz daha soğukkanlı olalım.

Kaynak: Star