nasıl ki, vücudumuzdaki, bedenimizdeki menfi ve müsbet bakterilerin savaşında menfiler müsbetleri yiyip azaltırsa hastalanır, zayıflar ve ayakda kalamayız, toplumlar ve devletler seviyesinde de bu aynen böyle. toplum ve devletdeki (içdeki, bünyedeki) menfi unsurlar güçlenip, çoğalıp müsbet unsurları yer ve azaltırsa, toplum da, birey ve kurum planında hasta ve zayıf düşer; ve, nihayet ayakda duracak hali kalmayıp yere serilince, etrafındaki leşçiler/yiyiciler tarafından pençelenir, ısırılır, gagalanıp parçalanır ve kalıntıları toprağa (aslına) karışıp kavuşur.

   /

   şimdi filistinliler içlerindeki (batılılar tarafından bünyeye zerkedilmiş) siyonist israil kanser bakteri çetesiyle savaşıyor. hal–i hazırda yatakda, koma halinde (ariel şaron'u hatırlatan, buna katılmayabilir: haklıdır, hangi tarafın koma halinde bulunduğu, boyut/saha değiştirince, rahatça tartışılabilir; ancak, biraz zahirî yürüyoruz şimdi, bu satırlarda).

   kansere boyun eğmemiş, direnmeyi sürdüren unsurların oranı, filistin'i yatakda tutmağa yetiyor. eğer oran, yatakda tutmağa yetmeyecek seviyeye inerse, filistin de yatakdan toprağa yuvarlanacak ve toprak ile hemhal olacak –dünya müslümanları seyirci kalırsa (önceki gibi, üç kuşak eskiten haçlı krallığı gibi)...

   /

   fenikelileri (kenanileri) düşünelim:

   (okuduklarımız yanlış değilse) karadeniz sahillerinden italya'ya, belki daha uzaklara, ıfrikiye ve iberya kıyılarına kadar kolonileri (yabancı sermaye yatırımları) var...

   bu nasıl olmuş? şimdiki gibi binlerce grostonluk gemileri yokdu elbet (israil'in var). en fazla, şimdinin bir istanbul boğaz şehir işletmeleri vapuru cesametindeki gemileriyle ne kadar mal, techizat ve asker taşıyıp nakledebilirlerdi ki? ancak, o ne akıl, o ne teşkilatçılık, o ne ticari ve siyasi zekavetdir ki, hükmünü, günümüz teknolojisi için dahi geniş sayılabilecek bir sahada yürütebiliyordu...

   ancak, günümüzde, fenikeliler (ken'aniler) diye bir kavim, bir halk yok; şu kadar sene önce filistin'de (ve etrafında) yaşayıp, şu kadar geniş coğrafyada ticari ve siyasi nüfuz alanına sahip idi.. deniyor, o kadar. ya'ni, geçmişe aidliğin, geçmişe gömülmüşlüğün –ibretlik– malumatı.

   şimdi, onca parlak fenike zeka ve uygarlığının eseri yok. ne için? neden dolayı fenikeliler bitdi, tarihin tozu–toprağı oldu? bu toz olma, ne kadar bir sürenin, sürecin neticesi? alçalıp yükselmeler, hastalanıp tekrar ayağa kalkmalar oldu mu? en son yatağa düştüklerinde, ne kadar süre sonra mezara süprüldü fenikeliler? yüz sene mi, ikiyüz mü, üç mü?..

   yüz, ikiyüz, üçyüz sene sonra filistin'de, güçlü bir filistin islam devleti mi olacak, iyice semirmiş bir siyonist samiri devleti mi? yoksa, ikisi de toz olup, başka bir güçlünün bir eyaleti mi olacak orası?

   /

   işte bu, vücuddaki menfi bakteri/hüceyre ve müsbet bakteri/hücre savaşı, birbirini yeme hadisesi, aynen dünya olaylarında geçerli. bölgesel savaşlar, uç organın kötürümleşmesine ve kıl ve tırnak kesimine benzetilemez mi? tabii, ana vücud, zannediyor ki, sadece temizlenip yenileniyor (silah ve techizat satıp semiriyor, kâr ediyor); oysa, yenilenirken yenildiğini, semirirken kemirildiğini, kendinden bir parça olan tırnak ve saç–sakal ve diğer atılanlar (kirler, ölü deri) vasıtasıyle, kendisinin toprak (izafi yokluk) tarafından yenildiğinin (eksiltildiğinin) şuurunda olamıyor; bilakis seviniyor, rahatlıyor; doğru yoldayım, zannediyor... zannetmesi de gerekiyor; yoksa, nasıl şen–şakrak yaşayıp kendini ve bu dünyayı ma'mur edebilir (devasa binalar dikebilir, teknolojiler geliştirebilir, iktisadi yapı ve düzenler kurup işletebilir ve sesten hızlı vasıtalar geliştirebilir) ki?!

  

  

   )))MÜTEFERRİK(((


   CİHAN İLE SULH NEDİR?

   kişi, yaşadığı müddetçe, cihana mensub kendisi ile ve cihana mensub diğerleri ile alışveriş, rekabet ve savaş halinde. toplumlar ve devletler de aynen böyle. nihayet birey ve toplum cihanın toprağına uzanıp yatar; onun için cihanda sulh, cihan ile sulh (asıl, aslî sulh) akdedilmiş olur.

  

   BİR KİŞİ KAÇ KİŞİ EDER?

   ... timurlenk'de dahi bu böyledir: o bir kişi, ikiyüzbin kişiye emretdi: yüzbin kişiye, diğer yüzbin kişiyi katletmesini emretdi –ve bunlar onları katletdi. böylece, bir kişinin emri ikiyüzbin kişiye geçerli oldu.

   ya'ni: ikiyüzbin kişinin toplamı/hepsi, bir kişi (timurlenk) etmedi, edemedi –demek oluyor. –ama, bir kişi ikiyüzbin kişi etdi.–