Prof. Dr Binnaz Toprak her vesile ile "endişeli modern" Anadolu şehirleri üzerinden "oku"maya açıyor
Kendi çocukluğu ile şimdiki şehirleri mukayese edip, endişesi için bir tutam korku topluyor. "Korku"sunu şık bir imaj eşliğinde tescilletmeyi başardı nitekim: Endişeli modern.
Şu konuda anlaşalım: Hepimiz moderniz. Ve evet hepimizin endişeleri ve kaygıları var. Modern hayat; zamanı, kaygısız yaşama hürriyetini aldı elimizden.
Hepimiz modern olduğumuza göre neyi paylaşamıyoruz? Hayat tarzı kavgalarının sebebi ne?
Hepimiz moderniz ama hepimiz modernist değiliz.
Modernsitler çağın gereklerine, seküler yapısına kayıtsız şartsız teslimiyeti savunurken, modernler çağın gerçeklerine, "maruz kalmak" psikolojisi açısından yaklaşarak eleştirel mesafeyi korumaya çalışır.
Modernlerin içinde sosyalistler ve dindarlar olduğuna göre bu iki farklı yapıyı tekrar ayırt etmemiz gerektiğinde; dindarların modern hayatın icapları ile imanın esasları karşı karşıya geldiğinde, tercihini "zaruret miktarı" ölçüsü üzerinden yaptığını söylememiz gerekiyor.
Üst kimliğini dindar olarak açıklayan herkesin, modern hayatın kodlarına "zaruret miktarı" bir mesafe üzerinden yaklaştığını söyleyebilir miyiz? Hayır.
İşte modernistlerle, dindar modernleri karşı karşıya getiren kıvılcım tam da buradan başlıyor.
Mesela Binnaz Toprak'ın gençliğinin güzel günleri ile birlikte özlediği Anadolu şehirlerinin 1960'lardaki görüntüsü ile 2010'lardaki görüntüsü üzerinden gidelim.
İyi bildiğim bir örnek olduğu için Afyonkarahisar üzerinden meramımı anlatmayı deneyeyim.
1980 öncesinde Afyonkarahisar'da saat dokuzdan sonra sokakta pek kimseye rastlanmazdı. Orta sınıf erkekler kahvelerde, üst sınıf erkekler de şehir kulübünde olurdu. Şehrin tek yüksek okulu Mali Muhasebe Yüksek Okulu; erkek öğrencilerin çoğunlukta olduğu bir okul olduğu için, şehre kimliğini veren bir "üniversiteli gençlik" anlayışından ziyade ideolojik bir durumu imlerdi.
Şehrin çarşı-pazarında civar köylerden düğün alış-verişi için gelen şalvarlı, yaşmaklı otantik kıyafetleri içinde kadınlar ve erkekler olurdu.
Orta sınıflara ya da alt orta sınıflara mensup kadınların, bazen bisikletin arkasına iki bacağını aynı yana sarkıtarak nasıl öyle oturabildiklerine anlayamadığım hanım hanımcık bir duruş ile şehrin sokaklarından geçişine tanık olurdum.
>>DEVAMI>>