İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth Ankara'ya indiği sırada, Meclis'te 1 Mayıs'taki polis uygulaması nedeniyle AK Parti iktidarı aleyhine verilen gensoru önergesi görüşülüyordu. CHP'li Cevdet Selvi, polis teşkilatını kastederek "AKP kendi ordusunu kuruyor" deyince ortam gerginleşti, AK Partililerin tepkisini Meclis Başkanı Köksal Toptan konuşmasını daha fazla uzatmayarak yatıştırdı.
Aslına bakarsanız Totan, Karaman'daki Türkçe Bayramı törenine katılımını son dakikada iptal ederek kürsüye çıkmıştı. Aksi halde CHP'li Başkanvekili Güldal Mumcu, Meclis'i yönetecekti ve ne olur ne olmaz, bir İçtüzük kazası yaşanabilirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği yolunda gerçek demokrat AK Parti hükümeti görüntüsüne derin bir çizik atan 1 Mayıs önergesine önem veriyordu. Bütün bakanlarını oraya istemişti.
Bu gergin oturuma rağmen, Kraliçe Elizabeth'in ziyareti yine de Meclis gündemine bir şekilde girdi. 1 Mayıs tartışması başlamadan önce gündem dışı konuşmalarda ekonomi tartışılırken, hazır oradayken, Hazine Bakanı Mehmet Şimşek de söz aldı. Konuşmasında 'Ben İngiltere'deyken uzun saatler çalışılıyordu' gibi bir söz kullandı. Golü, ardından söz alan DSP'li Tayfun İçli çaktı: "Sayın Bakan İngiliz vatandaşıdır. Bugün Kraliçe'si geliyor. Bu vesileyle hoşgeldiniz diyorum".
Şakası bir yana, İkinci Elizabeth'in ziyareti, İngliz kaynaklar tarafından 'Alışılmadık ölçüde siyasi' içerikli bir gezi olarak niteleniyor.
Kraliçe, İngiliz sisteminde sembolik devlet başkanı; bu yüzden zaten İngiliz sistemine Başbakanlık sistemi de deniyor. Bu nedenle Kraliçe'nin gezilerinde siyasi konulara derinlemesine girilmiyor. Öte yandan Kraliçe'nin hangi ülkeye gideceğine temel olarak İngiliz Dışişleri karar veriyor; zaten Kraliçe genel olarak yılda iki ülkeye resmi ziyarette bulunuyor.
Prens Charles daha kasım ayında Türkiye'ye gelmişken şimdi de Kraliçe Elizabeth'in ağırlanması, kuşkusuz İngiltere dış siyasetinde Türkiye'nin artan önemine işaret ediyor. Geçenlerde üst düzey bir İngiliz kaynakla konuşurken, "Radar ekranımızda dört ülke var" dedi; "Irak, Çin, Hindistan ve Türkiye". İngiliz diplomata göre, Irak, Çin ve Hindistan kadar Türkiye'nin neden önemli olduğunu da izaha gerek yoktu. Türkiye, Doğu ve Batı arasında kapı idi ve Avrupa Birliği projesinin başarılı olması asıl o nedenle önemliydi.
Kraliçe'ye gezisinde eşlik eden Dışişleri Bakanı David Miliband'in görünürdeki gündemi de bu. Görünürdeki, çünkü Miliband bu gündeme bağlı olarak AK Parti'nin kapatılma davası üzerinde de yoğunlaşacak gibi görünüyor. Kapatılma davasına ilk tepkiyi veren ve aslında AB bünyesindeki tepkileri bir anlamda tetikleyen ülke de İngiltere oldu zaten; Miliband'ın gayretlerinin bunda önemli payı var. Kraliçe'nin Ankara ziyareti gerçi kapatma davasından ilgisiz ve çok öncesinde planlanmıştı. Yine de ziyaret bu tema etrafında şekillenirse şaşmamak gerekiyor.
Dışarıdan gelen bu kadar tepkinin Türk kamuoyu bir yana Anayasa Mahkemesi'nin 11 üyesinin görüşleri üzerinde etki yapıp yapmayacağı konusunda kesin bir şey söylenemez doğal olarak. Mahkeme üyelerinin nasıl diken üstünde bir hassasiyet içinde olduklarına dün tanık olduk. Mahkeme Başkanvekili Osman Paksüt'ün kendisini takip ettiği kuşkusuyla bir aracı durdurması ve polis çapırması bunu gösteriyor. Gerçi Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz, aracın narkotik şubeye ait olduğunu ve iddiaların aksine Paksüt'ü izlemediğini açıkladı, ama burada daha önemli olan Mahkeme üyelerinin kendilerine yönelik yaklaşımlara ne kadar tepkili bir halde bulundukları.
Türkiye, AB yolunda demokrasisine de çekidüzen vererek ilerleyecek mutlaka. Bu çerçevede, dışarıdan alınan demokratik dayanışma ve hak ve özgürlükler çerçevesinde karşılıklı denetimin de yeri var. Ancak ölçü kaçırıldığında, ters tepmeleri de hesaba katmak lazım. Dozunda verilen ilaç tedavi ederken, aşırı doz öldürebiliyor; Miliband ve meslektaşlarının bu durumu dikate almasında fayda var.

Kaynak: Radikal